Kaybeden her şeyini kaybedecekmiş
havasında seçime giriliyor. İki birbirine düşman ve karşı tarafın tüm talep ve
kazanımlarının elinden alınacağı bir atmosferde seçim vaveylası koparılıyor.
Tahmin edeceğiniz gibi bu iki kesim laik zorbalar ile dindarlardır.
Oluşturulan algı bu iken gerçek elbette bambaşka bir şeydir. Bu ülkede yüz
yıldır her şeyi elinden alınanlar dindarlardır. Üstelik bu zulüm yasal ve
anayasal hükümlerle cari edildi, ediliyor. Dindarların AK Parti hükümeti
döneminde yasal ve anayasal dayanaklardan yoksun da olsa görece birkaç kazanımı
oldu elbet. Bunların en başında başörtüsü geliyor ve henüz anayasal bir
güvencesi yoktur. Üstelik CHP anayasal değişikliğe direniyor.
Dolayısıyla kahir ekseriyeti dindar olan halkımızın yasal dayanaktan yoksun
elde ettiği birkaç kazanımının AK Parti’nin gidişiyle gideceği endişesi
taşıması oldukça anlaşılır bir yaklaşımdır. Zira merkezinde CHP’nin olduğu laik
sistem dindarların elinden her şeyini aldığı gibi on yıllarca zulüm ve eziyet
etmekten de geri kalmadı. Dindarın Kur’an’ına, camisine, örtüsüne, sakalına,
tarihine, peygamberine her türlü hakaret yapıldı ve yasaklandı. İslam gericilik
ile yaftalanarak onu çağrıştıran he şey yasaklandı.
Belki 25 yaşındaki oğlum fazlaca görmedi ama ben, babam ve dedem bu zulmü
dibine kadar yaşadık. Okulun bodrumunda namaz kılmanın bedelini soruşturma ve
fişlemeler ile ödedim. Kız kardeşim örtüsünden dolayı okuyamamış olmanın acısını
halen iliklerine kadar hissediyor ve o günler anlatılarının başında geliyor.
Babam kollukça çıkartılan sarığını ve dedemin korkudan toprağa gömdüğü İslami
Arapça kitaplarının hikâyesini anlatadurarak bu dünyadan göçtü.
Ayrıca Kürtlerin mağduriyeti, CHP’nin eliyle dillerinin yasaklanması ve
katliamlara uğramış olmaları nedeniyle iki kat olmuştur. Yani hem dini hem de
dili yasaklanmıştır. Bu manada HDP’nin CHP ile flörtünü celladına âşıklık
olarak ifade edebilirsiniz. Hatta sizden ricam bu mankurt aşkı bütün
imkânlarınızla haykırarak ifşa edin. Umulur ki kimi mazlum Kürtler bu
uyutulmuşluktan uyanır.
Kısaca başta Kürtler olmak üzere dindar halkımızın CHP eksenli ittifaktan
korkması çok yerinde ve haklı bir korkudur. Ancak laik azınlığın AK Parti veya
başkaca bir partinin iktidarından korkması hiç yerinde bir korku değildir ve
olamaz. Zira 20 yılda dindarların bir tek hakkını anayasal güvenceye bağlamayan
AK Parti’nin laikliğe halel getirecek bir tek icraatı olmadı. Hatta birçok kez
laikten daha laikçi kesildiği oldu. Zinanın serbest edilmesi, İstanbul
sözleşmesi, kadının beyanının esas sayılması gibi hususlarda laiklere de rahmet
okuttu. Onların içki, kumar, kadın ve eğlenceye düşkünlükleri çokça bilinir;
kırmızı çizgileridir. İktidar bu çizgilerini korumakla kalmadı hatta
kalınlaştırdı.
Laik yasa ve anayasa bütün varlığıyla tahakküm ediyor. Belki bir iki yasada
laiklerin zorlama yorumlarından farklı bir iki tutum sergilenmiştir, o kadar.
Ancak hakkını teslim etmek lazım ki iktidarın açtığı en geniş alan herkes için
ifade ve fikir özgürlüğü oldu. Son zamanlarda belli kısıtlamalara gidiliyor
olmakla birlikte elbette bu özgürlük alanı çok ama çok önemli ve değerlidir.
Son olarak şunu söylemek gerekir ki iktidar kaybederse dindarlar kuvvetle
muhtemeldir ki yüzyılda elde ettikleri bir iki kazanımlarını tekrar kaybeder ve
alışageldikleri zulümlere tekrar duçar olurlar. Ama CHP eksenli muhalefet
kazanamazsa dindarlara eziyet etme imkânı dışında hiçbir şeyi kaybetmemiş
olacaklar.
Şimdi siz söyleyin kim korkmakta daha haklı?