Batı küfür dünyası büyük bir bunalım içerisindedir.
Ahlaki hiçbir değeri kalmadığı gibi insani bütün değerini de tüketmiştir. Bu
yüzden kendi kutsallarına inanıp değer vermedikleri gibi müslümanların da
kutsallarına hiçbir değer vermiyorlar. İnsanlık olarak iflas ettikleri için
diğer insanların sahip oldukları dini değerlerine saldırırken aslında ne kadar
alçaldıklarını dahi anlamaktan aciz hale gelmişlerdir.
Batı da ‘kirli bir el’ sistematik bir şekilde kitabımız
Kur’an-i Kerim ve Peygamber Efendimize yönelik hakaret ‘operasyonlarını’
devreye koyuyor. Bu alçakça saldırı operasyonları, bilinçli ve düzenli bir
şekilde masa başlarında senaryosu hazırlanıyor ve bazı rezil tetikçiler eliyle
saldırıya dönüştürülüyor. Bütün bunların ‘Batı Küfür Aklının’ bir projesi
olduğunu asla unutmamamız gerekiyor.
Son olarak İsveç’te bir yaratığın Kur’an’a yönelik
saldırısı bizleri sarsarken, İslam’a ve kutsallarına saldırmaktan başka
sermayesi olamayan alçak şeytani (Charlie Hebdo) dergi, ikinci adımı atarak
daha büyük bir saldırı operasyonu başlattı. Bunun üzerinden geliştirilecek
provokasyonlarla operasyonun boyutunu daha da büyütmek hedefindedirler. Bütün
bu alçaklıklarını yaparken de ‘ifade özgürlüğü’ şarlatanlığıyla, şeytanı bile
hayrette bırakacak şekilde zillete çukuruna gömülüyorlar.
Avrupa’da, özellikle Fransa’da Semitizm ve Yahudiliği
eleştirmek kanunen suç iken, 1,5 milyarlık İslam aleminin kutsallarına hakaret
etmek fikir özgürlüğü öyle mi? ‘Yahudiler soykırıma uğramadı’ diye bir beyanat
verin, bakın nasıl bir ceza ile karşılaşıyorsunuz. İslam’a yönelik her türlü
hakaret serbesttir ve fikir özgürlüğü safsatasıyla yutturuyorlar. Ve hakaret
operasyonları başlayınca da bütün küfür dünyası elbirliği ile bundan büyük bir
dayanışma zeminini devşiriyorlar.
İslam’a düşmanlık, batı küfür dünyasının birlik ve
beraberliğini sağlama noktasında ortak bir fikir birliği oluşturmaktadır. Bu
fikir birliği oryantalist bakış açısının pişirildiği ‘Batı Küfür Aklının’ ana
gündem maddesi olarak her zaman yer almaktadır. İslam’a nasıl, nereden ve hangi
araçlarla saldıracaklarını, Şark Enstitülerinde hazırlanan verilerden yola
çıkılarak yapılmaktadır. Çöküşe geçmiş batının, en kestirme yoldan çöküşü
yavaşlatma hamleleri olarak, bu alçakça eylemlerle karşımıza çıkmaktadırlar.
Bir saldırı ayağını da içimizden devşirdikleri yerli
taşeronlarla eliyle sürdürmektedirler. İçimizdeki bu beyinsizlerin bu alçakça
saldırının kurşun askeri olmaları, ihanetin ötesinde açıkça bir düşmanlıktır.
Bu toplumun içinden çıkmış bazı yaratıkların, kutsallarımıza dil uzatacak kadar
alçalması ancak düşmanlıkla ifade edilebilir. Ve bu aleni düşmanlığın cezasız
kalması ise, sistemin batı küfür dünyasıyla bugüne kadar oluşturduğu
‘bağımlılığının’ acı bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
İslam dünyasının/ülkelerinin
temsilcilerinin/yöneticilerinin bu alçak saldırı karşında, acziyet içerisindeki
suskunlukları içimizdeki taşeronları cesaretlendirdiği gibi batı küfür
dünyasını daha bir saldırgan hale getirmekte, geri adım atmak bir yana yapılan
saldırı ve hakaretleri daha da artırmaktadır. Suskunlumuz ve dağılmışlığımız
karşısında, onların takındığı saldırgan ve provokatif tutum birlikteliklerini
artırmakta, bir sonraki saldırı için adeta zemin oluşturmaktadır.
Suskunluğumuz devam etmemeli, devam edemez. Çünkü iman
ettiğimiz kitaba ve peygambere hakaret, susmamızı haram kılmıştır. Bu konu
imani bir meseledir, geçiştirmeye ve ihmal etmeye gelmez.
Ey Muhammed b. Mesleme! Kaab b. Eşrefler ne kadar da
çoğalmış!