Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve
selam da O’nun pak Rasulüne olsun.
“Dervişe ne istersin diye
sormuşlar. ‘İstememeyi isterim.’ demiş.”
İstememeyi istemek ne güzel…
Yalnız Allah’tan istemek, Allah’tan beklemek, beklentisiz yaşamak, üzülmemek,
kırılmamak, incinmemek…
Dikkatinizi çekiyor mu
bilmiyorum, çok şey istiyoruz çok… Kaza geçirdiğimizde, başımıza bir musibet
geldiğinde, hastalandığımızda hep birilerinden maddi veya manevi karşılık
bekliyoruz. O an başımızdaki sıkıntıdan çok zihnimizi meşgul eden mesele şu:
“Beni aramıyor, sormuyorlar. Bir ihtiyacım var mı kimsenin umurunda değil.”
Hâlbuki kimseye ihtiyacı olmamak
insana Allah’ın lütfu olarak yeter de artar. Allah ziyaret etmiş, Allah
karşılamış ihtiyaçlarını. Daha ne istiyorsun?
Sadece musibetlerde değil, iyi
hallerimizde, mutluluklarımızda da birilerinden hep bir şeyler bekliyoruz.
“Evlendim düğünüme gelmediniz.” “Bebeğim oldu ziyaretime gelinmedi.” “Yeni
dükkân açtım veya ev aldım hayırlı olsun demeye gelen olmadı.”
Sahi, insanlar bize hizmet etmeye
mecbur mu? Ahirette de duyulacak bir nidadır: “Kim için çalıştıysanız
karşılığını ondan isteyin.” Ahiretteki bu sesi sürekli vicdanımızdan,
kalbimizden duymak zorundayız. Bu teyakkuz iledir ki peygamberlerin tamamı “Ben
sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim Allah’a aittir.” (Sebe, 47 ve
diğer birçok ayet)
İnsanların dünya ve ahireti için
en büyük hizmeti yapan Peygamberler bile bir karşılık beklememişler. Biz neyi,
kimden, niçin bekliyoruz?
“İyi ama canım, kardeşlik öldü
mü? Hem kardeşinin cenazesinde bulunması, hastalandığında onu ziyaret etmesi
müminin mümin üzerindeki haklarındandır.” Doğru… Ama yapmıyorsa kendi
sorunu... Biz bunu istemekle yükümlü değiliz.
Herkesin kendine göre derdi var.
Bilemezsiniz belki yüzü gülen nice insanın içi kan ağlıyordur. Maddi durumu iyi
bildiğimiz bir kimse aslında nice sorunlarla uğraşıyordur da belli etmiyordur.
Bizim kendisinden bir şeyler beklediğimiz kardeşimizin belki bir ‘merhaba’ya
ihtiyacı vardır. Olmasa bile, dedik ya, insanlar bize hizmet için yaratılmadı.
Dünya bizim etrafımızda dönmüyor.
Dünyanın merkezi de biz değiliz. Şöyle bir dışarıdan bakalım kendimize. Devasa
boyutlardaki evrende bir toz taneciği hükmündeyiz. Ancak herkesin bizden
haberdar olmasını ve bizimle ilgilenmesini bekliyoruz.
Biz ümmetin derdini yüklenecek
omuzların sahibi olalım. Yüklü omuzlara bir yük de biz olmayalım. Rabbim yük
olan değil yük alanlardan eylesin cümlemizi…