HÜDA PAR olarak referandumda evet yönünde karar aldınız. Cumhurbaşkanlığı sisteminin oylandığı referandum Evet ile sonuçlandı. Sonucu ve sonucun birbirine yakın olmasını nasıl değerlendirirsiniz?
Öncelikle Allah-u Teala'dan, Anayasada yapılan bu değişikliklerin hayırlara vesile olmasını dilerim. Parti olarak söz konusu Anayasa değişikliğine Evet dememizin en önemli sebebi vesayetin sonlandırılmasına yönelik müspet değişikliklerdi. Evet'in çıkması ile üç vesayet: uluslararası, Kemalist (askeri, yargı, bürokrasi) ve PKK vesayeti millet tarafından reddedilmiş oldu.
Referandum sonuçlarını siyaseten değerlendirecek olursak, her seçim sonrasında oluşan siyasi tabloya göre partiler; nerede yanlış yaptıklarını değerlendirmeli, yorumlamalı ve politikalarını buna göre revize etmelidirler. CHP ve HDP bundan müstesnadır. Bu ikisinin yanlışları şu sözün misali gibidir: Hz. İsa'nın kızı için Hz. Mikail'in getirdiği keçi… Devletin tepe yöneticilerinin biz nerede yanlış yaptık diye siyasetlerini sorgulamaları gerekir. Özellikle kampanyalarının merkezine oturttukları Milliyetçiliği…
Hükümetin milliyetçi söylemi hakkında neler söylersiniz?
Milliyetçilik hakkında düşüncemiz ve tavrımız gayet açık. Sonuçlardan alınması gereken mesaj da gayet net: bu söylem geri tepti ve AK Parti'ye kaybettirdi.
Türkiye gibi dinine bağlı insanların fazla olduğu bir memlekette Hayır'ın kafa kafaya bir sonuca ulaşabilmesi, Hayırcıların lokomotif partisi olan CHP için aslında büyük bir başarıdır. Başa baş bu sonuç maalesef milliyetçi strateji sayesinde olmuştur. Milliyetçiliğin ve kutuplaşmanın tırmandırılması kaybettirmiştir. Adaletsizliğe yönelmek kaybettirmiştir.
Sistem İslam ile barışmadan, dindar insanları sistem ile barıştırmak hele hele devletçi, milliyetçi yapmak çok sert şekilde geri tepmiştir.
HÜDA PAR'ın Evet sonucuna katkısı hakkında çok şey söylendi. Kabul etmeyenler de var. Bu konudaki düşünceniz?
Seçim aritmetiği ile siyasal aritmetik farklılık arz eder. 1 Kasım sonuçları itibarıyla AK Parti oyları ve MHP'nin oyları toplamı ile çıkan Evet oranı bu tezimizin bir kanıtıdır. Hasetten dolayı partimizin katkısı inkar edilebilir ama bu hakikati değiştirmez. Partimiz dengeleri ve hesapları değiştirmiştir. Terazinin muvazenede, dengede olan iki kefesini 50'ye 50 düşünelim. Bir kefeden 'Bir' alıp diğer kefeye koyduğunuzda; birini bir eksiltirken diğerini bir arttırmıştır. Yani farkı ikiye çıkarmıştır. Seçim aritmetiğinde 'Bir', 'İki'dir. Referandumda oylarımızı bu kadar hayati ve önemli kılan ise Allah-u Teala'dır. Bunun da elbette hikmetleri vardır.
Doğu ve G. Doğu'da evet oyları yüksek çıktı. Kürt halkı neden evet yönünde oy kullandı. Kürtlerin oyları olmasaydı hayır da çıkabilirdi. Bu anlamda bölge halkının verdiği mesaj nedir, beklentiler nelerdir?
Her ne kadar bu bölgelerin bazı illerinde hayır oranı önde görünse de hakikat öyle değil. Evet'in Türkiye ortalaması yüzde 51,4 Kürt illerinde ise bu oran Türkiye ortalamasının üstünde yüzde 55'te. Referandumda Evet ile Hayır arasındaki fark 1.379.000 oy. Ama söz konusu bölgelerde Kürt oyları sonucu 4 şehirdeki fark 700 bin civarında. Kürtler Evet değil de Hayır demiş olsalardı referandum sonucu Hayır olurdu.
Kimileri AK Parti'nin 1 Kasım oylarıyla kıyaslayıp Evet'teki bu artışı AK Parti'ye mal ediyor. Kimileri de tüm Hayır'ları 1 Kasım oylarıyla kıyaslayıp HDP'nin oyları olarak gösteriyor. Bu kıyas-ı fasidtir. Yanlış veri ile yanlış kıyaslamadır. Tüm Evetler AK Parti'nin oyları olmadığı gibi tüm Hayırlar da HDP'nin oyları değildir. 1 Kasım'da bu iki parti dışında diğer partilerin ve bağımsızların oyları da var. Bunların toplamı il il değişmekle beraber yüzde 4, yüzde 5 veya 10'a kadar fark ediyor ve bu fark Hayır oylarından düşülmelidir.
AK Parti kampanya sürecinde milliyetçiliği merkeze aldığı halde Kürtlerin Evet demesi çelişki gibi görünebilir ama Kürtler, Kürt meselesinin siyasi çözümü için Evet dediler. Tüm her şeye rağmen Türkiye ortalamasının üstünde Evet çıkması Kürtlerin siyasi çözüm istediğinin güçlü bir delilidir.
HDP oylarında düşüş yaşandı ama yine de halk HDP'ye oy verdi? Kürtler neden HDP'yi desteklemeyi sürdürüyor
HDP'nin bazı illerde yüzde 8-15 oranında oy düşüşüne rağmen hala yüksek oy alması aslında hükümetin Kürt meselesini salt asayiş ve geri kalmışlık meselesi olarak görmesinin Kürtlerin nezdinde kabul görmediğini yansıtıyor. Hayırların yüksek çıkması; çatışmalı süreçte bölgedeki hukuk dışı ve gayr-ı insani, gayr-ı ahlaki bazı uygulamalara ve mağduriyetinin, perişanlığının görmezden gelinmesine tepki olarak da algılanmalı. Belki de bu sebepler oy geçişgenliğini de engellemiştir.
Çatışmalı süreçte defalarca dile getirdik: PKK ile mücadele ederken Kürt meselesini rafa kaldırmayın. Kürt meselesi ayrı PKK meselesi ayrıdır, çatışmalar sürerken de bu meselenin çözümü için de uğraşılabilir, böyle yapmayın diye defalarca hükümete seslendik, ikaz ettik. Sözümüze kulak verilmiş olsaydı Evet oranı daha yüksek çıkardı.
Evetin yüksek oranda çıkması güvenlikçi politikalara yeşil ışık yakıldığı şeklinde anlaşılmamalıdır. Hükümet bu yanılgıya düşmemelidir. Bu Evetler aynı zamanda PKK'nin çukur siyasetine, şiddet politikasına ve siyaset yapma imkanı varken PKK'ye canlı kalkan olan HDP'ye gösterilen kırmızı bir karttır.
Kürtler şiddet politikalarına karşı tavır takındı. Kürtler, Türkler için ne istiyorlarsa kendileri için de aynı şeyi istiyorlar: Adalet ve eşitlik.
Bu anlamda referandum sonrası beklenti ve istekleriniz nelerdir?
Kampanya sürecindeki kutuplaştırıcı gerginleştirici dil bir an önce terk edilmelidir. Daha hoşgörülü, daha toleranslı, sağduyulu ve mutedil davranılmalıdır.
Yeni bir dönem başladı. Hükümet, toplumsal talepleri önceleyen bir stratejiyle bu döneme doğru başlangıç yapmalıdır. Referandumdan hemen sonraki gün 'idam için de bir referandum yapabiliriz' denmesini yanlış buluyorum. İdamın geri getirilmesi toplumun üzerinde konsensüs sağladığı bir mesele değildir. Toplumun beklentisi gerek iç politikada gerekse dış politikada gerginliğin tırmandırılması değildir. Toplum adalet istiyor, eşitlik istiyor, huzur istiyor, iş istiyor, aş istiyor.
Kaldı ki bu Anayasa değişikliği; eşitlikçi, özgürlükçü, adil ve yerli bir Anayasa ihtiyacını ortadan kaldırmamıştır. Bu anlamda bir Anayasanın taahhüt edilmesi ve çalışmalara başlanması öncelikli olmalıdır. Kürt meselesinin adaletle ve hakkaniyetle insani ve İslami çözümü öncelikli olmalıdır. Milletin beklentisi, talebi bunlardır.
Yasin Börü davası sonuçlandı. Adalet yerini buldu mu?
Katliamı yapan bazı piyonlar ceza aldı ama azmettiriciler, sokak çağrıcıları ve görevini yerine getirmeyen kamu görevlileri sanık olarak bile yazılmadılar, yargılanmadılar. Bu yönüyle tam olarak adalet yerini buldu denilemez.
Hukuk dairesinden çıkmaması gereken devlet; çatışmasızlık sürecinde olduğu gibi 6-7 Ekim'de de, Yasin Börü davasında da rutin dışına çıktı. Devletler sadece adam kaçırarak, infaz ederek v.s. rutin dışına çıkmazlar. Oslo görüşmelerinde MİT Müsteşarının 'metropolleri bombalarla doldurduğunuzu bilmediğimizi sanmayın' sözü ne anlama gelmektedir? Pkk bu bombaları yol yapımında kullanmayacaktı, er ya da geç şehirlerde patlatacaktı. Süreç uğruna göz yumuldu.
Bir hikayedir; Osmanlı-Rus harbinde tren garında oğlunu cepheye gönderen bir Rus anası oğluna tembihte bulunur: 'sabah kahvaltını yap bir Müslüman öldür, öğle yemeğini yap bir Müslüman öldür, akşam yemeğini ye bir Müslüman öldür, yakaladığını öldür.' Oğlu 'Anne, ya onlar beni yakalasa?' diye sorduğunda annesi: 'Sen onlara ne yaptın ki!' der. Millet böcek yakalarken biz Diyarbakır'da Genel Başkanımızın konuşma yaptığı salon önünde fil büyüklüğünde dinleme aracına suçüstü yapmamıza rağmen daha sonra il başkanımız, polisin görevini yapmasına engel olmaktan dolayı yargılandı. Ama yargı; 6-7 Ekim'de sokak çağrısı sonucunda talan, yağma, vahşet ve katliam yaşanmışken azmettiriciler için 'Ne yaptı ki?' dedi.
Katledilen kişiler dindar olunca, katliamı işleyen pkk olunca; Solun, bir kısım medyanın, demokratların, hümanistlerin, insan hakları savunucularının ve insan hakları derneklerinin ilgisizliğini de unutmamak gerekir. Bu kesimler kamuoyunun vicdanında mahkûm olmuşlardır. Mehmet Emin Uraz




