Az biraz gündemi takip eden biriyseniz,
İslam’a olan kininden geberenlerin, ötesini berisini düşünmeden, İslam’a her
yönden, yoğun bir saldırıya giriştiklerinin az çok farkındasınızdır.
Başörtüsü düşmanlığını hortlatan diziler
bir yandan...
Bir şahsın henüz herhangi bir sonuca
varmamış davası üzerinden, cemaatler kapatılsın diye veryansın edenler bir
yandan...
Meclis kürsüsüne çıkıp Allah’ın ayeti
olan başörtüsünü ayaklar altına atan bir yandan...
Profesör diye geçinen sapıkların, canımızı
yollarında kurban vereceğimiz Peygamberlerimiz ve pak anne-babaları hakkında
iğrenç iddia ve iftiraları bir yandan...
Hangi birini söyleyeyim? Küfür adeta bir
vücudun azaları gibi birleşmiş ve Müslümanlar üzerinden Aziz İslâm’a
saldırıyor. Kimi tekme atıyor, kimi çelme takıyor, kimi tokat atıyor, kimi
çatallı diliyle küfür ediyor, kimi fitne yayıyor...
Ne yaparlarsa yapsınlar hepsinin aynı
kaynaktan beslendiği, aynı akıldan emir aldığı o kadar belli ki...
Günlerdir bu ve daha fazla konu üzerinde
konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor... Ben bu detaylara çok girmeyeceğim.
Mesela toplum içerisinde, çok küçük bir
azınlık hariç, hemen herkes tarafından başörtüsünün en çok kabul gördüğü ve
hoşgörü ile karşılandığı bir zaman diliminde başörtüsü düşmanlığını hortlatmaya
çalışmanızın sebebi nedir diye sormayacağım.
Kadın haklarını savunmak için bu kadar
yanıp tutuşuyor iseniz, Afifa Sıddıqi’nin haklarını savunmak için ne yaptınız
diye sormayacağım.
Bir kişinin henüz ispatlanmamış, mahkeme
süreci devam eden suçu üzerinden özelde bir camiayı ve genelde İslam’ı hedef
tahtasına oturtmanızın hukuki boyutlarına ve parti, dernek, vakıf içi
fecaatlerinize hele hiç girmeyeceğim, çünkü çıkamam.
Başörtüsünü meclis kürsüsünden atan
aktrise; bu başörtüsünü sana hangi karşı görüşlü siyasi parti ya da şahıs
dayatmıştı da tepkini bu yolla belirttin? Daha doğrusu hangi senarist bu trajik
rolü sana biçti demeyeceğim.
Bakın, A’raf suresinde hangi gerçeği
bildiriyor bize Rabbimiz... “Şeytan dedi ki: (Öyle ise) beni azdırmana
karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için Senin dosdoğru yolunun
üzerinde elbette oturacağım.”
Şeytan azgınlık ettiğinin farkında ve
bunu itiraf ediyor. Şeytan Rabbin yolunun dosdoğru bir yol olduğunu da biliyor
ve itiraf ediyor. Ne yapıyorsa bilerek ve isteyerek yapıyor. Tıpkı yolundan
giden zavallılar gibi...
Şimdi gelelim asıl meseleye...
Son olarak, kimin vekili olduğu belli bir
şahıs, elinde bir kağıtla çıktı meclis kürsüsüne. Üzerinde çeşitli İslami
kuruluş, cemaat, dernek, vakıf, STK isimlerini bir araya topladığı bir kağıt ve
o isimler üzerinden İslam’a hadsizce bir saldırı daha...
Şaşılacak bir şey yok aslında. Küfür
cenahının rutin faaliyetlerinden biri...
Fakat sonrasında gördüklerim Vallahi
midemi bulandırdı. Ümmetin hiçbir ortak sorununda hatırı sayılır bir ses
çıkarmayan, birlik olamayan birçok cemaat, vakıf, dernek, neşriyat aslan
kesilmiş! Ve herkes kendi camiasını savunuyor!
Bizim camianın şu kadar yıl, şu kadar
emeği var bu ülkenin evlatlarına... Bizim adımız şimdiye kadar hiçbir yanlış işle
anılmamış... Bize bu iftirayı atanın Allah belasını versin... Biz hukuki süreç
başlattık, kamuoyuna duyurulur...
Biz, biz, biz... Yahu kimsiniz siz? Kimiz
biz?
Tek tek hiçbiriniz, hiçbirimiz karşı
cenahta lokma olmaktan öte bir anlam ifade etmiyoruz ve eminim bu bahsini
ettiğim hezeyanlara gülüp eğleniyorlar... Neden mi? Bizim göremediğimiz büyük
resmi onlar elinde tutuyorlar da ondan!
O kâğıtta yazılanlar tek tek bir cemaat
ya da bir vakıf ismi değil! Hepsini bir araya toplamış ve hepsi üzerinden İslam’a
saldırıyorlar. Görmüyor musun kardeşim? O kâğıtta koskoca İSLÂM yazıyor!
Onlardan evvel biz bütün farklılıkları,
bütün ihtilafları bir kenara koyup, ortak değerlerimiz üzerinden bir araya
gelip, adımızı bir kâğıt üzerine yazıp, altına imzamızı atamaz mıydık? Bu
vesileyle küfrün kalbine hançer sokmaktan bizi alıkoyan nedir?
Bakın, birbirinden farklı olan
isimlerimiz bir kağıt parçası üzerine sığıyor. Ama bir Allah’tan, bir
Rasulullah aracılığıyla gelen dinimiz Aziz İslam çerçevesinde bir araya
gelmekten aciziz! Bir araya gelmeyi bırakın, harici düşmanlar bitmiş gibi
birçok şahıs, birçok camia işi gücü bırakmış reddiyeler diziyor...
Doğru notayı ben tutturdum, diğerleri
hala arıyor diyen Nasrettin Hoca gibi hepimiz bir nota, bir yol tutturmuş
gidiyoruz...
Bir vücudun azaları gibi olun diye
emredilen Müslümanlar bizler değil miyiz yoksa? Şimdi İslam sancağı altında
toplanma vakti değilse bu vakit daha ne zaman gelecek acaba?
Velhasıl... İslami camialar olarak
birinci gündem maddemiz ümmetin vahdeti olmazsa eğer İslam bizim elimizle daha
çok darbe alacaktır... Zira bu halimizle İslam’a en çok zararı veren, en ağır
darbeyi vuran Vallahi, Billahi ve Tillahi yine biz Müslümanlarız!
Bir İslam düşmanının elinde tuttuğu bir
kâğıt parçasıyla dahi bu gerçeği bize hatırlatıyorsa Rabbimiz, lütfen artık bir
şeyleri sorgulayalım, bazı şeylerin idrakine varalım, bazı küçük meseleler
uğruna en büyük değerimiz vahdetten geri durmayalım.
Kardeşlerim! Naçizane hatırlatmak
istedim...