Sabahın erken saatlerinde ekmek almak için evden çıkmış,
fırına gidiyorum. Yolda yürürken çok dikkatliyim. Yerde kar ve karın altında
buz var. Bir kayarsam, indiğim yokuşun başına kadar kimse tutamaz beni.
Bu yüzden küçük adımlarla yürüyorum. Öyle her yere de
basmıyorum. Öyle her an kayıp düşebilecekmiş korkusuyla, bastığım yerleri
seçerek yürüyorum. Kayıp düşmemek, bir taraflarımı kırmamak, incitmemek için
bütün çabalarımı sarf ediyorum.
O an aklımda bir şimşek çaktı. Ne yapıyorum ben? Bütün bu
çaba kayıp düşmemek içindi ve çok da haklıydım. Bir an acaba dedim.
Günahlardan kaçınmak, zorlu ve çetin imtihan yolunda kayıp
düşmemek veya haramların kol gezdiği şu sokaklarda yürürken de aynı çabayı sarf
edebiliyor muyum/muyuz?
Karda kayıp düşmemek için bastığım ve basacağım yerleri
dikkatli seçerken, acaba içinde yaşadığım/ız anda ve gelecek anda attığım/ız,
atacağım/ız adımları da seçerek atıyor muyum/atıyor muyuz?
Ve bu düşüncelerle eve doğru yol aldım.
İnsan daima karlı, buzlu bir yolda yürüyormuşçasına
yaşamalı. Her an düşebilecekmiş gibi, bir an sonrasının bile garantisinin
olmadığını bilerek yaşamalı. Hesabını, kitabını buna göre yapmalı.
İnsan yarınını, ahiretini üzerine bina edeceği şu anı çok
iyi hesaplamalı ve doğru adımlar atmalı ki sonraki adımında kayıp imtihanı
kaybetmesin.
Peygamber (sav)’i dahi ihtiyarlatan, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” düsturunu rehber edinerek; insan
karda, buzda kaymamak için gösterdiği çabayı ‘emrolunduğu gibi dosdoğru olmak’
için de göstermeli. Her an kayıp düşebilecekmiş endişesi ile her an tali
yollara sapabilecekmiş endişesi ile insan kendini kontrol edebilmeli. Ki içinde
taşıdığı bu korku onu doğru tutabilsin.
Tıpkı karlı, buzlu yolların ayağımızı kaydırdığı gibi,
insanın ayaklarını sırât-ı müstakimden de kaydırabilecek tehlikelerin
varlığından haberdar olması gerekir. Öyle ki bu haberdar olma ile bu şuur,
uyanıklık ile insan kendisini koruyabilsin. Sırât-ı müstakimden kaymadan,
sabit-kadem kalabilsin.
Yine bu hassasiyet kulluk ve kulluğun ifa edilmesi hususunda
da gösterilmeli. Kulluğun içinde barındırdığı tüm sorumlulukların, ödevlerin
yerine getirilebilmesi için de bu hassasiyet ile yol alınmalıdır.
Haramların terki ve helallerin muhafazası için de aynı
hassasiyet gözetilmeli. Özellikle insanın ayağını her an haramlara doğru
kaydırabilmesi kuvvetle muhtemel olan şüpheli şeylerden kaçınırken de mutlaka
aynı hassasiyet ile adımlar atılmalıdır.
Belki buzlu, karlı bir yolda düşmemiz kolumuzun, bacağımızın
veya herhangi bir yerimizin kırılması, incinmesi ile neticelenebilir. Ve bu
dünyada sonsuz acı olmadığı için bu acı unutulabilir.
Fakat söz konusu kulluk ve kulluğun barındırdığı hususlar
olunca, söz konusu sırât-ı müstakîmden sapma olunca; ayak kaydımı daha onu
durdurmak çok zor. (Rabbe dönüp tövbe edenler müstesna)
Dünyevi anlamda ayağımızın kayıp yere düşmemiz, karşısında
takındığımız tavra göre belki de bizim için mükâfat, günahlarımıza kefaret
olacaktır. Lakin bu ayaklar sırât-ı müstakîmden kaydı mı hafazanallah ahiret
hayatımızın berbat olmasına ve bizim de bedbahtlardan olmamıza sebep olabilir.
Rabbim hepimize karlı, buzlu bir yolda yürüyormuşçasına,
imtihan yolunda dikkatli yürümeyi, yol almayı nasip etsin. Bizlere o şuur ve
uyanıklığı versin. Ve Rabbim “Bizi doğru
yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve
sapıklarınkine değil.”