28 Şubat Darbesi’nin faillerinden Çevik Bir'in, geçirmiş
olduğu hastalık sebebiyle geçtiğimiz günlerde tahliye edildiğini hatırlatan
HÜDA PAR, çok daha ağır hastalıkları olan mahkûmların görmezden gelindiğini;
bunun hukuk ve adalet adına üzüntü verici olduğunu belirtti.
"Cezaevleri birer eza evleri olmaktan çıkarılmalıdır."
ifadesine yer verildiği açıklamada, "Hasta mahkûmların, tedavilerinin daha
rahat yapılabilmesi için işledikleri suçlara bakılmaksızın tedavi süreci
boyunca mutlaka infazları ertelenmelidir. Bu hak, sadece seçkinler için değil,
bütün mahkûmlar için uygulanmalıdır. Bu çifte standarttan vazgeçilmediği sürece
hukuk mekanizmasına yönelik tartışmalar sona ermeyecektir." Denildi.
Açıklamada şunlar kaydedildi: “Cezaevleri mevcut koşullar
itibariyle ya kronik hastalıklara sebebiyet vermekte ya da var olan hastalıkların
ilerlemesini kolaylaştırmaktadır. Özellikle ağır infaz rejimi uygulanan
mahkûmların kronik hastalıklarının da olması durumunda kendi bakımlarını
sağlayabilmeleri, tedavi edilebilmeleri, tedavilerine paralel beslenme ve diğer
imkânlardan yararlanabilmeleri mümkün değildir. Bu yüzden kanser gibi ağır
hastalıkların cezaevlerinde pek çok ölüme de sebebiyet verdiği kamuoyunun
malumudur. Burada devlete düşen görev, ağır hastalığı bulunan mahkûmların
bakımlarının sağlanması ve son zamanlarını aile fertleriyle geçirebilmeleri
adına infaz ertelemenin kolaylaştırılmasıdır. Bu anlamda Adli Tıp Kurumu siyasi
saiklerle hareket etmekten vazgeçmeli, tam teşekküllü diğer hastanelerin de
raporlandırma yapabilmesi sağlanmalıdır.”
Enflasyonla mücadele konusuna da değinilen açıklamada, “Her
ay açıklanan dış ticaret verilerini, bu süreçte cari açığın da giderek daha
fazla arttığını gösterdiğini belirten Emiroğlu, "Temmuz ayı verilerine
göre dış ticaret açığı yüzde 144,5 artarak 10,6 milyar dolara yükseldi. Düşük
tutulan politika faizine karşın reel faiz oranlarındaki tırmanış, cari açığın
finanse edilmesinde kullanılacak finansal kaynakların finans kurumları ile bir
avuç mutlu azınlık tarafından kullanıldığını göstermektedir. Merkez Bankası
Başkanı’nın son açıklamaları, yatırım için devletin sağladığı düşük faizli
kredilerin önemli bir bölümünün yatırım yerine ekonomik durumu daha da
kötüleştirecek şekilde dövize yatırıldığını ya da üretilen malların stoklanarak
iç piyasada fiyat artışlarına neden olunduğunu göstermiştir." dedi.
Açıklamada, "Sonuçta hayat pahalılığı, açlık ve
yoksulluk bir tarafta dururken diğer tarafta bu kriz ortamında dahi tarihi kâr
rekorları kıran bir bankacılık sektörü oluştu. Servet sahibi bir avuç mutlu
azınlık servetlerine servet katıyor. Bu durumun farkında olan yetkililer hesap
sorabilirlik ve denetim adına hiçbir tedbir ya da yaptırım uygulamıyorlar.
Uygulamadaki ekonomik model, kamu kaynaklarının zengin elitlere peşkeş
çekilmesinden başka bir işe yaramamıştır. Bu büyük adaletsizliğe rağmen sıradan
vatandaşlara ellerindeki azıcık döviz miktarlarını ya da ziynet eşyalarını
enflasyonla mücadele ya da kuru dengeleme adına bozdurma çağrılarının yapılması
ise tuhaf bir çelişkidir." Denildi.
Açıklamada, siyonist işgal rejiminin Gazze’ye yönelik başlattığı
saldırıda aralarında kadınların ve çocukların da olduğu en az 45 Filistinlinin
şehid olduğu, 360 Filistinlinin ise yaralandığı edildi.
Açıklamada, “ABD Başkanı Biden’in son ziyaretiyle katliam
ruhsatı alan Siyonist rejim tüm barbarlığına rağmen bölge ülkeleriyle
normalleşme anlaşmaları imzalamakta, cephesini her geçen gün genişletmektedir.
İşgali ve katliamı meşrulaştıran, Filistinlileri katil sürüsüne teslim eden bu
iş birliği anlaşmaları derhal sonlandırılmalıdır. Kuru kınama açıklamalarıyla
sorumluluktan kaçmaya çalışan bölge ülkeleri işgal sonlanana kadar direniş
güçlerini her açıdan desteklemeli, Siyonist rejimle tüm ilişkiler kesilmelidir.
Aksi takdirde bugün Filistin’de, Suriye’de gerçekleşen, Lübnan’ı tehdit eden
işgal tüm bölgeye yayılacaktır. Müslüman kamuoyu, yönetimlerin yaptırım gücünü
kullanması için ivedilikle ayağa kalkmalı, Filistin meselesi gündemden
düşürülmemelidir.” Denildi. HABER MERKEZİ
0 yorum