32


            15 Şubat’ta köy okulları ile okul öncesi eğitim kurumları eğitime öğretime açılmıştı. 1 Martta ise Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıklamalarına göre ilkokul 1,2,3 ve 4. Sınıflar ile Ortaokul 8 ve lise 12. Sınıflar bu eğitime dâhil olacak. Hayırlı olur inşallah. Hem öğrenciler, hem öğretmenler olarak bizler okullarımızı ve öğrencilerimizi gerçekten özledik.

            Okulların kapalı olduğu süre içerisinde yapılan canlı dersler, bir nebze de olsa eğitim öğretim faaliyetlerine katkı sunmuştur. Ancak hiçbir şekilde yüz yüze eğitimin verimliliğine ulaşamadığı bu süreç içerisinde net olarak ortaya çıkmıştır.

            Bir eğitim kurumuzda yapılan istatistiğe bakarak olayı değerlendirelim. 8 şubeli olan ortaokulumuzda her şubede 30’ar öğrenci var. Canlı derse katılan öğrenci sayısı sınıf düzeyinde ortalama 11 kişi. Okulun 240 öğrencisinden canlı derse katılan öğrenci sayısı 88 ve bu toplam öğrencilerin üçte biri oranında.

            Derse katılım sağlayan öğrencilerin en az yarısı, anne ve babalarının telefonları üzerinden eğitime katıldıklarını düşünün. Arada telefon çalmalar, velinin işi gereği dışarıya çıkması, aynı ailede birkaç öğrencinin canlı derse katılım sağlaması zorunluluğu gibi faktörler, yapılan canlı dersin verimliliğini bitirmektedir. Zaten üçte birlik katılım oranı bu şekilde iyice verimsizleşmektedir.

            Canlı derslere katılımda ilkokulular, ortaokullara göre biraz daha iyi performans gösterse de liselerin ortaokullara göre daha kötü olduğunu belirtmiş olalım.

            Peki, Eğitimin dışında kalan üçte ikilik büyük çoğunluk ne yapıyor dersiniz? Hiçbir şey…

Asıl tehlikeyi oluşturan öğrencilerin büyük çoğunluğu pandemi süreci içerisinde, canlı derslere katılım göstermediği gibi kitap ve defter ile de işi olmamıştır maalesef. Evde iken televizyon bilgisayar, dışarıda iken sokak ortamının kötü alanları bu çocukları olumsuz yönde etkilemektedir.

            Kısıtlamalar, yasaklar yetişkinleri zapt edebilir. Ancak çocukları ve gençleri kontrol altına alamamakta. Nitekim eğitimci olarak öğrencilerimizin okul dışı hayatlarını mercek altına aldığımızda çocuklarımızın zamanlarının çoğunu evin dışında geçirdiklerine şahit oluyoruz.

            Asıl önemli olan nokta şudur ki; Okulların kapalı olmasının gayesi pandemi süresince meydana gelebilecek vaka sayılarının önüne geçmek ve öğrencilerin virüs taşıyıcısı pozisyonuna düşmelerine engel olmak idi. Okulların eğitime kapatılmasının amacı buydu. Lakin ben şahsen bu fikrin pek doğru olduğuna inanmıyorum. Okula almadığımız her çocuk potansiyel risk olarak dışarıda, sokakta, mahallede dolaştı oynadı. Koştu koşuşturdu. En azından büyük çoğunluk öyle yaptı. Okulda iken öğretmenlerini gözetiminde yapılan maske kontrolü ve dezenfektan kullanımı evin dışında hiç gerçekleşmedi.

            Virüsü taşıyacak çocuk bunu pekâlâ sokaktan ve dışarıdan da rahatlıkla getirebilir. Kaldı ki evin dışında hiçbir kontrolör yok iken okulda belirli kurallar ve önlemler vardı. Ayrıca bilim kurulu üyelerinden birinin açıklamasına göre okulların açık veya kapalı olmasının vaka sayılarına etkisinin ölçülebilirliği yok demişti.

            Hal böyle iken, çocuklarımızın okuldan uzun süre ayrı bırakılması bence büyük bir kayıp oldu. Pandemiden en çok etkilenen İspanya ve İtalya'da yüksek vakalara rağmen eğitimi tümden kapatmadı. Almanya da böyle yaptı.

            Uzun lafın kısası umarız ki okullarımız tüm kademeleri ile açılsın. Çocuklarımız sokak ortamlarının riskli alanlarından çekilsin. Esnaf rahatlasın Hayat normale dönsün. Pandeminin oluşturduğu trawmatik durumlar bitsin. Selam ve dua ile…

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *