0

 

 Kürtler şu an mustazaf bir halk. Her açıdan mustazaf bir halk. Dört-beş parçaya bölünmüş, sahipsiz ve kimsesiz bir millet. Ümmetin yetimleri. İhanetlerle bağrı yanmış. Ama en büyük ihaneti içerden,  sözde kendisini kurtarmaya kalkışanlardan yemiş.

 Kürt halkının mücadele tarihi çok eski. Tarihten günümüze kadar Kürtler hep var olma mücadelelerini vermişler, bu uğurda ciddi bedeller ödemişler, bazen başarılı olmuşlardır, bazen de karşıdakilerin tuzak ve entrikaları karşısında yenilmişlerdir. Ama onurlu, mert, erdemli, mazlumdan yana ve dindar kimlikleriyle tarihteki yerlerine şerefli bir kavim olarak geçmişlerdir.

Cumhuriyetin ilanından 1940’lara kadar Kürtler korkunç katliamlardan geçirilmiş, zalimane göçlere tabi tutulmuş, dehşet baskılara maruz bırakılmış, dili yasaklanmış ve dindar kimliğinin bir sembolü olan medrese eğitimleri yasaklanmış ve adeta maddi ve manevi bir kıyıma tabi tutulmuşlardır.

1970’lerden sonra ise sol ve laikçi gruplar Kürtlerin önderliğine soyunmuş, onları yeniden inşa etme, sahip oldukları toplumsal değer yargılarını yok edip, yerine tamamen yabancısı oldukları ithal ve uyduruk değerler sistemini yerleştirme gibi anlamsız ve bir o kadar da tehlikeli bir maceraya bu halkı sürüklediler. Daha doğrusu düz bir mantıkla söyleyecek olursak bir ihanet projesi ile tarih boyunca Kürtlerin yaşamış oldukları acı, gözyaşı ve trajedilere bir yenisi daha ekleme bedbahtlığını gösterdiler.

Sol grupların bu dindar halka yaptıkları zulümleri saymak bu makalenin amacını aşar ve belki de ciltlerce kitabın konusu olabilecek değerli bir mevzu ve aynı zamanda da uzun uzadıya tarihi delilleri ortaya konulması icap etmektedir. Ancak biz kısaca 1970’lerden sonra yaşanan acı trajediyi analiz etmeye çalışacağız.

İlk olarak Kürt sol grupları birbirleriyle uzun yıllar mücadele ettiler. Birbirlerini kırıp geçirdiler. Maalesef düşünebilen birçok insan hayatını kaybetti. Fakat PKK ortaya çıktıktan sonra, kendi fikirdaşları olmasına karşılık diğer bütün sol grupları ezip geçti, ülke dışına kaçabilenlerin dışında tamamını kurşunlarla imha etti. Tek başına kaldıktan sonra dindar halkın manevi değerlerini hedef tahtasına oturtarak sosyalist düşüncelerini, silah zoru ile halka dayatmaya başladılar.

İlk demeçleri de Şeyh Said kıyamını itibarsızlaştırmak ve halk nezdin deki manevi etkisini kırmak için iftiraya başladılar. “Diyarbakır halkı 1925’te bir komluyu boşa çıkardı. Şeyh Said hareketi İngiliz artı İslami kalkışma hareketi idi.” Gibi söylemlerle Kemalist rejimin yıllardır, Kürtlerin İslami ve insani olan haklı davalarını yalan ve iftira ile nasıl kötülemek istemişse, aynı yalana PKK hareketi de sarılarak, Kürtlerin değer verdiği bir âlime ve onun aziz davasına dil uzatarak ihanetin ilk basamağını çıktılar.

Daha sonra dünyada örneği olmayan bir anlayışla, kendileri için mücadele ettikleri halka saldırmaya başladılar. Köylerde, kasabalarda ve şehirlerde her gün yeni bir katliama giriştiler. Köylere yaptıkları baskınlarla masum çocukları zorla dağa çıkardılar. Köy yollarına döşedikleri mayınlarla ve kendilerine yardım etmeyen köylüleri kurşunu dizerek ve köylerini yakarak bölgede yaşanabilir köy bırakmadılar.

Bu sefer onlara yardım eden köyleri de devlet yakıp yıkarak, sanki bir birleriyle anlaşmış gibi Kürdistan’ı harabeye çevirdiler. Camileri yakıp yıktılar, Kur’anı Kerimleri tahrip ettiler, camiler de Müslüman Kürtleri hunharca katl ettiler. Kasaba ve şehirlerde de korkutma ve sindirip yok etme, karşı çıkanları ajan, hain gibi sıfatlarla kara propagandaya tabi tutarak bu halkın haklarını savunduklarını numarasını yaptılar.

Dağa çıkardıkları gencecik çocukları, fıtratlarına aykırı eylem ve katliamlarda kullandıklarında, bunu kabul etmeyip itiraz ettiklerinde ‘hain’ ilan ederek acımasızca iç infaza tabi tuttular. Bu şekilde çatışmalardan çok daha fazlasını iç infazlarda imha ettirdiler. Geride binlerce infaz edilmiş militan, on binlerce çocuk, kadın ayırımı yapılmadan öldürülen Kürt ve Yalçın Küçük ile Öcalan’ın rakı sofrası ayrıca Ergenekon’un 1 numarası Perinçek’le karşılıklı gül koklamaları kaldı.

 

Son olarak, en hazini ve ibretli olanı da örgütün başının, adına mücadele ettiği halka bakışını net olarak bize göstermiş olmasıdır. Yıllardır peşinden koşanlara ne kadar değer verdiğini ortaya koyması açısından manidardır.”Yani şimdi biz devletle büyüyen insanlarız. Büyük bir arzu içindeyim. Şu anda milyonlarca insanı devlete bağlayabilirim. Mimar gibi bağlayacağım. Devletin tek kuruş parasını harcamadan. Çok güzel bağlayacağım.” Gelinen nokta da herhangi bir açıklamaya lüzum kalmamıştır. Kürt halkı kendisine yapılan iyilik ve kötülüğü asla unutmaz. Zamanı geldiğinde gerekeni yapacaktır.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *