İnsanlara karşı güvenimi
kaybedeceğime para kaybetmeyi tercih ederim.
Robert
Bosch
Dünyaca meşhur beyaz eşya üreticisi
bir Alman olan Robert Bosch söylediği bu sözle İnsanların güvenini kazanamadan
bir iddianız bulunmaz onlara anlatacak bir hikâyeniz olamaz demek istiyor.
Almanların parayı çok sevdikleri bilinir bu anlamda sahip olduğum serveti
kaybederim ancak güvenimi kaybetme sözü anlamlı ve büyüktür.
İnsanları aldatmama, yalan dolan ile
içi farklı dışı farklı kandırmaca ilişkilerden uzak emin ve doğru sıfatları
içinde barındıran güven ilkesine her kim sahipse insanların teveccühünü
kazanır, toplumda itibar sahibi olur. İster Müslüman ister gayrı Müslim olsun
bu özellik kimde mevcutsa kazandığı görülecektir.
Toplumsal hayatın her katmanında
güven ilkesi değerlidir. Ticarette , politikada, siyasette, halkla ilişkilerde,
hukukta, ailede, arkadaşlıkta hemen hemen her yerde…
Bazen sorulur peygamber efendimiz(a.s.)
23 yıl gibi kısa bir sürede Dünyanın gidişatını değiştiren İslam ahkâmını,
nasıl olurda dünyanın birçok ülkesine ve coğrafyasına yayabildi diye.
Galiba cevabı bu güven ilkesinde
gizli…
Peygamber
efendimiz(a.s.), nübüvvetten önce de insanların güven duyduğu bir kişilikti. Kâbe
hakemliğinde, hacerül esved taşının yerleştirilmesi gerektiğinde Kâbe avlusuna ilk gelenin hakem olarak kabul
edilip, ilk gelenin Muhammed olduğu görüldüğünde zamanın müşrikleri sevinerek evet bu güvenilir Muhammedtir. O
insanları aldatmaz demişlerdi. Onun verdiği hükme hepsi memnuniyetle rıza
göstermişlerdi.
Yine İlahi vazifesini tebliğ ederken
safa tepesinde “ey insanlar şu tepenin arkasında bir ordu kurulmuş ve üzerinize
geliyor desem inanır mısınız?” sorusuna evet inanırız çünkü sen bizlere asla
yalan söylemedin demişlerdi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz(a.s.) “o halde
sizlere Allahın bir olduğunu ve sizi bekleyen ahiret hayatını haber veriyorum.”
demişti.
Bir örnekte Mekke
müşrikleri onu öldürmek için plan yaptıkları halde en değerli mücevher, para ve
kiymetli taşlarını onun yanında emanet olarak bırakmalarıydı. Peygamber(a.s) Mekke’ye
Hicret edeceği zaman Hz. Ali(r.a.) ı geride bırakarak emanetleri sahiplerine
vermek üzere görevlendirmişti.
Bu konu ile ilgili yüzlerce örnek
verilebilir. Güven verici ve emin olan Muhammed(a.s.)’ın insanları davet ettiği
çağrı elbette kabul görüyordu. Kibirden uzak, ön yargısız, kalbinin sesini
dinleyen, insanlara müthiş etkide bulunuyordu.
İnsanlara verecek bir şeyiniz varsa
insanların sizlere güven duyması gerekir. Güven vermek istiyorsanız, fedakârlık
yapmanız olasıdır. Menfi çıkar ve beklentilerle insanlara göstereceğiniz sahte
maskeler uzun süreli yüzünüzü saklayamayacaktır.
Kimse kendisinde kusur aramaz.
Kendisinin en doğru olduğunu, yanlış ve kabahatin muhatabından kaynaklandığını
düşünür. Oysa empati kurup kendisini başkasının yerine koyabilirse birçok
yanlışını fark edecektir.
İslamın öz kaynaklarından çıkmış
nice güzel hasletlerden sadece biri olan güven hasleti en çok müslümana
yakışır. Müslümanlardan da en çok davetçileri güzelleştirir. Hiçbir şey
konuşmazsanız bile çevrenizde hissettireceğiniz eminlik ve güven duygusu
sizleri insanlar arasında parmakla gösterilecek bir itibar sahibi yapar.
Ama zaten müslüman kişi bu hasleti
insanlardan ziyade rabbini razı etmek için yaşar.
Son sözümüz, bir hadisi şerifle
bitirelim:
Ebû Mûsâ
radıyallahu anh şöyle dedi:
- Ey Allah'ın Resûlü! Hangi müslüman en üstündür? diye sordum.
- "Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimse" cevabını
verdi.(Müslim)
0 yorum