88

Ülkemizde Kurtuluş savaşı esnasında fiili bağımsızlık uğruna yapılan o kadar mücade, ne yazık ki her alanda yapılan işgaller ile neticelendi. Yöneticiler, taklitçilik hastalığına kapıldılar. Kültürel, sosyal, siyasal, ekonomik gibi her alanda düşmanlara benzemeye çalıştılar. Aynı kanı, inancı taşıyan İslam’ın evlatları arasına suni sınırlar çizilerek birbirlerine düşman edildi. Türkiye'ye hapsolunan ümmetin evlatları arasına yerli ve yabancı ifsad şebekeleri eliyle zihinsel sınırlar konularak birbirlerine düşman edildi. Halkı birleştiren unsurlar kaldırılarak yerine halkı birbirine düşman edecek tekçi, ifsad edici kanunlar, yasalar bırakılarak kardeşlik bağları parçalandı. İngilizlerin yapmak istediği bütün oyunlar yerli Batıcı taklidçiler tarafından sahada uygulandı. Halkın içine kin ve nefret tohumları ekildi. Halkı birbirine düşman eden ulusal kavramlar yürürlüğe konularak zulme karşı yapılan kurtuluş mücadelesi yerli Batıcı kadroların  eliyle esaret zincirleri ile sonlandırıldı. 

Bu ırkçı, tekçi ayrılık tohumlarından bir tanesi de andımız denilen ırkçı metindir. Kemalist sistemin Batılı taklitçileri ırkçılık kokan ne kadar söz varsa milli değerler adı altında sahipleniyorlar. Topluma yansıyan olumsuz kısmını hiç bir zaman göz önüne getirmiyorlar. Gelişmeye, ilerlemeye ülkenin birlik ve bütünlük içinde yaşamasına karşı ne varsa sahip çıkıyorlar. Faşizmin, kafatası ölçümlerine göre  insanları sınıflara ayıran bir zihniyetin hakim olduğu bir zaman diliminde ve bu ulusal faşistlerden etkilenerek yazılan bir metne sahip çıkmak; ilme, bilime, medeniyete zıt bir harekettir. 

'' Andımızın tarihine ve oluşum şekline bakıldığında yine aynı zihniyet görülüyor.

Danıştay’ın iptal kararı verdiği iş bu ‘andımız’ Türk Milliyetçiliğinin tavan yaptığı faşizan yönetimlerin( Mussolini, Hitler, Stalin) dünyayı temelden etkilediği bir zaman diliminde dönemin Millî Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından hazırlanmış ve 1933 yılında uygulamaya konulmuş.

MEB, Reşit Galip’in hazırladığı bu andımızın temelini, Dewey’in çalışmaları ve ABD pratiği oluşturur.(Doğru Haber Gazetesi)"

Afet İnan'ın aktardığına göre, bu nutuk 24 Nisan 1933 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesi baş sayfasında “Türk Çocuğu Yasası” başlığıyla haber oldu.(Sözcü gazetesi) 

Türk kelimesini çatı olarak görüp tüm ırkları bu potada eritmek Allah'ın ayetine terstir. Müslümanların çatı olarak gördüğü kavram 'ümmet' kavramıdır. Ümmetin şemsiyesi altında tüm kavimler kendi ırkını yaşar. Hiç bir ırk, başka bir ırka kurban edilmez. 

Topluma dayatılan ırkçı ve ayrıştırıcı olan bu metin  asimilasyon uygulamalarının önemli bir parçasıdır. Başka bir ırkın varlığını, başka bir ırkın varlığına armağan/kurban etmek Faşizmden başka bir şey değildir. Hepimiz Allah'ın kullarıyız. Kurban olacaksak da Allah'a kurban oluruz. Bizi birbirimizden üstün kılan değerler ulusal değerler değil, İslam'i değerlendir. 

Vicdanı ölmemiş her insanın bu ırkçı metne karşı gelmesi gerek. Sadece biraz empati yapmalarını istiyoruz onlardan. Çanakkale ruhunu yakalamak isteyen bir insan, bu ırkçı metni terk etmesi lazım. İlla bir metin isteniliyorsa Kur’an’ın tamamını içinde barındıran 'Ümmü'l kitap' kitabın anası olan Fatiha Suresi güne başlama metni olabilir. Sonuçta %99'u Müslüman olan bir toplumda bu, diğerinden daha kapsayıcı olur. Güne yalanla, kendini inkarla başlanılacağına, kendini doğrulayan, kendini bilen, nereye gideceğini hatırlayan ve iyi ile kötüyü ayırt eden bir metnin olması eğitim açısından da pedegojik açıdan da daha iyidir. 

Müslümanım ve inancım gereği de kimseyi kandıramam ve doğru olmak zorundayım. Ben ki hayatında hiç yalan atmamış bir Peygamberi(sav) model almalıyım. Varlığım beni yaratan ve her türlü ihtiyacımı var eden Alemlerin Rabbi olan Allah'a armağan olsun. Ne mutlu, Müslüman diyene...

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *