image

"KONUT PROJELERİ SORUNUN KAYNAĞINA TEMAS ETMEMEKTEDİR"

Hükümet tarafından açıklanan konut projelerine değinen Ramanlı, "Son birkaç yıldır ülkede yaşanan konut sorunuyla bağlantılı olarak hükümet tarafından bazı programlar açıklanmaktadır. Bu çerçevede, cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olacağı söylemiyle 5 yıl içinde toplamda 1,5 milyon adet konut inşasının hedeflendiği ‘İlk Evim İlk İşyerim’ projesinin tanıtımı büyük bir şatafatla yapıldı. Ancak bu projenin kısa vadede bir sonuca ulaşması mümkün gözükmemektedir. Bu sebeple 4 Ocak 2023 tarihinde orta gelir grubuna hitap edeceği savıyla, ‘Yeni Evim Konut Finansman Programı’ adında yeni bir program açıklandı. Ancak bu programın da sadra şifa olmayacağı görülmektedir. Çünkü çözüm olarak sunulan plan ve programlar sorunun kaynağına temas etmemektedir." diye konuştu.

"YABANCILARA KONUT SATIŞI SINIRLANDIRILMALI"

Ramanlı, "Türkiye’deki konut sorununun asıl nedeni, vatandaşların alım gücünün düşmesine karşın yükselen maliyetlerdir. Yoksullaşan halkımız bir konuta sahip olmak şöyle dursun, karnını doyurmanın telaşına düşmüştür. Hal böyle iken üretilen konutların önemli bir kısmının, parası değerli olan diğer ülke vatandaşları tarafından satın alınması, konut arzını yetersiz hale getirmektedir. Böylece zaten tırmanışta olan konut fiyatları öngörülemez bir şekilde yükselmektedir. Vatandaşların alım gücünün son derece düştüğü, yoksulluğun yaygınlaştığı bir zamanda vatandaşları uzun yıllar boyunca borçlandırmaya dayalı programlar, Türkiye’yi borçlu vatandaşlar ülkesine çevirmekten başka işe yaramayacaktır. Gelinen aşamada yabancılara konut satışı sınırlandırılmalı, devlet eliyle ve kâr amacı olmaksızın kısa vadede ihtiyacı karşılayacak miktarda konut arzı sağlanmalı ve vatandaşların orta ve uzun vadede alım gücünü artıracak olan yatırım, üretim, istihdam ve ihracat hedeflerini gerçekleştirecek projelere odaklanılmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

TÜİK verilerine göre yıllık enflasyonun yüzde 64,27 olarak gerçekleştiğini aktaran Ramanlı, istatistiklere göre açlık sınırının 8 bin lira, yoksulluk sınırının ise 26 bin lira civarında olduğunu hatırlattı.

Memur maaşlarına yapılan yüzde 30 zammın beklentileri karşılamadığını belirten Ramanlı, en düşük emekli maaşının ise 5 bin 500 lirada kaldığını kaydetti.

Ramanlı, "Yapılan artışa rağmen kamu çalışanlarının ezici çoğunluğu maaş itibariyle yoksulluk sınırının hayli altında kalırken emeklilerin çoğu açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildi. Bu durum ne bölüşüm adaletiyle ne de sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmaktadır. Özellikle en düşük emekli maşının 5 bin 500 lira seviyesinde kalması, mevcut ekonomik şartların dayattığı gerçeklikle asla uyuşmamaktadır. Kaldı ki asgari ücret zammı sonrası oluşan ekstra maliyet artışları abartılarak fiyatlara yansıtıldı. Yapılan ücret artışları daha çalışanın cebine girmeden önemli oranda eridi." dedi.

 

Yeniden değerleme oranı adı altında devletin vatandaştan alacağı vergi, harç, ceza gibi kalemlerin yüzde 122 artırılırken ücret zamlarında uygulanan düşük oranların kabul edilebilir bir yanının olmadığını ifade eden Ramanlı, ücret zamları mevcut ekonomik şartlar göz önüne alınarak belirlenmesi ve insanca bir yaşamı temin edecek düzeyde olması gerektiğini söyledi.

"ARAÇ MUAYENE İSTASYONLARI MERKEZ BANKASI'NDAN BİLE DAHA FAZLA PARA KAZANMAKTADIR"

Araç muayene ücretlerine yapılan yüzde 122'lik zamma tepki gösteren HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, yapılan zamla birlikte bir aracın muayene ücretinin 507 liradan 1.130 liraya yükseltildiğini belirtti.

Ramanlı, "Araç muayene işlemleri ve ücretleri vatandaşı mağdur etmektedir. Bir aracın muayene süresi sadece 10 dakikadır. Muayenede herhangi bir tamirat ve parça değişimi de yapılmamaktadır. Talep edilen ücret Türkiye şartlarında yapılan işe göre çok yüksektir. Araç muayene istasyonları Merkez Bankası'ndan bile daha fazla para kazanmaktadır." dedi.

2007 yılına kadar araç muayenesini devletin cüzi bir ücret karşılığı yaptığını hatırlatan Ramanlı, daha sonra ücretin yarısı devlete kalmak kaydıyla muayene işleminin özelleştirildiğini kaydetti.

Oysa o zamanki mevcut muayene istasyonlarının teknolojisi ve standartları yükseltilerek bu hizmetin devlet tarafından verilebileceğini ifade eden Ramanlı, "Türkiye'de her yıl en az 15 milyon aracın fenni muayenesi yapılmaktadır. Devlet, vatandaşın cebinden birilerinin cebine adeta bir servetin transferine aracılık etmektedir. TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranı bile yüzde 122 değilken 10 dakikalık bir kontrol için vatandaştan 1.130 lira alınması soygundur. Gecikme bedeli olarak da üzerine her ay için yüzde 5 faiz eklenmektedir. Sadece gecikme faizi yıllık yüzde 60 olmaktadır. Merkez Bankası bile faizi tek haneye indirmişken vatandaşa uygulanan yüzde 60’lık oran çok yüksektir. Kaşıkla verip kepçeyle almak veya keser gibi hep kendi tarafına yontmaktan artık vazgeçilmelidir.  Araç muayenesindeki mevcut tekel kırılmalı, rekabetçi bir piyasa oluşturularak muayene ücretleri makul bir seviyeye çekilmelidir. Gecikme bedellerine de vatandaşın lehine olacak şekilde bir ayar verilmelidir." şeklinde konuştu. (EKREM GÜLŞEN)

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *