0

 

 

 

Ölümün Sessiz Çığlığıydı Halepçe… Bundan tam 30 yıl önce yani 16 Mart 1988 sabahı… Mazlumlar keskin bir elma kokusuyla uyandılar. Bu kokunun kaynağı için herkes dışarılara üşüştü. Heyecanla bir sağa bir sola koşuşturmaya başladılar. Gittikçe artan, şiddetlenen keskin bir koku… Elma kokusu !!!  O da ne?  Vücutlarının yandığını ve nefeslerinin kesildiğini hissettiler… Koku şiddetlendikçe vücutlarındaki yanma daha daha alevleniyordu…  Derilerinin yavaş yavaş morardığını gördüler… Ve koşturma daha da hızlandı. Korku ve telaşla ne yapacaklarını bilemez bir halde… Hacer’in Minik İsmail’ine su arar gibi, etrafta su aramaya koyuldular acılarının dinmesi için… Suya kavuşanlar sevinçliydi yanmaktan kurtulacaklarını sanarak… Mazlum Muztaz’aflara su dolu havuzlar asit kuyusuna dönüşüyordu….Suya dalan asit kuyusundaymış gibi kavruluyordu… Ve bir bir ölü toprağa düşüveriyordu garipler… İslam da garip gelmişti ve garip gidecekti; Mü’minler de o gün sünettullah gereği garip gitmişlerdi… Ve belki ölüm okunun nereden geldiğini bilmeden birer birer öldüler. Oysa ki elma kokusuna doğru koşmuşlardı! Bir sabah Halepçem, alevi olmayan bir ateşle yanmıştı. Nefesleri kesile kesile, derileri yana yakıla…  Ya Rab o gün mazlumların Ashab- uhdud’u yaşadılar! Ya Rab bu ne acı bir ölüm çığlığı…

Ey Halepçem! Sen savaşı göze göz, dişe diş ve bileğe bilek bellerdin, Er meydanı aslanlar için nitekim öyleydi. Ama gel gör ki mertlik ve yiğitlikten nasiplenemeyen bedbaht zalimler, it sürüsü çakallar için savaş, öyle midir? Post modern dünyanın post modern kaypak, namertçe savaşı! İşte Halepçe’ye ölüm yağdıran Zalim, gaddar ve kahpelerin savaşı… Bir günde resmi kayıtlara 6 bin 357 kişi diye geçse de gayri resmi kayıtlarda 15 binin üzerinde insan zehirlenip -yanarak can verdi. 14 bin 765 kişi ağır derecede yaralandı. Dünya insan Hakları raporuna göre bu Şeytanın askerleri Baas’ın kimyasal saldırısı, günümüze kadar 43 bin 753 kişinin ölümüne, 61 bin 200 kişinin de sakat kalmasına sebep oldu. Hangi literatüre sığar masum sivil insanların üzerine kimyasal bombalar atarak topyekun canlı bırakmamak… 

Ey Halepçem! Haykırışların yedi kat gökleri sardı, Gel gör ki gözler sana kör, diller sana lâl, kalpler ve vicdanlar suspus olmuş, görmüyorlar vaveylalarını… Sen ey Müslümanların yetim çocuğu, yetim oluşundan dolayı mıdır ki alemin bu sessizliği??? Batı ve medeni diye kendilerini adlandıran milletler Nagazaki ve Hiroşima’ya yağan zalim bombalardan bahsederken; Ümmet sana sessiz kaldı! Müslüman olmandan Batı, Kürt olmandan Arap, Acem ve Fars üç maymunu oynadı. Ümmetin Yetim evladı Halepçem! Senin sahibin Allah’tır, gerisi angarya…

Ya Rab! Dillerimiz bu gün hep aynı nakaratta, Üstadımızın deyişiyle sana yakarıyoruz:” Kan içici zalimler için yaşasın Cehennem… “    

Halepçem! Zalim ve kahpe Baas senin üzerine ölüm yağdırırken çocuklar, elma diye sevinmişlerdi! Oysa elma kokusuna uyanmıştı bu mübarek, masum ve günahsız çocuklar… 

Halepçem! Unutmayacağız ve unutturmayacağız Seni! Eğer unutur ve ya unutturursak sadece Kalbimiz, yüreğimiz ve vicdanlarımız değil; dillerimiz, ellerimiz ve bütün azâlarımız da kurusun. Tarih seni hep Fatihalarla rahmetle yad edecekken; zalimi de lanetle anacaktır.

Yazıma Mustafa Karakaş ağabeyimin şu iki dörtlüğüyle son veriyorum.

Halepçeye Ağıt

Bu Şehrin Sokaklarına Şeytanlar İnmiş Ciğer Daraldı
Nefes Almak Ölmek Demek Nefessiz Ölmek Mi Bize Kar Kaldı

Oy Halepçem Oy Halepçem Gözlerine Ateşler Dokundu Mu?
Garibansın Bikessin Sen, Zaman, Tarih, İnsan Her şey Dondu Mu?

 

Vaveylalar Yükselsin Göğe, Gök Çatlatsın Kendi Demir Yüzünü
Bağrını Eşsin Şu Kara Toprak, Görsün Kardeşliğin Kaypak Sözünü

Ey Maktul Şehir, Ey Şehid Şehir, Ey Yetim Ümmetin Yetim Evladı
Asrın Uxdudu, Kimi Kimsesiz, Kulaklar Duymadı Mazlum Feryadı

Oy Halepçem Oy Halepçem Gözlerine Ateşler Dokundu Mu?
Garibansın Bikessin Sen, Zaman, Tarih, İnsan Her şey Dondu Mu?

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *