0

 

Son peygamberin gelişi ile Mekke’nin tüm müstekbirleri bir araya gelmenin çarelerini aramış ve bu kutsal peygamberin davetinin yayılmasının engellenmesi için gereken tüm tedbirleri almanın yollarını aramaya koyulmuşlardır. Öylesine ki kendi parlamento binalarında toplantı (Darunnedve)  üstüne toplantı yapmaya başlamışlardı. Hatta Kur’an-ı Kerimin sesini kısmak için ellerinden gelen her türlü gürültüyü koparmaya da gayret ettiler. Ama….başaramadılar.

Şimdi sorulması gereken önemli soru şu: Mekke müşrik devletinde insanların cahili bir hayat yaşadığı, kadınların insan yerine konmadığı, zulmün, sömürünün, haksızlık ve adaletsizliğin kol gezdiği, kabileler arasındaki kan davası savaşlarının insanlarının hayatlarına kastettiği, içki, kumar ve faiz işlerinin had safhaya vardığı, akrabalık bağlarının kesildiği, insanların leş eti yediği ve hatta kan içtiği, kadınların erkekler için bir şehvet aracı olarak kullanıldığı, zengin ile fakir arasındaki uçurumun dibinin olmadığı, insanların köle pazarlarında hayvan gibi para karşılığında satıldığı…..

İşte böyle bir ortamda ortaya çıkıp hakim zulüm düzenine çomak sokan ve onların zulüm üzerine kurulan iktidarlarını ortadan kaldırmaya çalışan, kendisine yapılan her türlü caydırıcı teklife karşı çıkan, yeryüzünün ezilen tüm mazlumlarına seslenip, onları yeryüzünün efendileri olmaya davet ve teşvik eden bir Peygamber (SAV) nasıl oluyor da ezilen tüm mazlumlara bir umut ışığı oluyor ve onları “Tevhid Sancağı” etrafında birleştirmek için yola koyulmayı başarabiliyordu.

Ya düzenin sahiplerinin peygamberi harekete karşı tavırları ve kendi sırtlarından asalak olarak besledikleri çapulcu takımına ne demek gerekiyor? Bunlar, efendilerinin çıkarları için sadece bir kütük görevi görmekte ve aslında kendileri de Muhammedi davayı hak olarak görmekteler ama kahrolasıca maddi menfaatleri yüzünden efendilerini terk edemiyorlar. Ha unutmadan bu Allah düşmanları arasında Allah’a inandıklarını söyleyenler de var. Hatta daha da ileri giderek “Müslüman” olduğunu söyleyenler de var aralarında.

Kısaca şunu daha net olarak söylemek istiyorum: Mekke müşrikleri arasında Allah’a iman ettiğini söyleyen ehli kitaptan (Yahudi- Hristiyan) belirli zümreler vardı. Tıpkı şu an zamanımızın Hristiyan Avrupa ülkeleri ve Yahudi İsrail’in olduğu gibi…. Ama

Emin olunuz ki Yeryüzünün tüm insanları istedikleri kadar, Allaha iman ettiklerini söylesinler, hatta cennete ve cehenneme de inanıyoruz desinler, ama peygamber olarak Hz Muhammed (SAV) i lider kabul etmeseler, Allah’a iman etmelerinin hiçbir manası yoktur. Yani bir insanın tek başına Allah’a inanması, onu kainatın yaratıcısı olarak kabul etmesi, Müslüman olmasına yetmez. Çünkü Allah, Hz Muhammed (SAV)’e itaat etmeyi, kendisine itaat etmek olarak beyan etmiştir. Ha şunu da açıkça ifade etmek isterim:

Kendisine Müslüman deyip sahte önderler ve liderler peşinde koşanlar, Peygamberden başka kişileri lider ve kurtarıcı sanıp onlara “ilah”laştıracak kadar itaat edenler, biliniz ki söylemlerinizde sadece kendinizi değil, safça size inananları da felakete sürüklemektesiniz. Düşünün ve bu hatanızdan vazgeçmeye gayret ediniz, belki Allah tövbenizi kabul eder.

Delil mi istediniz?

 

Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de Nisa suresinin 80. Ayetinde şöyle buyurmaktadır: Kim Resûl'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *