HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, İstanbul’da
yayınlanan Ayrıntılı Haber Gazetesine röportaj verdi. Ziya Gündüz tarafından
yapılan röportaj şu şekilde:
Öncelikle
Başkanım şu sorudan başlayalım: Vatandaşlar HÜDA PAR’a
neden oy vermelidir?
Bismillahirrahmanirrahim
Öncelikle
şahsınızda bütün okurları saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Siyaset
sahnesine çıkan tüm partiler halkın desteğini isterken belirledikleri ilkeler
ve parti programı çerçevesinde tercih edilme nedenlerini izah ederler. HÜDA PAR’ı diğer partilerden ayıran
özelliği, başka bir deyişle,
alemet-i farikamız; sorun ve sıkıntıların kaynağına inerek çözüm
arayışına girmemizdir, diyebilirim. Ekonomi konusunda diğer partiler faiz
politikası üzerinde konuşurken biz, sorunun kaynağının faiz olduğunu, faizsiz
bir ekonomi modeline geçilmesi gerektiğini söylüyoruz. Diğer partiler ülkenin
iyi idare edilmediğini dile getirirken aynı sistem içerisinde kendileri yönetime talip
oluyorlar. Biz idare biçiminin düzeltilmesi gerektiğini, maneviyattan
soyutlanmış, milletin inanç değerlerine sırtını dönmüş bir yönetim modeli
olduğu sürece insanların değişmesiyle sorunların hal olamayacağını söylüyoruz.
Bunun için sistem alternatifi bir partiyiz diyoruz. Sistemi Adalet üzerine
ikame etmek isteyen, işlerin istişare, liyakat ve ehliyet esasına göre
yapıldığı bir yönetim vadediyoruz. Pansuman tedbirler değil, sorunların esasına inip külli çözümler öneriyoruz. Batıdan ithal
uygulamaları değil, 14 asırlık medeniyet değerlerimize uygun bir sistemi
öneriyoruz. Toplumun tüm sorunlarının çözümü buradadır. Halkımız bunu gördüğü
zaman buna teveccüh edecektir.
ÜMMETİN GENEL MASLAHATINI ÖNCELERİZ
HÜDA PAR’ı diğer partilerden farklı kılan nedir?
Aslında
birinci soruya verdiğimiz cevapta farkımızı da ortaya koymuş olduk. Yeryüzünde
yaşayan hiçbir toplumun sorun ve sıkıntıları birbirine tam olarak benzemediği
gibi bunların çözüm yolları da aynı olamaz. Çözüm 14 asırlık tarihimizde
vardır. Yapılan tüm işlerde adalet merkeze alınmalı ve çalışmaların öznesi
insan olmalıdır, diyoruz. Görünürde aleyhimizde de olsa adaleti ayakta tutmak
için Ümmetin genel
maslahatını önceleriz. En bariz farkımız budur diyebiliriz.
YENİ ANAYASA BÜTÜN VATANDAŞLARI
KUCAKLAMALIDIR
Yeni
Anayasa çalışmaları hakkında düşünceleriniz ve tavsiyeleriniz nelerdir?
Mevcut
anayasa toplumumuzun sosyolojik, kültürel, psikolojik ve de manevi değerleri
ile uyuşmamaktadır. Mevcut anayasanın sorunlu yönlerini kamuoyu ile birlikte
tartışmak,
sürece katkı sağlayacaktır. Bu durum tüm partilerin, topluma karşı sorumluluğudur.
Milletin
kahir bir ekseriyeti 1982 Anayasasından müştekidir. Milletin müşteki olduğu
konuların bir kısmı anayasada bulunan hükümlerden kaynaklanmaktadır. Söz konusu
maddeler temel insan haklarının kullanılmasına engel hükümler barındırmaktadır.
Anayasada güvence altına
alınmadığı için de bazı temel insani haklarda sorun yaşanmaktadır. Anayasada güvence altına alınmadığı için hükümetler ve idari mekanizmalar
değişik nedenlerle temel hakların kullanılmasında sıkıntı çıkarmaktadır. Bu
nedenle yeni yapılacak anayasada temel insan haklarının kullanılmasına engel
teşkil eden hususlar bulunmamalı, anayasada güvence altına alınmadığı için müdahaleye maruz
kalan hususların da mutlaka anayasal güvenceye alınması gerekmektedir.
Bu
anayasa tamamen yeni, sivil ve adil bir anayasa olmalıdır; devletin temeli
adalettir, devlet teşkilatlanmasının en temel ilkesi de adalet olmalıdır. Yeni anayasa ideoloji dayatmamalıdır.
Vatandaşlık tanımı etnik aidiyete göre yapılmamalıdır. Hiç kimse inancına aykırı davranmaya zorlanmamalıdır.
Yeni Anayasa bütün vatandaşları kucaklamalıdır. Bu değişiklik iradesi bir
fırsattır, herkes üzerine düşeni yapmalıdır, diye düşünüyoruz.
TÜRKİYE AB ÜYESİ OLMA HAYALİNDEN
VAZGEÇMELİDİR
Hükümetin
dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dış
politika dediğimizde her bir konu başlığının tek başına birçok boyutu
bulunmaktadır. Bu nedenle tümden bir yaklaşımla dış politikayı değerlendirmek
mümkün değildir. Ancak Son zamanlarda Akdeniz’deki
arama çalışmaları, Libya ile MEB anlaşmaları olumlu gelişmelerdir diyebiliriz.
Halkımızın ülke içinde ve dışında sahip olduğu kaynakların korunması ve en iyi
şekilde değerlendirilmesi konusunda her türlü çaba sarf edilmelidir. Yine Mısır
ile diplomatik ilişkiler; Mısır halkını darbecilere ezdirmeme ve daha insani
şartlara kavuşmasına yardımcı olacak şekilde geliştirilebilir. Mısır’ın
Siyonist rejim ile MEB anlaşması yapması yerine Türkiye ile anlaşma yapması her
iki ülke için de,
genel olarak İslam Ümmeti için de daha hayırlı olacaktır.
Türkiye
AB üyesi olma hayalinden vazgeçip İslam dünyası ile siyasi ve ekonomik
ilişkiler ve birlikler kurmaya yönelmelidir. D8, küresel emperyalistlerin
etkisiyle giderek etkinliğini ve varlığını tüketiyor. Bu çalışmalar
genişletilerek daha güçlü birliklere dönüştürülmelidir. Suriye ve Irak
sorununda Türkiye önemli bir konumdadır; emperyalist devletleri buraya dahil
etmeden, bölge ülkeleri ile birlikte sorunu çözmek için gayret göstermelidir.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YILLARDIR
HALKIMIZA DAYATILAN BİR BATI PROJESİYDİ
Türkiye’nin
İstanbul Sözleşmesinden çekilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İstanbul
Sözleşmesi yıllardır halkımıza dayatılan bir Batı projesiydi. Sözleşme aile
yapımızda büyük tahribatlar yapabilecek düzenlemeler içermekteydi. Bir takım
kalıcı hasarlar da oluşturdu. Aile kurumumuzu yok etmeye ayarlanmış bu
sözleşmeden vazgeçildiğini görmek tabi ki sevindirici. Bu anlamda katkısı olan
herkese teşekkürlerimi arz etmek istiyorum. Ancak İstanbul sözleşmesi çatı
hüküm içeren bir sözleşmedir. Bunun uygulama kanunu olarak çıkarılan 6284
sayılı kanun var. Bu kanunda da gerekli düzenlemelerin yapılması gerekir. Yine
İstanbul sözleşmesi kapsamında bakanlıklar nezdinde oluşturulan izleme
kurulları var. Bu kurulların sözleşme kapsamında yaptıkları icraatlar bir an önce durdurulmalıdır.
İzleme kurullarının bu çerçevede uygulamaya koydukları projeleri geri çekilerek
tahribatlarını telafisi için çalışmalar yapılmalıdır.
Bununla
birlikte kadını korumak için topluma ve inanç değerlerimize uygun her türlü
tedbir alınmalıdır. Kadınları, aile kurumunu ve çocuklarımızı korumak için
gerekli tedbirler alınmalıdır. 14 asırlık medeniyetimizin oluşturduğu tecrübe
ile kadınlarımızı da, çocuklarımızı da ailemizi de koruyacak tedbirleri iç
dinamiklerimizle alabiliriz. Bunun için Avrupa toplumunun oluşturduğu
düzenlemelere ihtiyaç yoktur.
İSLAM’IN ADALET GÜNEŞİNİN DOĞMASININ
YAKIN OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİRİM
HÜDA PAR’ın İslam coğrafyasına bakışı
hakkında bize bilgi verir misiniz?
İslam
dünyası, başka bir deyişle Ümmet... Rabbimiz bizi bir duvarın
tuğlaları gibi tasvir ediyor. Her bir tuğla bir gediği kapatıyor ve ihtiyaç
duyduğu desteği
yanındaki diğer tuğladan alıyor. Rabbimizin bize tasvir ettiği şekilde
olabilirsek hiçbir beşeri güç bu duvarı deviremeyeceği gibi kendi aramızda da
huzur ve güven içinde
cennetasa bir dünyada yaşamış olacağız. Ancak Müslümanlar uzun bir müddettir
kendilerine verilen dünyada halife olma görevi ve kardeşlik hukukunu unuttular
veya bu onlara unutturuldu. Bu fırsatı bilen küresel emperyalistler en küçük
farklılıklarımızdan maalesef bir düşmanlık çıkarmayı başardılar. Yüzlerce,
binlerce ortak noktaları olan Müslümanlar küçük farklılıkları nedeniyle
birbirine düştüler. Birliğimizi, dirliğimizi, kuvvetimizi, enerjimizi, en
önemlisi de ümidimizi kaybettik. Ancak hiç kuşku yok ki Müslümanların elindeki
İslam nimeti ve 14 asırlık
tecrübe
boyutu, Ümmetin
yeni bir uyanış ile dünyaya yeniden adaleti ve huzuru getirebilecek potansiyele
sahip olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Bugün yaşadığımız büyük zulümlerin çok uzun sürmeyeceğini,
İslam’ın adalet güneşinin doğmasının yakın olduğunu söyleyebilirim.
HER SİYASİ PARTİ KENDİ RENGİNİ ÜLKEYE
VERMEK İSTER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile
görüştünüz. Diğer siyasi parti liderleriyle de bir araya geldiniz. CHP liderdi
Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli ile de bir görüşmeniz olacak mı? Ayrıca
CHP ve MHP’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir
siyasi parti olarak bizimle görüşecek herkesle görüşürüz. Malumunuz Yeni
Anayasa çalışmaları çerçevesinde kimi siyasi parti liderleri ile görüştük,
görüşüyoruz. Bu görüşmelerimiz de devam edecek. Bu ülkenin, insanlarımızın ve
insanlığın faydasına gördüğümüz her konuyu ihtiyaç duyulduğu takdirde herkesle
görüşürüz.
Bu
ülkede siyaset yapan diğer siyasi partileri ülke için hizmet etme iddiasında
olan partiler olarak görüyoruz. Bu anlamda hiçbir irtibatımız olmasa da ülkeye
hizmet etme yolunda bizimle yardım ve dayanışma içinde olan partiler olarak bakıyoruz.
Ama aynı zamanda her siyasi partinin farklı siyasi görüşü, düşüncesi ve dünya
görüşü vardır. Her biri kendi rengini ülkeye vermek ister. Bu anlamda da tüm
siyasi partileri rakip olarak görürüz. Neticede her kes kendi programının ve
duruşunun daha etkin olmasını ister. Önemli olan bu rekabetin, yarışın bir
kavgaya ve savaşa dönüşmemesidir. Her parti meselelere bu şekilde bakarsa
siyasi rekabet hizmet yarışına dönüşecek ve sonunda kazanan milletin kendisi
olacaktır.
BİZİM BUGÜNE KADAR HİÇBİR BLOK İLE
İTTİFAK GÖRÜŞMEMİZ OLMADI
Seçime
daha çok var ama partiler şimdiden ittifak çalışmaları yapıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemiştiniz. Önümüzdeki seçimlerde HÜDA PAR Cumhur İttifakında yer
alabilir mi? Yâ da üçüncü bir ittifak oluşabilir mi?
Seçim
ittifakları yeni sistemin belki zorunlu hale getirdiği bir olgu. Bu nedenle
ittifakların oluşması doğaldır. Ancak bizim bugüne kadar hiçbir blok ile
ittifak görüşmemiz olmadı. Seçim takvimi belli olmadan bunların görüşülmesinin
de erken olduğunu düşünüyorum. Zira seçim zamanına kadar şartların değişme
ihtimali yüksektir. Bu nedenle ittifaklarla ilgili düşüncelerin seçim sürecine
girilmeden dile getirilmesi anlamlı olmaz.
SİYASET
YAPAN HERKES TEMİZ BİR DİL VE ÜSLUP KULLANMALIDIR
Türk
siyasetinin yeni bir siyasi dile ihtiyacı olduğu aşikar. Türkiye’deki
siyaset sert üslup ve hamaset üzerinden yapılıyor. Sert üsluptan vatandaş da rahatsız. Sizce
yeni bir siyaset dil nasıl olmalı?
Bizim
öteden beri şikâyet ettiğimiz konulardan biri de siyaset dilidir. Maalesef
nezaket ve zarafet tamamen bir kenara bırakılmaktadır.
Sert, küçümseyici, kaba ve hakaret içeren söylemler siyaset kurumunun dili
olmamalıdır. Siyaset kurumunun tepesinde medeniyetimize ve kültürümüze uymayan
kaba ve hakaret içeren söylemler, tabanda daha sert ayrışmalara ve
cepheleşmelere yol açmaktadır. Bu tarz söylemlerin siyasi getirisi olsa da
halkı ayrıştırıp cepheleştirdiği
için neticede toplumun bölünmesine yol açmaktadır. Bu nedenle siyaset yapan
herkes temiz bir dil ve üslup kullanmalıdır.
TEKNOLOJİNİN
BİZDEN GÖTÜRDÜĞÜ DEĞERLERDEN BİRİ DE OKUMADIR
Herkese sorduğumuz klasik bir soru var.
Okuma konusunda düşüncelerinizi alabilir miyiz?
İlk
emri ‘Oku!’ kitabının adı ‘Okumak’ olan bir medeniyetin müntesipleriyiz. Ancak maalesef
genel manada ülke olarak bu konuda iyi bir noktada olduğumuz söylenemez.
Okumakla birlikte bir de neyi okuduğumuz veya okuyacağımız da önemli.
Teknolojinin bizden götürdüğü değerlerden biri de okumadır. İnsanlar artık
okumuyor, bakıyor. Bu da kültür ve birikimimizi olumsuz etkiliyor. Okumak ve
okunanlar üzerine tefekkür de çok önemlidir. Her birimizin okuma ve ayrıca
tefekkür programı olmalıdır.
Bize
zaman ayırdığınız için
teşekkür ederim.
Bu
fırsatı tanıdığınız için ben teşekkür
ederim.
İshak
Sağlam kimdir?
HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam,
1966 yılında Batman'ın Kozluk ilçesinde doğdu.Üniversite eğitimini Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olarak
tamamladı.1992 yılından
itibaren serbest avukatlık görevini yürüten İshak Sağlam, 28 Şubat ve FETÖ
yargısı mağdurlarının dosyalarını yakından takip etti.Mustazaf Der Genel
Başkanlığı görevini de yapmış olan İshak Sağlam, 3'ü kız, 4'ü erkek olmak üzere
toplam 7 çocuk babasıdır.



