Ebu Katade
ve Ebu Dehma şöyle der; bir bedeviye uğradık. Kendisine Rasulullah’tan bir şey
duyup duymadığını sorduk. Bedevi: “Rasulullah’ın şöyle dediğini duydum dedi ve
ekledi; Allah rızası için bir şeyi terk edersen Allah sana ondan daha
hayırlısını verir” İmam Ahmed
Öyle ki
şayet hırsız Allah’tan korkarak çalmaya niyetlendiği garibanın malını çalmayı
bırakırsa Allah ona aynısını veya helalinden daha hayırlısını verir.
Bunun
bedeli, karşılığı ahirette de olabilir. Bu da çok açıktır ki Allah için kim bir
şeyi terk ederse Allah ona ecrini verir. Az da olsa ahiretin mükâfatı, büyük
gözükse de dünyanın tümünden daha hayırlıdır.
İbn Receb
Zeyl Tabakatûl Henabile isimli kitapta Muhammed bin. Abdulbaki Ebubekr
El-Ensari’nin başından geçen şöyle bir olayı aktarır; “Mekke’de âlimlerden ders
alıyor, ders veriyordum. Bir gün beni çok şiddetli bir açlık tuttu. Çok
acıkmıştım. Açlığımı bastırmak için bir şeyler aramaya başladım. Yolda bir
ipekten ve aynı zamanda ucu ipekten bir iple bağlı bir keseye rast geldim. Alıp
eve getirdim. Açıp baktığımda ne göreyim! Elmastan bir gerdanlık! Böylesini
hayatımda hiç görmemiştim. Tekrar bağlayıp olduğu gibi bıraktım. Sonrasında
tekrar yiyecek bir şeyler bulmak için çıktığımda yaşlı birisinin; “Şu şu
vasıflarda bir kesemi kaybettim. Bulup getirene 500 dinar altın vereceğim.
(Bugünkü hesapla 2 kilo 150 gr. 24 ayar altın)
Sonra kendi
kendime şöyle dedim, ben muhtaç ve aç durumdayım. Altınları alıp elmas kesesini
versem mi? Adamı alıp eve getirdim. Ve kesenin kendisine ait olup olmadığını
anlamak için kendisine kese ile ilgili gerdanlıktaki elmasların sayısına kadar
birçok soru sordum. Kesenin kendisine ait olduğundan emin olunca da keseyi
kendisine verdim. O da bahsettiği ödül olan 500 altın dinarı ( 2 kilo 150 gram
24 ayar altın) bana uzattı.
Almam,
dedim. O ise almam için çok ısrar etti. Oysaki çok muhtaç durumdaydım. Ödül
olarak bana vermeye çalıştığı altınlar için çok ısrar edince Allah’tan başka
kimseden bir şey istemeyeceğime yemin etmişim, dedim. Böylece beni bırakıp
gitti.
Hac
mevsiminden sonra Şeyh memleketine döndü. Ben ise Mekke’den çıktım. Bir kayığa
bindim. Sert dalgalara dayanamayan kayığımız devrildi. Beraberimdekiler
boğuldular. Beraberindeki eşyaları denize battı. Ben ise bir tahtaya tutundum.
Allah beni korudu. Dalgalar bana çarparak beni götürüyordu. Derken dalgalar
beni bir adaya attı. Orada okuma yazmaları olmayan ümmi bir kavim yaşıyordu.
Mescitlerinde
oturup Kur’an okumaya başladım. Adanın bütün halkı başımda toplanıp bize de
Kur’an’ı öğret dediler. Böylece onlara Kur’an’ı öğretmeye başladım. Bu yüzden
birçok güzelliğe nail oldum. Bana yazıp yazamadığımı sordular. İyi yazdığımı
söyleyince de bize yazı yazmayı da öğret dediler. Olur, dedim. Bana çocuklarını
ve gençlerini getirdiler. Onlara ders verdim. Bu vesileyle birçok hayra nail
oldum. Bu şekilde bir zaman geçince de benim kendileriyle beraber kalmamı
istediler. Bizde yetim ve zengin bir kız var. Seni onunla evlendirmek
istiyoruz. Böylece sen de adamızda bizimle kalır, bizimle yaşarsın dediler.
Olmaz, dedim ama beni ısrarlarıyla mecbur bıraktılar. Kabul etmekten başka
seçeneğim yoktu. Onlarla kaldım. Gelini benim için hazırladılar. Düğünde gelini
gördüğümde dehşete düştüm. O da ne! Mekke’de bulduğum gerdanlığın onun boynunda
olduğunu gördüm. O an boynundaki gerdanlığa öylece bakakaldım. Bunu gören
akrabaları bana; “Bu yetimin kalbini kırıyorsun. Neden yüzüne değil de
boynundaki kolyesine öylece bakıyorsun. Bunu yapmakla kızın gönlünü kırıyorsun.
Bilmeyen kıza değil de malına göz diktiğini sanacak” dediler.
Muhammed b.
Abdulbaki El-Ensari El-Bezzaz sözlerine şöyle devam eder;
Onlara
“Durum sandığınız gibi değil bu gerdanlığın hayatımda ilginç bir hikâyesi var”
deyip başımdan geçenleri anlatmaya başladım. Bu kıssayı dinleyenler Allahu
Ekber diye tekbir getirmeye başladılar. Birisi öyle bir tekbir getirdi ki sesi
adanın dört bir tarafından duyuldu. Neler oluyor? Diye sorduğumda şöyle
dediler; “Mekke’de senden gerdanlığı alan adam bu kızın babasıydı. Hacdan
döndüğünde devamlı şöyle derdi; “Vallahi
yeryüzünde kaybettiğim gerdanlığı bana geri veren adamdan daha hayırlısını
görmedim. Allah’ım bizi tekrar bir araya getir de kızımı onunla evlendireyim.
Allah onun duasını kabul etti”
El-Bezzaz
şöyle devam eder; “Onlarla bir süre daha kaldım. Çok hayırlı bir kadındı. Ondan
iki çocuğum oldu. Sonra vefat etti. Gerdanlık bize miras kaldı. Çocuklarım peş
peşe vefat etti. Gerdanlık bana kaldı. Gerdanlığı 100 bin dinara sattım. (425
kilo altın)
Allah,
kendisi için bir şeyi terk edip ona daha hayırlısını verenlere rahmet eylesin. Hayırlı
işler seni düşebileceğin tehlikelere karşı korur. Hayırlar işlediğinde Allah
seni musibetlere karşı korur.
“Kim Allah'a karşı gelmekten
sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır.
Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine
getirendir” Talak 2-3
Kadı
Zeynelabidin Abdullah Hüseyin ed-Dimeşkî
Tercüme
Mehmet Ziya Gümüş