0

 

 

            Her insanı aynı siyasi düşüncede, dünya görüşünü benimseyen olarak görmek, onu şekilde kabullenmek, tek kalıba sokmaya çalışmak mümkün değildir. Her insan farklı farklı fikirlere sahiptir. Önemli olan fikirleri birbiriyle savaştırmak değil medeni ölçülerde konuşabilmek, birbirimizi anlamaya çalışmaktır.Muhatabımızın fikirlerini beğenmeyebilir, zihin dünyası bize taban tabana zıt olabilir, farklılığımızı çatıştırmadan, vurdurmadan birbirimizi o şekilde kabullenebilmektir.

            Şimdi söyleyeceğim kişiyi ve dünya görüşlerini beğenmiyor olabiliriz; ama yaşadıklarını,ona yapılanları çoğu kişinin kınayacağını tahmin edebilirim. Ahmet Kaya’dan bahsediyorum.1999 yılında Magazin Gazeteciler Derneği’nin düzenlediği programda ödüle layık görülenlerden biri olan Ahmet kaya sahneye çıkıp: ‘’ Kürtçe bir şarkı yapıyorum ve Kürtçe bir klip çekiyorum. Bu klibi çekecek yürekli televizyoncuların olduğunu da biliyorum…’’ dedikten sonra yuhalanmalar,bıçak çatal fırlatmalar hakaretler yaşadı. Linç girişimine tabi tutuldu ve salondan zoraki çıkabildi. O gün orada gazeteciler,sanatçılar,yazarlar,işadamları ülkenin önemli sayılabilecek şahısları vardı. Adam Kürtçe bir şarkısına klip çekmekten bahis açtı ortalık yıkıldı.Kürtler de vardı o salonda onlar da diğerlerine ayak uydurdular. Hep bir ağızdan onuncu yıl marşı okuyup ülkeyi böldürmeyeceklerini avazları çıktığınca haykırdılar.  Ertesi gün gazeteler neler yazdı neler ‘’Vay şerefsiz’’, ‘’ Vatan haini’’ gibisinden başlıklar attılar. Ve Ahmet Kaya ülkesini bırakıp Paris’e sürgüne gitmek zorunda kaldı. Orada 8 ay yaşadıktan sonra öldü. Merve Kavakçı’ya yaşatılanların aynısı Ahmet Kaya’ya da yapılmıştı.

            Görünürde bir cesaret vardı hem gazetecilerde, hem yazarlarda sanatçılarda. Konumuz tabii ki Ahmet Kaya değil; asıl değinmeye çalıştığım durum bugüne baktığımızda yazarların,gazetecilerin PKK korkusundan nasıl da dut yemiş bülbüle döndüğünü, gerçekleri bildikleri halde dile getirmedikleri. Karşılarına PKK/HDP vekillerini,yöneticilerini gördüklerinde onların aleyhine olabilecek hiçbir şey sormadıklarını görüyoruz. Yazar, çizerlerimizin yaşadığımız vahşet karşısında gözle görülür elle tutulur bir şey demediklerini/diyemediklerini görünce kahroluyor insan.

Sahi ne oldu. Dün biri Kürtçe şarkıya klip çekeceğim dedi diye linç edilmeye çalışılıyor(PKK ile irtibatlandırılıyor) boy boy manşetler atılıyor. Bugün PKK’yi doğru dürüst eleştirecek kimse bulamıyorsun. Kobanê olaylarında açık açık insanlara yakın yıkın, öldürün diyenlere tek bir kelime söylenmiyor.

Karşılarında gördükleri sorumlu! siyasetçilere de bu konuda tek soru sorulmuyor. Soru sorduklarında da ‘’size katılıyoruz,sizi suçlamak için sormuyoruz’’ diyerek cesaretsizliklerini ortaya döküyorlar. Bu izzetsizlik hali değil midir?

Anlaşılır gibi değil yaşadığımız süreç. HDP açıklama yapıyor askerlerin öldürülmesi sonrasında. Kağızman’da yargısız infaz edilen üç HPG linin öcü olarak üç asker öldürüldü.  Bu sözlerin Ülkede vatansever, milliyetçi kesilenlerce infiale sebebiyet vermesi gerekirken herkes sus pus oluyor. Bir örgüt devletten öç alıyor, kan davası sen benim babamı vurdun ben de senin babanı vuracağım gibi sanki. Aşiret devleti mi olduk ne.

Üç asker şehrin orta yerinde güpegündüz öldürülüyor, ses yok insanlarda. Katillerini bulmanız çok da önemli değil bence ülkenin ne hale geldiğidir önemli olan. Ülkede kalem sahiplerinin,vicdan ehlinin nasıl da korkutulduğunu,sindirildiğini adeta PKK lehine çalıştırıldığını, propagandalarını yapar hale getirildiğini acı bir şekilde izlemenin kahrını yaşıyoruz.

Bir asker öldürüldüğünde PKK/HDP yöneticilerinin nasıl da kaâle alınmadığını, yüzlerine bile bakılmadığını,adeta tecrit edildiklerini gördüğümüz zamanlar artık çok geride kaldı. Roller ters yüz oldu bugün. Bakar mısınız Kobanê olaylarının üzerinden 20 gün geçti yine PKK/HDP bileşenleri milleti 1 Kasım’da sokağa çağırıyor; ama yine kimseden ses yok.Sokaklar bu sefer Kobanê olur mu olmaz mı bilmem; ama bildiğim insanların korkaklığı/cesaretsizliği aymazlığı karşısında yüreğimin Kobanê oluşudur.

 

            Gazeteci, yazarlar medya patronları susarlar, zulmü dile getirmezler; ancak muktedir olan hükümet, devlet yetkilileri 1 Kasımda halkı bir daha alanlara çağıranlara karşı önlem almayıp çeteleri bu kez de seyrederse devlet olma vasfını kaybettiğini resmen belgelendirmiş olur. Artık bölgeden askerini, polisini çeksin de PKK rahat rahat özerkliğini de ilan etsin. Vatandaş da bunu bilip ona göre hareket eder en azından.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *