Özgürlük ve kölelik üzerine biraz hayatımızdan birkaç örnek vereceğiz
bugün. Bilimsel buluşlar, analizler, veriler, istatistikler vermeyeceğiz.
Anlamak isteyen için birkaç kelam yeterlidir. Anlamak istemeyen için ise kitap
dolusu dil döksen nafile.
Değerli kardeşlerim! Sizinle günlük hayatımızda karşılaştığımız bazı
olaylar üzerinden soru cevap şeklinde biraz da tefekkür gerektirecek şekilde
biraz dertleşeceğiz özgürlük ve kölelik üzerine.
Özel bir eğitim kurumunda çalışıyorum. (Özelde çalışmak, köleliktir bunu
bilin.)
Konumuza geçersek;
Covid-19 salgınından dolayı öğrencilerimizden bazıları gelmeyince son
dersimiz boş geçti. Bir saat erken çıkabiliriz düşüncesiyle bazı öğretmen
arkadaşlar aşağıya indi. Müdür beyden izin istediler. -İzin isteyen de bayan
hoca idi- Müdür Bey, 15 dakika daha bekleyin, deyince bayan hoca, sesini
çıkarmadan gidip grup odasında bekledi. O sırada ben de kitabımı okuyordum. 15
dakika sonra bayan hoca tekrar geldi. Müdür Bey’e: Hocam çıkabilir miyiz?
deyince bu defa Müdür bey, çıkabilirsiniz, deyip izin verdi.
Şimdi ben sadece bir iş yerindeki kadın özgürlüğünü size anlattım. Erkek
müdürden izinsiz adım dahi atamayan özgür bir kadın(!)... Okumuş, öğretmen
olmuş; ama izinsiz hareket edemiyor. Ama aynı kadın kocasından izin isteyince
köle, müdürden izin isteyince özgürlük oluyormuş.
Nereden aklımda kalmış bilmiyorum, ama bir arkadaşım anlatıyordu. Diyordu
ki; İşyerinde çayı yapan bir ablamız var. Çayı yeni demleyen ablamız, Müdür
Bey’e çay götürüyor. Müdür Bey: Güzel olmamış, eski mi bu? deyince ablamız:
“Yok yeni demledim.” dedi. Müdür Bey “Git, değiştir, yenisini yap.” dedi.
Ablamız sesini çıkarmadan gidip yenisini yaptı. Şimdi bu sahneyi alıp eve
aktaralım: Evdeki eşine yeni demlenmiş çayı değiştirebilecek baba yiğit bir
erkek var mıdır? Az çok kadınların tavrı bellidir. Hele beğenmiyorum desen:
“Beğenmiyorsan zıkkım ye” ya da “Git kendin yap, ben senin hizmetçin
miyim?” Bu durumda evdeki kadın köle oluyor, ama işyerindeki kadın özgür oluyor,
diyorlar. Buna inanan bir sürü aklını kullanmayan insan da vardır. Elin oğluna
“para için yapmak zorundayımdır adı, özgürlük; ama eşime yapmam, canın isterse
içersin, istemezse içmezsin, benim bildiğim bu kadar, diyen kadın ise köle
oluyor.
Evinde her şeyi ayağına gelen kadın köle oluyor. Dışarıda ise her şeyi
kendisi taşıyıp eve getiren kadın özgür oluyormuş. Demiyorlar onu hamal yaptık.
Sabahın köründe asker gibi ayağa kalkıp erkek müdürlerin emrine giren kadın
özgür oluyor, ama canı istediği saatte kalkan kadın ise köle oluyormuş. İşe
gidecekken dışarıda 30 dakika vakit geçirip sonra da 8-10 saat ise iş yerinde
vakit geçirmek ve gelirken de 30 dakika dışarıda kalıp o yorgunlukla kendini
zar zor eve atmanın adı özgürlük oluyor. Ama evdeki kadın istediği saat
dışarıda olur. Geç kalacağı bir emir eri yok. 30 dakika değil istese 100 dakika
dışarda kalabilir. Buna da kölelik diyorlar. Çünkü kadınların zihnine iş
yerinde vakit geçirmek özgürlük, evde vakit geçirmek ise kölelik algısını
yerleştirdiler.
Kadın, patrondan para alınca özgürlük, kocasından veya babasından para
alınca kölelik oluyormuş.
Kadının çalışmasına karşı değilim. Çalışma adı altında köleleştirilmesine
karşıyım. Özgürlük adı altında kadına zulüm edilmesine karşıyım. Birkaç kuruş
para için çocukların kreşlere verilip anne sevgisinden mahrum
bırakılmasına karşıyım. Eğer kadının ayakları üzerinde durması ekonomiye
bağlıysa o zaman bütün ev kadınlarına kendi ayakları üzerinde duracak kadar
maaş verin. Sonuçta devletin bekası için toplumun temeli olan aileyi koruyup
çocukları büyütüyor. Evde vatan için aileyi muhafaza etmek, çocuk yetiştirmek,
bir devlet kurumunda çalışmaktan daha asli vazifedir bence. Sonuçta dışardaki
işi yapacak birileri bulunur, ama evdeki çocuğa anne şefkatini verecek başka birisi
bulunmaz. Çocuk yetiştirmekten daha kutsal meslek mi var? Ama onların niyetinin
kadının özgürlüğü olmadığı, kadına ulaşma özgürlüğü olduğu gün gibi aşikardır.
Onlar kadını; siperi, mahremi olan evinden çıkarıp aileyi çökerterek, devleti
çözülmeye doğru götürerek, batının kölesi yapma derdindeler. Fazla sözü
uzatmayalım. Tilki örneği ile konuyu kapatalım.
Tilkiye “slogan at” demişler.
O da “Kahrolsun kümesler, yaşasın tavukların özgürlüğü” demiş!
Ayağına serilen cennetin kıymetini bilmeyen başkasının cehenneminde yanmaya
mahkumdur.
0 yorum