image

Asgari ücret uygulamasının bir kural olarak, kriz dönemlerinde işgücü piyasasında artan arzın işverenler tarafından daha fazla suistimal edilip sömürülmesinin önüne geçmek amacıyla oluşturulmuş bir mekanizma olduğu hatırlatılan açıklamada, asgari ücret uygulamasının adaletsizliğin gelenekselleştirilmiş hali olduğu belirtildi.

Türkiye’de asgari ücretin büyük bir haksızlığın adı olduğu ifade edilen açıklamada, ödenen asgari ücretin açlık sınırının altında kalması, belirtilen asgari ücretli oranıyla karşılaştırıldığında durumun vahametini ortaya koyduğuna yer verildi.

Asgari ücret uygulamasının iş hayatının ayrılmaz bir parçasına dönüştüğüne dikkat çekilen açıklamada, "Asgari ücret uygulaması bir kural olarak, kriz dönemlerinde işgücü piyasasında artan arzın işverenler tarafından daha fazla suistimal edilip sömürülmesinin önüne geçmek amacıyla oluşturulmuş bir mekanizmadır. Zaman içerisinde işveren bu mekanizmayı sevdi ve asgari ücret uygulaması iş hayatının ayrılmaz bir parçasına dönüştü. Kamu sektöründe çalışanlar asgari ücret mekanizması karşısında nispeten daha avantajlı olsalar da iş hayatının büyük oranda özel teşebbüse kaydığı Türkiye’de asgari ücret, büyük bir haksızlığın adı olmuştur." denildi.

"ASGARİ ÜCRET KURAL OLMAKTAN ÇIKARILMALI, DAHA ADİL BİR MEKANİZMA GELİŞTİRİLMELİ"

"Destek ve teşvik ile başlayan adaletsizliklerin örnekleriyle her zaman karşılaşmak mümkün iken, son olarak Meclis'e sunulan mini istihdam paketinde de bu çelişki yine ortaya çıkmıştır." denilen açıklamada, "İşsiz kalanlar için ihdas edilen işsizlik fonu kaynaklarından çalışanlardan ziyade işvereni destekleyici bir tutum benimsenmesi, bariz bir adaletsizliği de beraberinde getirmektedir. Bunun yanında ücretsiz izne çıkarma, kısa çalışma ödeneğine bağlı düşük ücret uygulaması veya bazı durumlarda iş akdinin tazminatsız şekilde işveren lehine feshedilmesi kolaylığının mini pakette yer alması, tipik bir patrona kıyak olarak göze çarpmaktadır. İş ve ticaret piyasası gelişmelere paralel olarak gelgitler yaşayan bir piyasadır. Bidayetinde derin ekonomik krizler gibi olağanüstü koşullardan kaynaklanan asgari ücret uygulaması, ya da çalışanlara yönelik bazı kısıtlayıcı tedbirler kriz dönemlerinde makul karşılansa da; üretim, pazarlama ve ihracat alanlarında rekorların kırıldığı dönemlerde bunu makul görmek insafsızlıktır. Bu insafsızlığın önüne geçmek için daha farklı modeller de düşünülmelidir. Çalışanların yarıya yakınının asgari ücretle çalışmak zorunda bırakıldığı iş hayatında öncelikle asgari ücret kural olmaktan çıkarılmalı, daha adil bir mekanizma geliştirilmelidir." denildi.

"ASGARİ ÜCRET BELİRLENİRKEN AÇLIK VE YOKSULLUK RAKAMLARI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALI"

İşletmenin elde ettiği kâr üzerinden çalışanlara oransal bir dağılım ile adaletli bir ücret politikası geliştirilebilmesi gerektiğine vurgu yapılan açıklamada, "Örneğin temel asgari ücrete ek olarak işletmelerin kâr oranına bağlı ekstra destek primi ya da çalışanların üretimden kaynaklanan emekleri karşılığı işletmenin elde ettiği kâr üzerinden oransal bir dağılım ile adaletli bir ücret politikası geliştirilebilmelidir. Hatta işletme ile çalışanlar arasında tamamen kâr-zarar ortaklığına dayanan çalışma modelleri de düşünülmelidir. Bu tür durumlarda işçiler üretime daha fazla katkı sağlamaya teşvik edilebileceği gibi bir klasik halini alan işçi-patron düşmanlığı yerine dostluk ve dayanışma iklimi de oluşturulabilecektir. Farklı modellerin yanı sıra hâlihazır uygulanan asgari ücret uygulamasında işçi lehine atılması gereken acil adımlar da vardır. En azından asgari ücret belirlenirken kabul edilen açlık ve yoksulluk rakamları mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. " ifadelerine yer verildi.

HABER MERKEZİ

 

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *