Fenerbahçe-Galatasaray veya
Beşiktaş-Galatasaray derbisi olduğunda bildiğiniz üzere maçın sonucuyla ilgili
sokak röportajları, anketleri yapılır ve taraftarlara maçın muhtemel sonucu
sorulur. Kimi Galatasaray lehinde sonuçlar söyler kimisi Fenerbahçe lehine.
Kimisi de Beşiktaş lehine. 2-0, 3-1, 1-0 diyerekten…
Her seferinde kendi
takımlarına galibiyeti yazarlar. Bizler de taraftarın söylediği bu sonuçlara
bakarak ayrı bir sonuca varabiliriz; “Galatasaray kazanır” diyenlerin büyük
çoğunluğu Galatasaraylıdır. “Fenerbahçe kazanır” diyenlerin büyük çoğunluğu da
Fenerbahçelidir. Bir de şöyle bir durum var; Beşiktaşlı birisi de
Galatasaray-Fenerbahçe derbisi için tahmin yürütürken puan cetvelinde kendi
takımına yarayacak sonucu söyler.
Gelelim ittifaklar konusuna.
Yeni sistemin ittifaklara zorladığı tartışmasız bir vakadır. Her şeyden önce
bunu bilmek lazım. Hele cisminiz büyük, isminiz küçük ise ve ittifaklardan
kaçınıyorsanız seçim gecesi cisminiz de küçülüyor. Kendi partinizin etrafında
birleşmeyince de seçim gecesi hayal kırıklıkları yaşıyorsunuz.
İttifaklar konusu bir yönüyle
ticarete benzer. Herhangi bir parti getirisi olduğunu düşündüğü bir pazar
bulunca malını oraya götürür orada satmaya çalışır. Mesela HDP geçen seçimde
LGBT pazarında mal pazarlamanın bir getirisi olacağını düşündü. Bir limitet
şirket kurdular mal pazarladılar. Bir koyup üç alacağının hesabını yaptılar.
Birçok kişi HDP’nin bu ortaklıkta kaybedeceğini düşündü ama yanılmışlardı.
%10’un üzerinde bir oy aldılar. O pazarın kendileri için kısa vadede bir
getirisi oldu. Hesapları tuttu. Paralarına para veya oylarına oy kattılar.
Hükümet-FETÖ kavgasının
başladığı ilk yıllarda FETÖ-CHP iş birliği ve pazarlığı başladı. Bir FETÖ’cüye
neden bir parti kurmadıklarını, sürekli kendilerine düşmanlık eden CHP’ye oy
vereceklerini sormuştum da adam tam ticaret mantığıyla cevap vermişti; “Biz
partilere eşek gözüyle bakıyoruz. Hangisi bizi götürecekse ona biniyoruz.” Hal
bu ise getirisi olacak ise birden çok eşeğe de binebilirlerdi.
Yeri geldi CHP ve MHP
yaptıkları bir ticari değerlendirme sonucu yüksek kâr marjı elde edecekleri
düşüncesiyle bir ekmek fabrikası açıp “Ekmek için Ekmelettin” sloganıyla
Ekmelettin İhsanoğlu’nu fırının başına geçirdiler. Ama hamurları maya tutmamış
iflas etmişlerdi o ayrı mesele.
Günü geldi MHP, CHP’nin
uğursuzluğuna inandı CHP’nin ortaklığından vazgeçti. Faturalarını ve sair
evraklarını gözden geçirdi bu sefer AK Parti ile yüksek risk taşıyan bir
ortaklık yaptı.
Yeri geldi Selahattin
Demirtaş’ın sazının nağmeleri AK Parti’nin kulağına hoş geldi. Başta HÜDA PAR
olmak üzere bazı çevreler uyarmasına rağmen hükümet bu sazın eşliğinde oynadı.
Çalanlar ve oynayanlar sonunda birbirlerine düştüler “Seni Başkan
yaptırmayacağız” şarkısı yol ayrımına yol açtı.
Saadet Partisi de “Akıl
terazileri bozuldu” tarzındaki yorumlara kulak tıkayarak hesap kitap sonucu CHP
ile sermaye ortaklığı çerçevesinde bir ortaklık yaptı, yapıyor. Altılı Masanın
da yeni tür bir şirket kurduğunu belirterek geçelim.
Genel anlamda siyaset pazarı
hayvan pazarından daha çok kötü kokuyor dersek yeridir.
Siyasi partilerden biri olan
Anadolu’nun birçok il ve ilçelerinde teşkilatlanmış HÜDA PAR’a gelince;
ortaklık için kendileriyle görüşmeler yapıldığını söylediklerinde siyaset
müftüleri kafalarını çıkarıp rol biçiyorlar, cevaz vermiyorlar. Olmadık
iftiralarda bulunuyorlar. Derbi misali gönülleri Millet İttifakından yana
olanlar Millet ittifakında bulunmalı derken, gönülleri Cumhur ittifakından yana
olanlar Cumhur İttifakında bulunmalı, diyorlar.
HÜDA PAR’ın da her parti gibi
yetkili kurulları var; ticaret misali artı eksilerini toplarlar kendilerine
uygun bir ittifak içinde bulunmak isterlerse bulunurlar. Ondan sonrası takdir
seçmenindir. Bu tavırlarını beğenenler gider oylarını verirler, beğenmeyenler
de istedikleri pistte oynarlar…