CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
“Helalleşme” çıkışı artçı sarsıntılarla da olsa gündemdeki yerini koruyor.
İktidar çevreleri zaman zaman Kılıçdaroğlu’nu, herhangi bir başarısı olmamakla
suçluyorlar. Gündem olmayı başarması göz ardı edilmeyecek bir başarıdır.
Nereden bakarsanız bakın, bu bir başarıdır.
“…Ülkemizin iyileşmeye, helalleşmeye ihtiyacı var.
Helalleşmek geçmişi değiştirmez ama geleceğimizi kurtarır. Geçmişte partimizin
de hataları oldu; helalleşme yolculuğuna çıkıyorum” dedi ve gündeme damga
vurdu. Onu destekleyenler oldu, karşı çıkanlar oldu. Öyle ki partisi içinde ve
sol çevrelerden onu linç etmeye çalışanlar da oldu. Ben de onu
destekleyenlerdenim. Acılar yaşayarak, acı hikâyeler dinleyerek büyümüş
nesillerin yaralarına merhem hükmündeki helalleşmeye nasıl destek olmayalım. Ayrıca
helalleşme açılımının ona kazandıracağını düşünüyorum.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na ne kadar teşekkür etse
azdır. Dolar alıp başını giderken, zam yağmuru başlamışken, herkes ekonomiye
kilitlenmişken 'helalleşme' ile şahane bir gündem saptırması yaptı! Millet aç,
aç. Helalleşmenin zamanı bu mu olmalıydı? Diyerek iç geçirenler oldu.
“Helalleşme” kelimesi İslami bir kavramdır diye, içine sindirmeyenler oldu.
Hükümetin iki ayağını bir pabuca soktu, diyenler oldu.
Muhtemelen Google’da son günlerde en çok aranan
kelimelerden biri de “Helalleşme” olmuştur. Size Google’de bulunmayan bir
tarifini söyleyeceğim.
Helalleşme nedir? Tevbeye benzer bir haldir.
Kelimelerin akrabalığı olsaydı, tevbe ve helalleşme kardeş olurdu. Helalleşme,
işlediği cürüm ve günahlardan bir daha yapmamak üzere pişmanlık duymaktır.
Yaptığı hata ve günahları itiraf etmektir. Helalleşme-i Nasuh yani. Bir daha
yapmamaya söz vermek yani. Tevbekar yani. Böyle bir hal desteklenmez mi?
Katıldığı bir televizyon programında HÜDA PAR Genel
Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da İstiklal Mahkemelerinin de sorumluluğunu
alacaklar mı?” sorusunu sorarak Kılıçdaroğlu’nun işini yokuşa sürdü.
Kılıçdaroğlu’nun çizdiği helalleşme çerçevesine, helalleşme listesine gönderme
yaparak “Görünen o ki Kılıçdaroğlu AK Parti döneminde işlenen cürümlerden
dolayı özür dileyecek helalleşecek. O da devlet adına mı, kendi adına mı,
belirsiz bir durum. Tek parti döneminde işlenen cürümler nasıl olacak? Şark
Islahat Planı ile ilgili yanlışlar yapıldığını düşünüyor mu? Dersim, Zilan Katliamları
için özür dileyecek mi? Gibi bir soru zinciri oluşturdu. Ayrıca HÜDA PAR Genel
Başkanı da helalleşme açılımını değerli bulduğunu da söyledi. Tabi O da
temkinli yaklaşarak…
Son sözümüzü söylemeden önce kısa bir hikâye
anlatalım. Adamın kızını istemeye gitmişler. Adam kızını öve öve bitirememiş.
Misafir ağırlamada üstüne yoktur. Yaptığı yemekleri hiçbir şef yapamaz.
Temizlik konusunda şunu söyleyeyim, gerisini sen anla. Bizim evde sinekler
yaşamaz, yaşayamaz. Hatasız kul olmaz misali bizimkinin de küçük bir kusuru
var, demiş. Damat tarafı: “Bu kadar meziyeti varsa hema o küçük kusuru da olsun
yani. O kusuru da söyle bakalım neymiş” demişler. Babası: “Kızımız azıcık
hamile” demiş.
Kılıçdaroğlu’nun da şu helalleşme konusunda küçük
bir kusuru var. Erdoğan helalleşmeden bahsettiği zamanlarda Kılıçdaroğlu
helalleşmeye şöyle bir tanım getirmiş:
“Helalleşme olayı; sadece ve sadece insanları
avutmak amacıyla veya insanların duygularını ve inançlarını sömürmek amacıyla
onların yaşadıkları sıkıntıları ben nasıl unutturabilirim böyle bir çaba. Bu
çaba beyhude bir çabadır”
Ah Kılıçdaroğlu’nun helalleşmeye getirdiği tanım
noktasında şu küçük kusuru olmasaydı! O zaman helalleşme açılımı çok isabetli
bir açılım olurdu. Her şeyin bir kusuru vardı. Onun helalleşmesinde de küçük
bir kusur vardı işte! Ama olsundu. Onun da helalleşmeye getirdiği tanımı kızın
babasının dediği gibi küçük bir kusur sayalım.