0

Hepinizin malumu Mersin’de bir üniversiteli kız, bindiği aracın şoförü ve ona yardım eden iki kişinin de yardımı ile katledildikten sonra da vücudu yakılarak boş bir alana atıldı. Katil ve yardımcıları hiç beklemedikleri bir anda yakalandılar ve çıkarıldıkları mahkemece hemen tutuklanıp ayrı cezaevlerine koyuldular. Buraya kadar her şey gayet normal. Ortada bir cinayet var, bir de yakalanan katil ve yardımcıları.

Olay duyulduktan sonra, tüm ulusal basın kanalları ve siyasi partiler olayın üzerine öylesine gittiler ki, öylesine büyük bir iştahla konuyu işlediler ki, sanki Türkiye’de daha önceleri hiç olay olmamış gibi bir durum takındılar. Peki neden? Acaba durum gerçekten de böyle mi onu sorgulamak lazım.

Şunu da hemen belirtmeliyim ki olayın oluşmasını, genç bir kızın vahşice öldürülmesini kabullenmem tabi ki olacak bir durum değil, ama ben olaya şu ana kadar kimsenin değinmediği bir noktadan bakmak istiyorum. O da şu:

Düşünelim ki olayı gerçekleştiren katil ve ona yardım edenler sakallı olsun, üzerlerinde de geniş elbiseler bulunsun, genç kızı öldürdükten sonra da üzerine şöyle sloganik bir not bırakmış olsunlar: Bundan böyle “açık dolaşanlar rahat edemeyecekler.”

Peki tüm ulusal basının ve siyasi partilerin tavırları ne olacaktı? Hemen söyleyeyim; daha önceki zamanlarda olduğu gibi ülkede Müslüman avı başlayacak, nerede sakallı ya da tesettürlü bir hanım görülse hemen ilk etapta sözlü sataşmaya tabi tutulacak, taciz edilecek, gittikleri her yer kontrol altına alınacak, icabında çalıştıkları kurum ve işyerlerinden hemen kovulacaklardı. Tabi toplumun vicdanı gene de rahat etmeyeceği için bu konunun basında işlenmesine günlerce devam edilecek. Hatta sıradan başka bir ölüm olayı gerçekleşse, gene bu olayın görüntüleri ekranlara yansıtılacak.

Olaya bir de tersten bakalım:

Şayet öldürülen kız tesettürlü “başörtülü veya çarşaflı” olsaydı, acaba tüm ulusal basın kanallarında gene de bu kadar yer tutar mıydı? Ya da tüm siyasi partiler bunu gündemlerine bu kadar alırlar mıydı? Peki yıllarca tesettürlü kızlara yaşatmadıkları zulmü hep görmezden gelen siyasiler bu olayı bu kadar sahiplenirler miydi? Hatta buldukları her ortam ve fırsatta Müslüman kadınların örtüleri “çarşafları” ile alay edenler, örtülü kadınlara yapmadık hakaretleri bırakmayıp her ortamda onları küçümseyenler, acaba gene aynı tavrı tanınacaklar mıydı? Ya da daha da ileri giderek, katledilen bu kızın da tesettürlü fotoğraflarını meclis gurup toplantılarında masalarının üstüne koyarlar mıydı? Hatta bir anda barış havarisi kesilip her tarafa sahte gülücükler atarlar mıydı? Doğrusu merak ediyorum.

Eğer bu sorulara evet diyecek olurlarsa, şu sorunun da cevabını vermeleri gerekmez mi? 6-8 Ekim olayları sırasında, ihtiyaç sahibi gariban vatandaşlara kurban eti dağıttıkları için katledilen Yasin ve arkadaşları için neden aynı hassasiyeti göstermediler? Neden bir gün olsun ekranlara çıkıp olayı kınamadılar? Ya da ulusal bazda yayın yapan pek çok yayın kuruluşu neden olaylara gereken ehemmiyeti vermeyip olayları tarafsız bir şekilde ekranlarında işlemediler. İşlemedikleri gibi olayı “iki tarafın çatışması” şeklinde gösterip algı oluşturma yoluna gittiler? (Konuyu tarafsız ve olayları olduğu gibi işleyen basın kuruluşlarını tenzih ediyorum.)

Şunu tekrar ifade etmek istiyorum: Şairin dediği gibi; “Afrika’da öldürülse bir yerli, onun canı bende çıkıyor.” Meydan gelen bu olayı tasvip etmek mümkün değil, ama bu olayların önüne de basında yer aldığı gibi tedbirlerle geçmek mümkün değil.

Peki bu olayların önüne geçmenin bir yolu yok mu? Elbette vardır. Ama eğer siz yıllarca bu insanları fıtri duygularından yoksun bir şekilde eğitirseniz, alacağınız tedbirler size bir sonuç vermez.

 

İşte size en kolay, en basit ve en masrafsız çözüm yolu: İnsanlarınızı onları yaratan kudretin emirleri doğrultusunda bir eğitimden geçireceksiniz, sorun kendiliğinden hallolacaktır. Bir deneyin göreceksiniz.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *