Uzun zamandır gündeme gelmiyordu
“irtica” kavramı.
Ultra-kemalist birkaç eskimiş
gazeteci ve artık sözlerini kimsenin dinlemediği eski bürokratlar arada bir
dile getirseler de bir zamanların “büyük tehlikesi” yerini başka şeylere
bıraktı.
Bazıları “siyasal İslam”
ifadesini kullandı, bazıları ise doğrudan “İslamcılık” diyerek saldırıya
girişti.
Geçenlerde Harp okulları ve
Astsubay yüksekokullarına girişlerde “irticai faaliyete karışmamış olmak”
şartının kaldırıldığına dair haberler yapıldı ve bunun üzerinden bazıları
tarafından “irtica tehlikesi” yeniden gündeme getirildi.
Kemalizmin “irtica” takıntısına
bir kez daha şahit olduk.
Kemalist gazetede O. Bursalı
adındaki kişi şunları yazdı:
“İrtica, bir siyasal ideolojidir.
İrtica, muhafazakârlığın
(tutuculuğun) bir kısmında güçlü olarak bulunduğu gibi (fakat daha çok varolanı
muhafaza) tamamen geri dönüşü isteyen çeşitli siyasal yapılar da vardır.
Türkiye’nin kuruluşunda “eskiye
geri dönüşü olanaksız kılacak” medeni hukuktan tutun kadınların eşitliğine,
şapkaya, Türkçeye, Cumhuriyete, Eğitim Birliği’ne kadar uzanan tüm devrimler
yeni bir ülke yaratmanın temel taşlarını oluşturuyordu; başka bir açıdan bu
devrimler geri dönüşün tüm yollarını tıkamak anlamını da taşır.”
Çelişki içerisinde çelişki barındıran
ifadeler!
“Eskiye dönüş” kötü bir şey ise
neden hala siz 1930’lu yılların zihin yapısını, dünyaya bakışını günümüze
getirip uygulama derdindesiniz?
Bir Kemalist’ten başka kim “şapka
geriye dönüşün yolunu tıkayan bir devrimdir” diyebilir?
Şu cümleyi bir daha okuyalım.
“İrtica, muhafazakârlığın
(tutuculuğun) bir kısmında güçlü olarak bulunduğu gibi (fakat daha çok var
olanı muhafaza) tamamen geri dönüşü isteyen çeşitli siyasal yapılar da vardır.”
Darbe anayasalarını savunmak en
önemli Kemalist reflekslerden biri olduğuna göre ve bu da tüm problemli
yanlarına rağmen “var olanı muhafaza etmek” anlamına geliyorsa bunun adı
“irtica” değil de nedir?
Hatta siz 1930’larda ortaya çıkan
bir “din”in ilkelerini “Anayasanın temeli” haline getiriyor ve bunların “değiştirilmesinin
dahi teklif edilemez” olduğunu Anayasa maddesi haline getiriyorsanız
“muhafazakar”sınız ve belki de “irticai faaliyetlerin odağı” durumundasınız.
İtiraz mı ediyorsunuz?
Yani Kemalizm bir din değil
midir?
Bir dönem Kültür Bakanlığı da
yapmış olan Y. B. Bakiler’den birkaç alıntı yapalım.
“1936’da Edirne milletvekili olan
Şeref Aykut'a göre Kemalizm dininin altı esası, altı oktan ibaretti: Yani
"Kemalizm dini, cumhuriyetçilik, milliyetçilik, inkılâpçılık, devletçilik,
laiklik ve halkçılık prensiplerine dayanmalıydı."
“Şeref Aykut’a göre Kemalizm,
yalnız yaşamak dinini aşılayan ve bütün prensiplerini ekonomik temeller üzerine
kuran bir dindir!"
Bu “yeni” dini, İslam ile
mukayese etmek, İslami semboller ile tarif etmek gibi de bir rahatsızlığı vardır
Kemalistlerin.
Edip Ayel, şunları yazmış şiir
diye. Yine Y. B. Bakiler’den alıntı:
“Cennetse bu yurt, sen onu
buldundu harâbe
Bir gün olacaktır anıtın Türklüğe
Kâbe.
Zindan kesilen ruhlara bir nur
gibi doldun
Türk ırkının, en son, ulu
peygamberi oldun.
Tutsak seni lâyık, yüce Tanrı'yla
müsâvi
Toprak olamaz kalp doğabilmişse
semâvî”
Buna benzer o kadar çok örnek var
ki, hangi birinden söz edeceğimizi şaşırabiliyoruz.
Değişime kapalı, yeniliğe karşı,
etnik temelli bir inanca sahip olacaksın; ama başkalarını “irtica” ile
suçlayacaksın.
İnsanların inançlarını
yaşamalarına engeller oluşturacaksın, yasaklar getireceksin, dayatmalarda
bulunacaksın, herkesi kendine benzetmeye çalışacaksın; ama başkalarını “irtica”
ile suçlayacaksın.
Belli aralıklarla tekrar tekrar kullanıma girdiğine göre daha kullanışlı bir argüman bulamadılar demek.
0 yorum