0

 

Avrupa Birliği ilk kurulduğu anda üye ülke sayısı on iki idi ve birliğin bayrağının üzerinde bu on iki ülkeyi simgeleyen on iki yıldız vardı. Yani her bir yıldız üye bir ülkeyi temsil ediyordu. Buraya kadar her şey gayet iyi… Ama gerçekten de durum böyle mi? Buna bakmak lazım.

Aslında durum Avrupa birliğinin söylediği gibi değildir. Gerçekte on iki yıldız Hz İsa’ya iman eden sahabelerinin “havarilerin” sayısıdır. Yani Hz İsa (A.S) yeryüzünde kaldığı otuz üç yıllık süre içinde kendisine sadece bu on iki kişi iman etmiştir. “Hatta bazı kaynaklarda Hz İsa’ya iman edenlerin sayısı on üç kişidir, Allah Hz İsa’yı arşa kaldırınca bu havarilerden bir dininden dönüyor, geriye on iki kişi kalıyor.” İşte Avrupa Birliğinin bayrağının üzerinde bulunan yıldız sayısı bu on iki havariyi simgelemektedir. Her ne kadar Avrupa birliği, yıldızlar Avrupa birliğine üye ülkeleri simgeliyor dese de; aslı dediğimiz gibidir. Yoksa bugün Avrupa Birliğine üye ülkelerin sayısı yirmi yedidir. Bayraklarının üzerinde neden her ülkeyi simgeleyecek birer yıldız yok? Yani neden yirmi yedi yıldız yok?

Aslında Avrupa birliği bizim gibi dini bütün ama, dinine bağlılığı zayıf olan ülkelere şu mesajı açık bir şekilde veriyor:

Ben kendi dini inancıma sadık bir birliğim. Ben Hristiyan bir birliğim. Kendi inancımın tarihinde bana örnek olacak, benim için “yıldız” olan bu havarileri her ne pahasına olursa olsun kendime rehber edineceğim. Bu nedenle benim gibi inanmayacak, inancıma bağlılığını ilan etmeyecek hiç kimseyi kendi içime almayacağım.

Tamam. Kabul. Sen Hristiyan bir ailesin, Havarilerinin yaşadığı gibi bir hayatı”sakin, insancıl, abit muttaki ilahi kaideye uyan…..” yaşama hakkına tabi ki sahipsin……….Ama…..

Sana sormak gerekmez mi Ey katil Avrupa birliği, daha tam birlik olmadan önce bile yüzyıllardır öldürdüğün insanların suçu neydi? “Afrika’da, Hindistan’da, Arap Yarımadasında” O insanların kanını sana kim helal kıldı? Yoksa yüzyıllar önce sen gene demokrat, insancıl ve yardım sever miydin de geri kalmış bu zavallıları, medenileştireyim diye milyonlarcasının kanına girdin.

Ama ben biliyorum ki sen daha düne kadar yıkanmayı bile bilmiyordun, senin hiçbir bedeni temizlik anlayışın yoktu. “Zaten çok ahlaksız bir yapıya da sahiptin.” Hatta tuvaletini kendi evinin içinde, oturduğun yerde yapıp pencereden rastgele attığını, kadın ve erkeklerin kendilerini bu pislikten korumak için başlarına “Fötr” şapka giydiklerini, ellerinde şemsiye ile gezdiklerini; yetmedi; sokaklarının pislikten geçilememesi nedeni ile kadınlarına “Yüksek Topuklu” ayakkabı giydirdiğini de biliyorum. Neyse……

Sen ey çok yüzlü Avrupa! Kendini ne kadar ağırdan alırsan al, içinde bulunduğun bu karanlık ve vahşi kapitalist yaşam biçimini bana ne kadar süslü göstersen göster, yada bana istediğin kadar tehditler savur, hatta beni gerici olmakla suçla, yetmezse tüm silahların ve eli kanlı zalim işbirlikçilerinle bana saldır… Artık sana inanmayacağım ve senden korkmayacağım. Bana vaat ettiklerinin hepsini reddeceğim.

Ha hatta istersen sonra da bana yalvar, önümde diz çök, sana sırtımı döneceğim. Hiç debelenme, senin “havarilerine” (Gerçi onların gerçek sahibi de benim) olan sahte bağlılığın bile seni çöküşten kurtaramayacak, ama ben çok şükür ki gerçek kurtuluşun yolunu buldum.

Gene de sana acıyorum; çünkü sen ve sana gerçekten inananlar hakikaten acınacak zavallılarsınız. Sahip olduğunuz sahte hayallerinizden er geç uyanacaksınız. Ama o zaman pişmanlık duyacak zamana sahip bile olamayacaksınız.

 

Tekrar başlığı dönecek olursak, öyle bir güneş doğuyor ki, tüm karanlıkları ortadan kaldıracak, zalimler mazlumlardan eman dileyecek.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *