59

İnsan doğası gereği bir şeye yoğunlaştığı zaman, başka bir şeye dikkatini verememektedir. Diğer bir ifadeyle aynı anda iki şeye birden aynı oranda dikkat etmekte zorlanır. Bir şeye dikkat etmenin ancak diğer şeyleri süzgeçleyerek mümkün olabileceği bilinmektedir.

Dikkat, uyarana yoğunlaşmaktan çok, uyaranları görmemedir diyebiliriz. Dikkat, bir tercih meselesidir. Sonuçta dikkat etmeyi seçtiğimiz şeyleri hatırlarız.  

İşyerine gittiğimiz vakit, bir gün önce izlediğimiz, izlemeyi tercih ettiğimiz program, maç, yarışmalar hakkında konuşuruz. Diğer programlar bizim hayatımız üzerinde daha belirleyici etkilere sahip olsa bile, bizim seçimimiz gereği o programlar muhabbetimize dâhil olmaz.

İnsanoğlunun doğasında kandırılmaya yatkınlık vardır. Fıtratımız gereği kanmaya ve aldatılmaya açık bir şekilde doğuyoruz. Ama bazılarımız, diğer bazılarımıza göre daha kolay kandırılmaya kurban oluyor. Diğer bir ifadeyle bazı kişiler ya da toplumlar diğer bazılarına göre daha çok açık verip savunmasız kalabiliyorlar.

Unutkanlık, insanın temel bir özelliği olsa da hayatımız açısından önemli olan şeyleri unutmamak da bizim görevimizdir. Bu yüzden önemli şeylerin sık tekrar edilmesi unutmaya karşı bizi korur. Tekrar edilmeyen şeylerin zamanla unutulduğu bir gerçektir. İnsanlar eğer uzun bir müddet konuşmazlar ise, ana dillerini bile unutabilmektedirler.

Yıllar önce bir film izlemiştim. Film, nişanlısı öldürülen ve hafıza kaybına uğrayan bir adamın, intikamı üzerine kurgulanmıştı. Aldığı darbe sonucu hafızasını yitiren film kahramanı için İşin kötü tarafı, her 15 dakikada bir hafızasının tekrar silinmesidir. Fakat tek unutamadığı nişanlısıdır. Nişanlısının intikamını alabilmek için 15 dakikaya ihtiyacı vardır. Bu yüzden olayları unutmamak için sürekli olarak fotoğraf çeker ve üzerlerine yazı yazar. Ayrıca, önemli isimleri ve tarihleri de vücuduna dövme olarak yaptırır.

O kadar imkansızlıklar içerisinde, 15 dakika gibi kısa bir zamanı var olmasına rağmen pes etmeyip not ve fotoğrafların yardımı, ahd ve cehd ile düşmanlarından tek tek intikamını alıyor.

Tekrar konumuza dönecek olursak; Kur’an ve peygamberler insanlara unuttukları ya da şeytan tarafından unutturulan temel gerçeği insana hatırlatmak için gönderilmiştir. Çünkü insan unutan bir varlıktır.

Ölümden en uzak olduğumuz, en çok unuttuğumuz bir zamanda ölümün bize gelip çatması, bir Ceylanın en hazırlıksız olduğu bir zamanda saldırıya uğraması gibidir. Şaşkınlık ve bozgunluk kaçınılmazdır.

Bizler hayata geliş amacımızı unuttuğumuz gibi, bu dünyada bir düşmanımızın olduğunu da unutabiliyoruz.

Şeytan ve dostlarının oynadığı en güçlü oyunlardan biri, bizi düşmansız bir dünyada yaşadığımıza inandırmaktır. Çevremizde olup biten kötülüklerin sanki kendiliğinden, doğal bir süreç içinde olduğu gibi bir bakış açısına koymak istiyorlar bizi...

Düşmanımızı unutmanın sonucunun bedeli, yenilgi ve zillettir. Düşman ise, kendisini unutturmak için çeşitli taktikler kullanır. Bu taktiklerin en başta geleni de hedefini rehavete sürüklemek, onu en gafil olduğu anda avlamaktır. Bunun için, özellikle gençlik için spor, müzik, cinsellik, internet, oyun, yemek, konfor vb. Onlarca dünya süsünü kullanmaktadırlar. Bütün bunların amacı düşmanın kendini unutturmasıdır. Çoğu zamanda böyle bir rehavet içindeyken hezimet yaşarız. Kur’an bu konuda bizleri uyarmaktadır: “Düşman topluluğunu takip etmekte gevşeklik göstermeyiniz...” (Nisa Suresi: 104)

Gevşekliğin sonu ya düşmana benzemek yada yenilmektir. Yani her iki seçenekte başarısızlıktır. Başarmak istiyorsak unutmayacağız. Unutmadıklarımızı sık sık tekrarlayıp başkaları için de uyarı butonu olacağız. Hatırlatma ve tekrarların yoğun işlendiği bir yerde yenilgi ve zillet yoktur. Çünkü tekrar, Kur-an’i bir metottur.

Kur-an’i haykırışları unutmamak dileğiyle, hayırla kalın...

 

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *