87

Özgürlük ve kölelik üzerine biraz hayatımızdan birkaç örnek vereceğiz bugün. Bilimsel buluşlar, analizler, veriler, istatistikler vermeyeceğiz. Anlamak isteyen için birkaç kelam yeterlidir. Anlamak istemeyen için ise kitap dolusu dil döksen nafile. 

Değerli kardeşlerim! Sizinle günlük hayatımızda karşılaştığımız bazı olaylar üzerinden soru cevap şeklinde biraz da tefekkür gerektirecek şekilde biraz dertleşeceğiz özgürlük ve kölelik üzerine. 

Özel bir eğitim kurumunda çalışıyorum. (Özelde çalışmak, köleliktir bunu bilin.)

Konumuza geçersek; 

Covid-19 salgınından dolayı öğrencilerimizden bazıları gelmeyince son dersimiz boş geçti. Bir saat erken çıkabiliriz düşüncesiyle bazı öğretmen arkadaşlar aşağıya indi. Müdür beyden izin istediler. -İzin isteyen de bayan hoca idi- Müdür Bey, 15 dakika daha bekleyin, deyince bayan hoca, sesini çıkarmadan gidip grup odasında bekledi. O sırada ben de kitabımı okuyordum. 15 dakika sonra bayan hoca tekrar geldi. Müdür Bey’e: Hocam çıkabilir miyiz? deyince bu defa Müdür bey, çıkabilirsiniz, deyip izin verdi. 

Şimdi ben sadece bir iş yerindeki kadın özgürlüğünü size anlattım. Erkek müdürden izinsiz adım dahi atamayan özgür bir kadın(!)... Okumuş, öğretmen olmuş; ama izinsiz hareket edemiyor. Ama aynı kadın kocasından izin isteyince köle, müdürden izin isteyince özgürlük oluyormuş. 

Nereden aklımda kalmış bilmiyorum, ama bir arkadaşım anlatıyordu. Diyordu ki; İşyerinde çayı yapan bir ablamız var. Çayı yeni demleyen ablamız, Müdür Bey’e çay götürüyor. Müdür Bey: Güzel olmamış, eski mi bu? deyince ablamız: “Yok yeni demledim.” dedi. Müdür Bey “Git, değiştir, yenisini yap.” dedi. Ablamız sesini çıkarmadan gidip yenisini yaptı. Şimdi bu sahneyi alıp eve aktaralım: Evdeki eşine yeni demlenmiş çayı değiştirebilecek baba yiğit bir erkek var mıdır? Az çok kadınların tavrı bellidir. Hele beğenmiyorum desen: “Beğenmiyorsan zıkkım ye” ya da “Git kendin yap, ben senin hizmetçin miyim?”  Bu durumda evdeki kadın köle oluyor, ama işyerindeki kadın özgür oluyor, diyorlar. Buna inanan bir sürü aklını kullanmayan insan da vardır. Elin oğluna “para için yapmak zorundayımdır adı, özgürlük; ama eşime yapmam, canın isterse içersin, istemezse içmezsin, benim bildiğim bu kadar, diyen kadın ise köle oluyor. 

 

Evinde her şeyi ayağına gelen kadın köle oluyor. Dışarıda ise her şeyi kendisi taşıyıp eve getiren kadın özgür oluyormuş. Demiyorlar onu hamal yaptık.

Sabahın köründe asker gibi ayağa kalkıp erkek müdürlerin emrine giren kadın özgür oluyor, ama canı istediği saatte kalkan kadın ise köle oluyormuş. İşe gidecekken dışarıda 30 dakika vakit geçirip sonra da 8-10 saat ise iş yerinde vakit geçirmek ve gelirken de 30 dakika dışarıda kalıp o yorgunlukla kendini zar zor eve atmanın adı özgürlük oluyor. Ama evdeki kadın istediği saat dışarıda olur. Geç kalacağı bir emir eri yok. 30 dakika değil istese 100 dakika dışarda kalabilir. Buna da kölelik diyorlar. Çünkü kadınların zihnine iş yerinde vakit geçirmek özgürlük, evde vakit geçirmek ise kölelik algısını yerleştirdiler. 

Kadın, patrondan para alınca özgürlük, kocasından veya babasından para alınca kölelik oluyormuş.

Kadının çalışmasına karşı değilim. Çalışma adı altında köleleştirilmesine karşıyım. Özgürlük adı altında kadına zulüm edilmesine karşıyım. Birkaç kuruş para için çocukların kreşlere verilip anne sevgisinden mahrum  bırakılmasına karşıyım. Eğer kadının ayakları üzerinde durması ekonomiye bağlıysa o zaman bütün ev kadınlarına kendi ayakları üzerinde duracak kadar maaş verin. Sonuçta devletin bekası için toplumun temeli olan aileyi koruyup çocukları büyütüyor. Evde vatan için aileyi muhafaza etmek, çocuk yetiştirmek, bir devlet kurumunda çalışmaktan daha asli vazifedir bence. Sonuçta dışardaki işi yapacak birileri bulunur, ama evdeki çocuğa anne şefkatini verecek başka birisi bulunmaz. Çocuk yetiştirmekten daha kutsal meslek mi var? Ama onların niyetinin kadının özgürlüğü olmadığı, kadına ulaşma özgürlüğü olduğu gün gibi aşikardır. Onlar kadını; siperi, mahremi olan evinden çıkarıp aileyi çökerterek, devleti çözülmeye doğru götürerek, batının kölesi yapma derdindeler. Fazla sözü uzatmayalım. Tilki örneği ile konuyu kapatalım.

Tilkiye “slogan at” demişler.

O da “Kahrolsun kümesler, yaşasın tavukların özgürlüğü” demiş!

Ayağına serilen cennetin kıymetini bilmeyen başkasının cehenneminde yanmaya mahkumdur. 

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *