Tunus’ta halkın direnişiyle başlayan Arap Baharı sürecine değinen Okçu, “Arap
Baharı Tunus’ta başlatılmış ve diktatör Zeynelabidin b. Ali halkın
protestolarına direnemeyerek istifa etmek zorunda kalmıştı. Tunus halkının
ateşlediği halk direnişleri başta Libya ve Mısır olmak üzere birçok ülkede
etkili olmuştu. Ancak halkın direnişi beklendiği gibi demokrasi değil kaos veya
askeri darbelere zemin hazırlamıştır.” İfadelerini kullandı.
Demokrasinin Batılı sömürgeci ülkelerin üçüncü dünya ülkelerine müdahale
etmesinin sopası haline geldiğini belirten Okçu, “Tunus’ta da Cumhurbaşkanı Kays
Said tarafından yapılan darbeyle bir kez daha görülmüştür ki, demokrasi Batılı
sömürgeci ülkelerin üçüncü dünya ülkelerine müdahale etmesinin sopası haline
gelmiştir. Kimi zaman demokrasiyi hakim kılmak için kimi zaman da demokrasinin
sonuçları üzerinden halkın cezalandırıldığı görülmektedir.” İfadelerini
kullandı.
Batının İslam ülkeleri söz konusu olunca halkın iradesi ve özgürlükler
konusunda iki yüzlü davrandığını vurgulayan Okçu, “Demokrasi, halkın hür
iradesiyle seçtiği temsilcileri vasıtasıyla kendi kendisini yönetmesi demektir.
Ancak bu tanım özellikle İslam ülkelerinde geçerli değildir. Yıllar önce
Cezayir’de İslami Selamet Partisi (FİS) tek başına iktidara gelmişti. Ancak
laikçi çevreler dış güçler ile işbirliği yaparak inançlı kadroların ülkeyi
yönetmesine darbe yaparak izin vermemişlerdi. Keza Refah Partisi iktidarda iken
laikçi çevreler dış güçlerin de desteğiyle 28 Şubat darbesini yapmış ve
bilahare Refah Partisi Anayasa Mahkemesi eliyle kapatılmıştı. Mısır’da Muhammed
Mursi meşru ve demokratik seçimler sonucunda Cumhurbaşkanı seçilmişti. Lakin
kısa zaman sonra askeri darbeye maruz kalarak iktidardan uzaklaştırılmıştı. AK
Parti ise tek başına iktidarda olmasına rağmen “laiklik karşıtı eylemlerin odak
noktası” haline gelmiş olması gerekçesiyle kapatma davasına muhatap olmuştu.”
Dedi.
Tunus halkının kendi iradesine sahip çıkacağına inandığını söyleyen Okçu
şunları söyledi: “Yakın tarihin siyasi gelişmeleri dikkate alındığında demokrasinin
muhafazakar kadrolara karşı bir tedip sopası olarak kullanıldığı görülmektedir.
Tunus’taki askeri darbe bir kez daha göstermiştir ki, demokrasi ve halkın
iradesi Batılı devletler açısından sadece istismar vasıtasıdır. Halk tarafından
seçilen Meclisin yetkilerini dondurmak, Meclisten güvenoyu almış Başbakanı
görevden almak tam olarak askeri darbedir. Yönetime el koymak için gerekçe
gösterilen birkaç nümayiş ve kaos ise tam bir senaryodur. Nitekim darbeden
hemen sonra Tunus borsası dibe vurmuş, sokağa çıkma yasağı ve seyahat
özgürlüğünün kısıtlanması ekonomiyi alt üst etmiştir. Umuyoruz ki, Tunus halkı
en kısa zamanda iradesine sahip çıkar ve darbecilere gereken dersi vererek ülkelerini
selamete çıkaracaktır. Meclis çoğunluğuna sahip NAHDA hareketini demokrasi ve
halk iradesine sahip çıkması nedeniyle tebrik ediyoruz.” ŞEVKİ ASLAN
0 yorum