40 yıldan beri FETÖ'nün devletin bütün kurumlarına yerleşmeye çalıştığını
hatırlatan Ramanlı, Emniyet, MİT, Jandarma gibi kurumların istihbarat
birimlerinde oluşturulan bilgi havuzuna FETÖ'nün uzun yıllar boyunca kendi
hedefleri doğrultusunda yalan-yanlış aktarımlarda bulunduğuna işaret etti.
Ramanlı, "FETÖ sonrası dönemde bile FETÖ yargısının ve geçmişte
FETÖ’nün içine sızdığı güvenlik bürokrasisinin oluşturduğu hafızası esas
alındığı için değerlendirmeler de tabiri caiz ise FETÖ gözüyle yapılmaktadır.
15 Temmuz’da herkes evinde oturup kimin kazanacağına göre tavır takınmak üzere
beklerken sokaklara inip darbe teşebbüsüne karşı direniş gösteren dindar
insanlar bile FETÖ’nün tuttuğu fişlemelerle bu şeklide mağdur edildi."
dedi.
"GÜVENLİK SORUŞTURMALARI, SUÇUN VE CEZANIN ŞAHSİLİĞİ İLKESİNE
AYKIRIDIR"
Yaygın ve geniş kapsamlı güvenlik soruşturması uygulamasının, masumiyet
karinesinin de suç ve cezanın şahsiliği ilkesinin de yok sayılması demek
olduğunu belirten Ramanlı, "Liyakati olduğu halde kardeşi, eşi, babası,
dayısı adli işlem görmüş veya mahkûm olmuş diye insanların hak ettikleri
görevlere getirilmemesi büyük bir haksızlıktır. 2018 yılında cumhurbaşkanlığı
seçimleri vardı. Kimlerin cumhurbaşkanlığına aday olabileceği bellidir.
Cumhurbaşkanı olma kriterleri arasında güvenlik soruşturmasından geçme şartı da
konulmuş olsaydı temizlenmeyen FETÖ hafızasına göre Sayın Erdoğan hiç şüphe yok
ki güvenlik soruşturmasını geçemez ve aday dahi olamazdı. Çünkü kendisi de FETÖ’nün
hedefinde olan Erdoğan Selam Tevhid soruşturması kapsamında dinlemeye alınmış
ve fişlenmişti." şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE’DE DARBELER DÖNEMİNİN KAPAMASI İÇİN ZİHNİYETİN DEĞİŞMESİ
LAZIM"
Ramanlı, "Şu anki düzende ‘evet darbeler dönemi kapandı, artık iktidarlar
seçimle gelecek, askerlerin hiçbir rolü olmaz’ demek zor. Bunun için sistemin
ve zihniyetin değişmesi, yönetim anlayışının ıslah edilmesi gerekir. Genel
Kurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığına bağlanması, jandarma genel
komutanlığının İçişleri bakanlığına bağlanması gibi adımlar önemli ama yeterli
olduğu söylenemez." değerlendirmesinde bulundu.
"YARGIDA ŞU ANDA HEM NİTELİK VE NİCELİK SORUNU VAR"
Türkiye'nin adalet sistemine yönelik eleştiriler yönelten Ramanlı,
"Türkiye’de yargı, geçmişten bugüne kadar bir biçimde siyasi iktidarın
veya vesayetçi hegemonyanın, muhaliflerini sindirmenin ve cezalandırmanın
aparatı gibi görüldü. Çok geçmişe gitme gerek yok. 28 Şubat sürecinde hâkim ve
savcılara brifing adı altında talimat verildiği dönemleri yaşadık. Sonraki
süreçlerde 2010 Anayasa değişikliği ile o dönemdeki adıyla HSYK’nın yapısının
değiştirilmesi, Yargıtay’a üye seçilmesi süreçleri FETÖ için bir fırsata
dönüştü. DGM’lerle süren, sonrasında özel yetkili mahkemeler eliyle yürütülen
hukuk dışı uygulama ve kararlar, yargının silah olarak kullanılmasının devamı
niteliğindeydi. 15 Temmuz’dan sonra hâkim ve savcıların üçte birinin ihraç
edilmesiyle yargının vatandaşa bakan yönüyle felç olmasına neden oldu. Acil
ihtiyaç haline gelen hâkim ve savcı alımlarında ehliyet noktasında titiz
davranılmadığı ortada. Yeterli eğitimden geçmemiş, staj dahi yapamamış hâkim ve
savcıların nitelik anlamındaki yetersizliği toplumda bir memnuniyetsizlik
doğurdu. Yargıya olan güven bu sebeple de şimdilerde düşük seviyelerde.
İnsanlar durduk yere yargıya olan güveni kaybetmediler. Yanlış ve keyfi
uygulamalar, isabetsiz kararlar, yer yer mizah konusu olan tavırlar geçmişte de
var olan bu güvensizliği besledi. Yargıda şu anda hem nitelik ve nicelik sorunu
var. Savcı, hâkim sayısı yetersiz, yeterli şartların oluşturulması için geç
kalınıyor. Üzerine bir de nitelik, tecrübe ve bilgi eksikliği, bu güvensizliğe
tavan yaptırdı. Bu güvensizliğin oluşturduğu ortam nedeniyle haksızlığa uğrayan
herkes twitter adliyesine başvuruyor. Sosyal medya bir yandan hak arama
platformuna öte yandan da bir linç meydanına dönüştü. İnsanların yargıya
güvenilmesi gerekiyor ama bunun için de öncelikle yargının bu güveni hak etmesi
gerekiyor." dedi. HABER MERKEZİ
0 yorum