HÜDA PAR Sözcüsü Serkan
Ramanlı, partisinin Batman İl Başkanlığı binasında haftalık iç ve dış gündem
değerlendirmesini paylaştı.
Ramanlı, bankaların yüksek
kâr elde etmesi, BTK'nin internet trafiği uygulaması, kaldırılan İstanbul
Sözleşmesi'yle ilgili yasal mevzuatlar, ev hanımlarına evlilik hakkı,
mültecileri ötekileştiren uygulamalar gibi iç gündemin konularına değindi.
Salgın süreciyle birlikte
başlayan sorunların, özellikle ekonomide ciddi sıkıntıları beraberinde
getirdiğini belirten Ramanlı, artan enflasyon, dövize karşı değer kaybeden
yerel para, emtia fiyatlarındaki artışlar ve üretim maliyetlerinin
yükselmesinin, her gün daha fazla hissedilen hayat pahalılığına ve alım gücünde
düşüşe neden olduğunu belirtti.
Ramanlı, bu süreçte
Türkiye'nin, enflasyonla mücadeleyi gerektirecek sert tedbirler yerine
çarkların dönmesi adına üretim, ihracat, büyüme ve istihdam imkânlarının
artırılması şeklinde formüle edilen bir yöntem benimsediği söyledi.
"GELİR DURUMU GÖZ ÖNÜNE
ALINARAK VERGİ ADALETİ SAĞLANSIN"
Geçtiğimiz haziran sonlarında
mevcut ekonomi politikalarıyla ilgili açıklama yapan Maliye Bakanı Nurettin
Nebati'nin, “Biz bir yol ayrımına gittik. Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih
ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr
ediyor.” açıklamasında bulunduğunu hatırlatan Ramanlı, "Mevcut sistemde en
büyük kâr rekorunu kıran ise bankacılık sektörü olmaktadır. Nitekim 2021
yılının ilk yarısına göre bankalar toplam varlıklarını yüzde 30 büyütürken
kârlılıklarını beşe katladılar. Merkez Bankası’ndan yüzde 14 ile borçlanabilen
bankaların, yüzde 24 faizle tahvil satın alma yoluyla Hazine’ye borç vermeleri,
yüksek reel faiz oranlarına karşın uygulanan düşük oranlı politika faizinin
halka yaramadığını, bilakis servet transferi için bir araca dönüştüğünü ortaya
koymaktadır." dedi.
Ramanlı, "Mevcut zorlu
koşullarda çoğunluğun gelir düzeyi düşerken belli bir zümrenin kriz
koşullarında kâr rekorları kırması, zaten sorunlu olan gelir dağılımındaki
uçurumu daha fazla derinleştirmektedir. Gelir durumu göz önüne alınarak
vergi adaletini sağlamak başta olmak üzere öncelikle servet transferine yol
açan belli başlı uygulamalar yeniden gözden geçirilmeli, bu yöntemle elde edilecek
meblağlar yoksul ve dar gelirli kesime kanalize edilerek durumlarının
iyileştirilmesine odaklanılmalıdır." ifadelerini kullandı.
"DEVLET, FİŞLEME
GELENEĞİNDEN VAZGEÇMELİ, HUKUK SINIRLARINA ÇEKİLMELİDİR"
Teknolojinin gelişmesi ve
iletişim kanallarının çeşitlenmesi ile birlikte dijital mahremiyet kavramının
da önem kazanmaya başladığını söyleyen Ramanlı, özel hayatın gizliliği hakkı
kapsamında değerlendirilmesi gereken bu mahremiyet türünün, vatandaşlara bir
koruma alanı sağladığına işaret etti.
Ramanlı, "Bu alan ne
başka kişilerce ne ticari maksatlı şirketlerce ne de güvenlik kaygısıyla
devletçe ihlal edilmelidir. Geçtiğimiz günlerde bir medya kuruluşu tarafından
ele geçirildiği iddia olunan belgeler, tıpkı geçmişteki telefon dinleme
skandallarıyla benzer bir skandalı gündeme getirmiştir. Buna göre internet
servis sağlayıcılarından, tüm kullanıcıların saatlik internet trafiği
ayrıntıları BTK tarafından talep edilmekte, böylece ortada bir mahkeme kararı
olmadan kişilerin iletişimleri tespit edilmektedir. Söz konusu iddia eğer doğru
ise ortada izahı mümkün olmayan bir vahamet bulunmaktadır. Devlet, vatandaşları
için bir korunak olmaya yönelmeli, bu sebeple fişleme geleneğinden vazgeçmeli,
hukuk sınırlarına çekilmelidir." değerlendirmesinde bulundu.
"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NE
DAYANILARAK YAPILAN TÜM DÜZENLEMELER ORTADAN KALDIRILMALI"
Ramanlı, açıklamasının
devamında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine
rağmen bu sözleşmenin uygulama kanunu olan 6284 sayılı sözde Ailenin Korunması
ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un halen yürürlükte olduğu
yönündeki açıklamalarını kabul etmenin mümkün olmadığını söyledi.
İstanbul Sözleşmesi’nin
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından feshedilmesinin, sapkınları ve feministleri
olduğu kadar bunlara bilinçli veya bilinçsiz şekilde destek veren kesimleri de
rahatsız ettiğine dikkat çeken Ramanlı, "Sözleşmenin feshedilmesi
kararının iptali için açılan dava, Danıştay tarafından reddedilmiştir. Buna
rağmen bu çevreleri yatıştırmak ve teskin etmek için hükümet temsilcilerinin
adeta bir yarışa girdiğini görmek hayret ve ibret vericidir." dedi.
Ramanlı, "Aile yapısının
güçlendirilmesi ve nesil emniyetinin sağlanması için İstanbul Sözleşmesi’ne
dayanılarak yapılan her türlü düzenleme derhal mevzuatımızdan ayıklanmalı,
oluşturulan tüm kurullar lağvedilmeli ve devam eden tüm uygulamalar
sonlandırılmalıdır. Vakit kaybetmeden toplumun inancına ve kültürel değerlerine
uygun yeni kanuni düzenlemeler yapılmalı ve bu konuda çalışma yapacak etkili
kurullar oluşturulmalıdır. Sonuçlar üzerinde değil sebepler üzerinde
yoğunlaşarak toplumda kadına, erkeğe ve çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi
için kapsamlı bir eylem planı hazırlanıp acilen hayata geçirilmelidir."
çağrısında bulundu. HABER MERKEZİ
0 yorum