88

Materyalist düşünce, insanın zihnini sebepler dairesinde olaya bakmaya hapseder. Mekâna sığmayan duyguları duyular içerisinde kalıplara dökmüştür. Müsebbib-ül esbap olanı görmeyip sebepler dairesi içerisinde olayı analiz etmek olayın perde arkasını görmeyi engeller. Sebepler asıl etken değil, nesnedir. Sebeplere ancak Allah’ın izni dairesinde ulaşabiliriz. Tabi bu sebepleri ihmal etme manasına gelmesin. Yalnız sebeplere takılıp da sebeplerin arkasındaki gücü görmezden gelmek de körlük olur.

Tevekkül konusuna gelirsek bunu şöyle izah edebiliriz: Tevekkül, herhangi bir konuda kulun üstüne düşeni yaptıktan sonra sonucu Allah'a bırakması demektir. Tevekkülün temelinde güvenmek ve acziyet vardır. Kul kendini bir işte aciz görünce Allah’a dayanması gerekir. Bu dayanma da güven esaslı olmalı. İnsan bilmeli ki vekil olarak kendimizi O'na havale ettiğimiz merciinin en güçlü ve en iyisini bizim için seçeceğini bilmemiz lazım. İnsan güvenmediği bir yere herhangi bir vekalet vermez. Güvenin yeri de kalptir. Kalbi Allah'a iman ile dolu olan birinin güveni de o oranda artar. Burada anlaşılıyor ki kişinin tevekkülü imanı oranındadır.

Vekil olarak Allah'a dayandığımızda işlerin sonucu her zaman bizim istediğimiz gibi sonuçlanmayabilir. Bizler seferden sorumluyuz, zaferden değil. İşimiz, sonuçlarla değil; yapmamız gereken sebeplere sarılıp elimizden geleni ortaya koymaktır.

Her şeyde olduğu gibi tevekkül kavramında da insanlar yanlış anlamalara girmiş bulunmaktadır. Özellikle devlet eliyle kumar sektörünün yasal hale getirilmeye çalışılması ile insanların çalışmadan zengin olma düşüncesine girmesi bunda etkilidir. Üreten bir nesilden hazıra konan bir nesle doğru yol aldırmak isteniyor. 

Modern hayat, insanları sebeplere odaklandırıp işin arka kısmını unutturdu. Akılları, gözlere indirgeyip insanları manevi olarak kör etti.  Ya da sebepleri yerine getirmeden kısa yoldan haram yollardan zengin etme yolları göstererek teekkülcü(yiyici) bir nesli ortaya çıkardı. 

Çalışmadan, çabalamadan çeşitli haram oyunlar ile insanların bakış açısını bozmaya çalışıyorlar. 

Tevekkül kavramı da bu azgın putun kurbanı durumda. Çalışmadan, çabalamadan devlet içindeki dostlarına sırtını dayayıp teekkül{yiyici} haline gelmiş birinin ne devletine ne de toplumuna bir faydası dokunur. 

Yıllarca sınav sorularını çalıp kendi mensuplarına veren kirli eller, mankurtlaştırılmış insan tipini oluşturdular. Kendilerinden olmayanın önünü kesip kendi elemanların yolunu açarak haramla beslenmiş maymun topluluğu haline getirdiler. Sonra da bu ülke neden gelişmiyor diye sitem ediyoruz.

Diyeceksiniz bunun tevekkülle ne alakası var? 

Evet, siz de haklısınız; ama bilmelisiniz ki bu durum, tevekkül ile o kadar alakalıdır ki yeter ki hikmet gözüyle meseleye bakabilelim.

Kavram olarak tevekkül, "Bir sonuca ulaşmak için gerekli olan sebeplere teşebbüs ettikten sonra başarıyı Allah’tan beklemek, O’nun takdirine razı olmak.” demektir. Haram yollarla başa gelen kişiler sebepleri yerine getirmediği için başarıyı Allah’tan değil de onu işe yerleştirecek insandan beklemeye çalıştılar. 

Adaletsiz bir şekilde işe giren adam haksızlık karşısında dilsiz şeytan duruma geldi. Artık onu işe yerleştiren ne dese onu dinlemek, emirlerini yerine getirmek zorundadır. İnsanoğlu kime sırtını dayasa onun sözünü dinlemek mecburiyetindedir. Bundan ötürü Müminler Allah'a dayanırlar ve Allah’tan yardım dilerler.

Tevekkül mü, teekkül mü yoksa körlük mü? 

Karar sizin…

Vesselâm...

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *