0

 

Zamane çocuklarının teknolojiyle iç içe büyüdüklerini, bilgisayar, tablet ve akıllı telefonlar gibi cihazlarla ne kadar haşır neşir olduklarını hepimiz biliyoruz, değil mi? Gerçi bilmemek ne mümkün! Sonuçta, teknolojinin çağ atladığı bir zamanda yaşıyoruz. Evet, inanılmaz derecede hızlı gelişen bu dünyada bilgisayar ve internetin olmadığı bir hayatı düşünemez olduk. Bir 20 sene önce sorsanız çoğumuzun hayalini bile kuramayacağı teknolojik aletlerden bugün nedense hiçbirimiz kopamıyoruz. Akıllı telefonlara, iPad’lere, bilgisayarlara o kadar alıştık ki telefonumuzu kazara bir yerlerde unutsak neredeyse kendimizi unutmuşuz gibi bir telaşa kapılıyoruz. Sadece genç kuşak da değil, teknolojinin t’sinden bihaber büyümüşve hayatının çoğunu öyle yaşamış eski kuşakların bile şu anda birer teknoloji bağımlısı haline geldiğini açıkça görebiliyoruz. Kısacası; teknolojik yaşama geç adapte olmuş bizler bile teknolojisiz bir hayatı düşünemezken, bu dünyanın içine doğan çocuklar için durum çok daha vahim hale geliyor diyebiliriz.

Akıllı telefonların hayatımızı kolaylaştırdığı su götürmez bir gerçek. Ancak, giderek daha çok şeyi telefonla yapabiliyor olmak, onu adeta el, kol, bacak gibi bir uzvumuz haline getiriyor. Bu da tehlike sirenlerinin çalması demektir. Çünkü vücudumuzdaki çoğu organın gelişimi doğuma kadar veya doğumdan hemen sonra tamamlanırken beyin gelişimi yirmili yaşlara kadar devam etmektedir. Bu dönemde çocuklar pek çok şey öğrenmektedir. Bu aletlerin başında zaman harcayan çocuğun insan ilişkileri, yeni tecrübeler edinmeleri daha az olacağından gelişimleri ciddi bir şekilde etkilenecektir. Ayrıca bu cihazların yaydıkları elektromanyetik dalgaların özellikle gelişen beyin üzerindeki zararlı etkileri tam olarak bilinmemekle birlikte gün geçtikçe daha iyi bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu şekilde olurken, çocuklar özellikle anne babalarıyla daha az zaman geçirmekte, onlarla daha az konuşmakta, duygularını ve düşüncelerini daha az paylaşmaktadır. Bu durum iletişim becerilerinde ve duygusal gelişmelerinde aksamalara neden olmaktadır. Çocukların yaşıtlarıyla daha az oyun oynamalarına neden olur.

Hayatında mobil teknoloji ve akıllı telefonların daha fazla yer tuttuğu 18-29 yaş arası genç-yetişkinler arasında yapılan bir anket çalışması, günde ortalama 109.5 kısa mesaj gönderildiğini, 113 mesaj alındığını ve 60 kez telefonun kontrol edildiğini ortaya koyuyor. Yani toplamda, günde yaklaşık 7 saatimiz telefonla ilgilenerek geçmiş oluyor.

Zaman kaybı ya da sürekli telefonla ilgilenmekten doğan verimsizliğin yanı sıra, akıllı telefonların ilişkileri zedeleyebildiği de bir gerçek. Örneğin; ebeveynler çocuklarının sürekli mesajla iletişim kurmalarından şikayet ederken, çocuklar ise aileleriyle yaptıkları önemli bir konuşmayı gelen sıradan bir  telefon ilerahat bir şekilde kesebildiklerini belirtiyorlar. Her iki konu için aile içi diyaloğa, ebeveyn-çocuk ilişkileri içerisinde tamamıyla bir facia diyebiliriz.

Akıllı telefonların daha uzun vadeli etkilerinden biri de, giderek daha az şeyi kendi kendimize yapmamız gerektiği için duyularımızın ve yeteneklerimizin körelebilmesi. Artık hiçbir şeyi hatırlamamız ya da beynimizi zorlamamız gerekmiyor. Tüm bunların, insan ırkının sağlığı ve iyiliği üzerinde olumsuz etkileri olabileceği öngörülüyor.

Pek kimseyi tanımadığınız bir davette bir köşede dikilirken cep telefonunun, sıkıntı ya da yalnızlığımızı arkasına saklayabileceğimiz bir kurtarıcı görevi gördüğü kesin. Ancak, iki arkadaş bir mekanda otururken birinin ya da ikisinin birden telefonlarıyla ilgilenmeleri; bulundukları yeri, yedikleri yemeklerin ya da birbirlerinin fotoğraflarını çekip paylaşmaları, ilişkilerini belki kendileri dahi farkında olmadan zedeliyor.

Akıllı telefon bağımlılığı, kullanıcıların depresyona girme olasılığının(akıllı telefon kullanmayan)normal insanlaraoranla çok daha yükseldiğinin de altını çizmek gerekir. Akıllı cihaz kullanımının kişiyi yalnızlığa sürüklediği ve sosyal becerilerinde de geride kaldığını rahatlıkla bir uzaman dahi gerek kalmadan kendimiz dahi gözlemlemeye biliyoruz.

 

Bu konular bu kadar açık ve net iken ebeveynler olarak bize düşen görev hem kendimizi kontrole tabi tutmak, yani çocuklarımıza kötü örnek olmamak. Hem de çocuklarımızı bir Afyon misali olan teknolojiye yenik düşmelerine müsaade etmemek. Göz yumduğumuzda çocuklarımızın uzuvlarını kullanamama yetilerine kapı aralamış olacağımızıunutmamamız gereken bur altın öğüt olarak kalması gerekir...Bu bilinçle hareket etme duasıyla, esen kalın...

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *