Bu millet derken kimi
kastediyoruz? Başta etrafımızda yaşayan, sokakta karşılaştığımız, benzer
gündemleri paylaştığımız bu ülkenin vatandaşlarını kastediyoruz. Anadolu
insanını, Müslüman toplumları ve mazlum coğrafyaların evlatlarını kastediyoruz.
Bu milletin derdiyle dertlenenler için “yükselme”den bahsediyoruz. Bu milletin
selameti için çabalayan az sayıdaki onurlu ve ilkeli insanlar için konuşuyoruz.
Bu millet, tarihine ve
kültürüne sahip çıkarak yükselebilir. Bu millet, birlikte ve bir arada yaşamayı
en önemli vasıf edinerek ve farklılıklara saygı duyarak yükselebilir. Bu
millet, kendisi için istediğini ve dilediğini başkaları için de istediğinde ve
dilediğinde yükselebilir.
Bu millet; kitapla haşir
neşir olduğunda, ilimle meşguliyetini artırdığında, irfanla kimlik inşa
ettiğinde, bilimle çağın dinamiklerini takip ettiğinde, teknolojiyle güncel
olmayı başardığında, zihinsel faaliyetlere paralel şekilde kalp eğitimine önem
verdiğinde ve insanlığa faydalı fikirler/ürünler ortaya koyduğunda yükselme
devrine geçtiğini söyleyebiliriz.
Bu millet; sadece kendi
refahını sağlamayı ve ihtiyacını karşılamayı amaç edinen tiplerden
sıyrıldığında ve başkasının da huzurlu ve mutlu olması için gayret
gösterdiğinde yükselmenin merdivenlerini çıktığını ifade edebiliriz.
Bu millet; ben’cilik ve
bireycilik çıtasını düşük seviyede tutup biz’cilik ve toplumculuk hedeflerini
yüksek düzeye çıkardığında yükselmenin çabasını taşıdığını belirtebiliriz. Bu
millet; örneklerini ve rol-modellerini kendi kadim tarihinden aldığında ve
kendi hikâyesinin kahramanı olmak için sorumluluk üstlendiğinde yükselmek için
yol aldığını anlayabiliriz.
Bu millet; hak, hukuk,
liyakat, ehliyet, mesuliyet, adalet, güven, emniyet konularında hassas
olduğunda ve insana verilen değeri de değerlerin en kıymetlisi haline
getirdiğinde yükselmenin yolculuğunda olduğunu dile getirebiliriz. Bu millet;
kurumlarında, sokaklarında, evlerinde kibir ve şiddeti terk edip yerine tevazu
ve merhameti koyduğunda yükselişte olduğunu hissedebiliriz.
Bu millet nasıl yükselir? Bir
hikâye paylaşarak bu soruya biraz daha cevap almaya bakalım.
Çoğumuz için Bahaüddin ismi
pek tanıdık ve aşina gelmiyor. Ama Celaleddin dediğimizde az çok tahminler
ortaya çıkıyor. Hele de Mevlana Celaleddin ismini telaffuz ettiğimizde, hepimiz
kimden bahsedildiğini anlıyoruz ve pek çok defa Mesnevi’den paylaşımlarda
bulunduğumuzu hatırlıyoruz.
Gelelim hikâyeye:
Celaleddin’in babası
Bahaüddin Veled, dönemin büyük âlimlerindendir ve ilmin, irfanın zirvesindedir.
Annesi Mümine Hatun, oğlu Celaleddin’in ilim tahsili ve terbiyesiyle yakından
ilgilenmektedir. Öyle ki hem yavrusunun çocukluk çağını yaşamasını sağlıyor hem
de gelecekte büyük bir insan olması için çabalıyor.
Bir gün, Celaleddin oynamak
için sokağa gider. Bir süre sonra Mümine Hatun’un belirlediği oyun saati
bitmesine rağmen Celaleddin vaktinde eve dönmemiştir. Mümine Hatun, bu duruma
hafif içerlenir ve yavrusunu çağırır. Geç de olsa Celaleddin kapıya gelmiştir.
Mümine Hatun, oğlunun elinden tutar ve birlikte, babası Bahaüddin Veled’in
kitaplarının olduğu odaya giderler. Mümine Hatun’un yavrusuna hitaben
söylediklerini bakalım:
“Bak yavrucuğum! Bu kitaplar
Sultan-ül ulema olan babanındır. Baban şu anda yüksek bir makam sahibi ve büyük
bir insandır. Ben evlenmeden önce beni sultanlar, beyler, vezirler, paşalar
istedi. Fakat ben hiç birisiyle evlenmeyi kabul etmedim. Çünkü babanın rütbesi
öyle yüksek ve makamı öyle kıymetlidir ki kimse ondan bu rütbeyi alamaz ve bu
makamın şerefini ondan kaldıramaz. Yavrum, seni de ben böyle bir yüksek makam
ve şerefe erdirmek ve hazırlamak için büyütüyorum, yetiştiriyorum. Babanın
bütün kitaplarını okuyacaksın. Sokak, hiçbir zaman insanı adam etmez. Oğlum,
sen öyle büyük bir insan olacaksın ki babanı geçmelisin. Çünkü evladı
babasını geçmeyen milletler yükselemez…”
Şimdi, Mümine Hatun’un
dediklerini anlamaya çalışalım. Sözlerini okuyup paylaştığımız ve Mevlana
olarak bildiğimiz Celaleddin’i düşündüğümüzde, bu milletin nasıl
yükselebileceğini az da olsa belki anlayabiliriz. Anladığımızda ise şunu dile
getirebiliriz: Öğrencisi, hocasını geçmeyen milletler yükselemez!