Birçok çalışanın aklındaki "6 ay çalışsam işsizlik maaşı alabilir miyim?" veya "1 yıl çalışmak yeterli mi?" gibi soruların tek bir cevabı bulunmamaktadır. Çünkü İŞKUR'un aradığı şartlar, sadece belirli bir süre çalışmış olmaktan daha fazlasını içermektedir. İşsizlik maaşına hak kazanma süreci; işten ayrılma şekli, son üç yıldaki toplam prim gün sayısı ve son dört aydaki çalışma durumu gibi birden fazla kritere bağlıdır. Bu şartların tamamını aynı anda sağlamayan kişiler, maalesef işsizlik ödeneğinden faydalanamamaktadır.
Temel Şart: Son 3 Yılda En Az 600 Gün Prim
İşsizlik maaşı alabilmenin en temel ve ilk şartı, sigortalının işten ayrıldığı tarihten geriye dönük olarak son 3 yıl içerisinde en az 600 gün işsizlik sigortası priminin ödenmiş olmasıdır. Bu, yaklaşık olarak 20 ay çalışmaya denk gelmektedir. Dolayısıyla, sadece 6 ay (180 gün) veya 1 yıl (360 gün) çalışmış olmak, tek başına işsizlik maaşı almak için yeterli değildir. Ancak bu 600 günlük sürenin kesintisiz olması veya tek bir işyerinde tamamlanması gerekmez. Son 3 yıl içinde farklı işyerlerinde çalışılan süreler birleştirilerek toplam prim gün sayısı hesaplanır.
Örneğin, bir çalışan son işyerinde 1 yıl çalışmış olabilir. Ancak ondan önceki 2 yıl içinde de farklı bir işyerinde en az 240 gün (yaklaşık 8 ay) daha çalışması varsa, toplamda 360 + 240 = 600 gün şartını sağlamış olur. Bu nedenle, çalışanların e-Devlet üzerinden SGK hizmet dökümlerini kontrol ederek son 3 yıldaki toplam prim gün sayılarını öğrenmeleri önemlidir.
Kritik Kural: Son 120 Gün Kesintisiz Çalışma
Toplam prim gün sayısını tutturan çalışanların karşılaması gereken bir diğer önemli şart ise, hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün (yaklaşık 4 ay) boyunca kesintisiz olarak bir hizmet akdine tabi olarak çalışmış ve primlerinin ödenmiş olmasıdır. "Kesintisiz" ifadesi, bu 120 gün içinde sigortalılık durumunda bir boşluk olmaması anlamına gelir. Ancak bu sürenin tek bir işyerinde geçirilmesi zorunlu değildir. Farklı işyerlerinde çalışılmış olsa bile, işten çıkış ve yeni işe giriş tarihleri arasında boşluk yoksa 120 gün şartı sağlanmış sayılır.
Bu kuralın amacı, kısa süreli ve geçici çalışmalarla sistemin suistimal edilmesinin önüne geçmektir. Hastalık gibi nedenlerle raporlu olunup prim yatırılmayan günler, bu 120 günlük kesintisiz çalışma süresini bozmamaktadır. Yani, sigortalının son 4 ay boyunca hizmet akdinin devam ediyor olması esastır.
İşten Ayrılma Şekli: Kendi İsteği ve Kusuru Dışında Olmalı
İşsizlik maaşına hak kazanabilmek için belki de en önemli kriter, iş akdinin feshedilme şeklidir. Çalışanın, kendi isteği ve kusuru dışında işsiz kalmış olması gerekmektedir. Bu şu anlama gelir:
- İstifa edenler (kendi isteğiyle ayrılanlar) işsizlik maaşı alamaz.
- İşyerindeki bir kusuru veya disiplinsizliği nedeniyle işveren tarafından haklı nedenle işten çıkarılanlar (SGK işten çıkış kodu 29 gibi) işsizlik maaşı alamaz.
- İşveren tarafından haksız yere veya geçerli bir neden gösterilmeden işten çıkarılanlar işsizlik maaşı alabilir.
- İş Kanunu'nun 24. maddesinde belirtilen "haklı nedenle derhal fesih" hakkını kullanan çalışanlar (maaşın ödenmemesi, mobbing uygulanması vb. nedenlerle istifa edenler) işsizlik maaşı alabilirler.
Bu nedenle, işten çıkış bildirgesinde belirtilen "işten çıkış kodu" işsizlik maaşı alıp alamayacağınızı doğrudan etkilemektedir.
Ne Kadar Süre Çalışan, Kaç Ay Maaş Alır?
Tüm bu şartları sağlayan bir kişi, ne kadar süreyle işsizlik maaşı alacağını yine ödediği prim gün sayısına göre belirler. Yani, ne kadar uzun süre çalıştıysanız, o kadar uzun süre işsizlik maaşı alırsınız. 2025 yılı için geçerli olan süreler şu şekildedir:
- Son 3 yılda 600 gün sigortalı çalışıp prim ödeyenler 180 gün (6 ay) süreyle işsizlik maaşı alır.
- Son 3 yılda 900 gün sigortalı çalışıp prim ödeyenler 240 gün (8 ay) süreyle işsizlik maaşı alır.
- Son 3 yılda 1080 gün sigortalı çalışıp prim ödeyenler 300 gün (10 ay) süreyle işsizlik maaşı alır.
Unutulmaması gereken son bir kural ise, işten ayrıldıktan sonraki 30 gün içinde İŞKUR'a şahsen veya elektronik ortamda (e-Devlet üzerinden) başvuruda bulunma zorunluluğudur. Bu süre geciktirilirse, gecikilen süre toplam hak sahipliği süresinden düşülmektedir.


