image

Hemoroid, günümüzde kısa sürede kolay ve hızlı bir şeklide tedavi edilebilen bir hastalık türüdür. Hastalığın evresine göre değişebilen tedavi yöntemleri ile bu hastalıktan kurtulmak mümkün. Erken evrede medikal tedavi yeterli iken geç evrede ise ameliyat kaçınılmaz bir seçenek.

 

Genel Cerrahi Uzmanı Cemalettin Durğun, günümüzde hemoroid hatalığının artık tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirterek, ilk iki evrede bulunan hastaların medikal tedavi yöntemleriyle yüzde 80 oranında iyileştiklerini söyledi.

 

Durğun, "Hemoroid hastalığı, makatta normalde var olan damar ağlarının deforme olarak makattan dışarıya doğru sarkması ve şişmesi hastalığıdır. Bu hastalık, hastalarda kanama, ağrı, kaşıntı ve şişlik gibi şikayetler oluşturuyor. İç ve dış olmak üzere hemoroid hastalığı 2'ye ayrılır. Makatta dış kısma doğru olan dental çizgi dediğimiz alanın daha aşağısında olan hemoroid ağları dış hemoroidler olarak adlandırılır. Dental çizginin üstündeki hemoroid ağları da iç hemoroidler olarak adlandırılırlar. İç hemoroidler 4 sınıfa ayrılır. Birinci derece hemoroidler sadece kanama şikayetleri ile ortaya çıkarlar. Bu hastaların dışarıya doğru sarkan pakeleri yoktur, endoskopik incelemelerle belirginleşmiş vasküler yapı ağları görülür. Bu damarlar üzerinde tahriş ve mukozal kanama şikayetleri oluşturabilirler. Bunun dışında bunlar medikal tedavi ile tamamen tedavi edilebilecek evredir." ifadelerini kullandı.

 

Hemoroid hastalığının evreleri hakkında bilgiler vermeye devam eden Durğun, "İkinci evredeki hastalarda ağrı, kanama ve kaşıntı şikayetleri bir nebze daha belirginleşmiştir. Üçüncü evrede, tuvalete çıkarken dışarı doğru çıkan hemoroid pakeleri kendiliğinden tekrar makata geri dönmezler. Hasta dijital olarak parmağıyla yani içeri doğru bu pakeleri itebilir, ancak o şekilde içeriye girerler. Hastalık dördüncü evreye ulaştığında ise dışarı doğru sarkan hemoroid pakeleri dijital olarak artık parmaklarla da içeriye girmezler, sürekli olarak dışarıda kalırlar. Bunlar; ödemli, ağrılı, sürekli kaşıntı, yanma ve ıslaklık hissi gibi ciddi problem oluştururlar." şeklinde konuştu.

 

 

"Hemoroid, hastalarda kanama, ağrı, kaşıntı ve şişlik gibi şikayetler oluşturur"

 

Hemoroid hastalığının tedavisini yaparken hastalığın evresine göre tedavi protokolünü belirlediklerini söyleyen Durğun, "Birinci ve ikinci evre hastaların yüzde sekseni medikal olarak tedavi edilebiliyor. Medikal tedavi dediğimiz yaşam alışkanlığı değişiklikleri, diyet beslenme alışkanlığı değişiklikleri ve ilaç destek tedavileri ile bu hastalıkların yüzde sekseni semptomatik olarak düzelme sağlıyor. Ancak hemoroid hastalarının yüzde 10 kadarı ameliyat gerektiriyor. Bu hastalarda, hastalığın evresine göre tedavi prosedürü belirliyoruz. Kullandığımız yöntemler, geleneksel hemoroidektomi yöntemleri dediğimiz Morgen ve Ferguson yöntemleri bistüri veya koter yardımıyla hemoroid pakesinin tamamen çıkarıldığı yöntemlerdir. Bu yöntem sonrasında iyileşme süresi 15-20 gün kadar sürüyor. Hastalarda bir nebze daha fazla ağrı şikayetleri olabiliyor ama nüks oranı daha düşük bir yöntemdir." ifadelerini kullandı.

 

Eskiden beri kullanılan en güvenilir yöntemin; klasik hemoroid yöntemi olduğunu dile getiren Durğun, "Klasik hemoroid yöntemleri son dönemlerde enerji cihazlarının geliştirilmesiyle birlikte daha kolaylaştı. Bunlar ameliyat süresini bir nebze daha kısaltıyor ve ağrıyı biraz daha azaltıyor. Diğer sık kullandığımız yöntem lastik bant yöntemidir. Genelde 2 ve 3’üncü derece iç hemoroidlere uygulanan bir yöntemdir. Başarı şansı gayet iyi, en sık uygulanan günübirlik yöntemlerden biridir." dedi.

 

"Kabızlık ve ishal en önde gelen önemli risk faktörleri arasında yer alır"

 

Durğun, "Son dönemlerde sıklıkla bahsi geçen lazer hemoroid yöntemi 2 ve 3'üncü evre hemoroidlerde sık uygulanan bir yöntemdir. Bu da günübirlik bir yöntemdir ve hastalar ameliyat sonrası aynı gün veya ertesi gün uygulanan anestezi şekline göre taburcu olabiliyorlar. Klasik hemoroidektomiler ile karşılaştırdığımız zaman lazer hemoroidektomilerde ameliyat sonrası ağrı, kanama ve yara yeri komplikasyonu daha az gelişiyor. İşe dönüş süresi daha kısa olduğu için 2 ve 3’üncü derece uygun hemoroid hastalarında tercih edilebilecek bir yöntemdir. Diğer bir yöntem ise damar bağlama yöntemidir. O da son dönemlerde oldukça popüler olarak kullanılan bir yöntemdir. Doppler yardımlı bir anoskopla işlem gerçekleştiriliyor. Hemoroid damarları bağlanıyor. Burada bir kesme işlemi olmadığı için ağrı daha düşük ve günübirlik taburcu işlemi yapılabiliyor." dedi.  

 

Hemoroid hastalığının en sık 45-65 yaş aralığında oluşan bir hastalık olduğunun altını çizin Durğun, "Genetik faktörler, beslenme alışkanlığı, kabızlık ve ishal en önde gelen önemli risk faktörleri arasında sayılan hastalıklardır. Bizim hastalara tavsiyemiz; inflamatuar bağırsak hastalıkları, anal polip, anal fissür, anal fistüllerle karışabildiği için ve bu hastalıkların tedavi prosedürleri birbirinden çok farklı olduğu için mevcut şikayetler oluşunca, şikayetini geciktirmeden, mutlaka bir genel cerrahi uzmanına muayene olmalarını tavsiye ediyoruz. Hemoroid hastalığında en önemli etken kabızlık ve ishaldir. Ayrıca beslenme alışkanlıkları, liften fakir beslenme ve günlük sıvı alımı çok önemlidir. Bizim tavsiyemiz günlük 30-40 gram lif alımını sağlama ve günlük 2 litre kadar sıvı alımını mutlaka gerçekleştirmek gerekiyor." ifadelerini kullandı. (İLKHA)

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *