Araştırmacı yazar Dr. Abdulkadir Turan, "12 Eylül ve Diyarbakır’da anneler" başlıklı yazısında Diyarbakır'da eylem başlatan ailelerin dindar olduğuna dikkat çekerek, PKK'nin dindar ailelerin içine sızabilmesini nedenlerine değindi.
Turan'ın yazısının tamamı şöyle:
"Diyarbakır’da hatırladığım kadarıyla son
on yıldır ikinci kez anneler, dağa çıkarılan çocukları için açıkça ağlayabilme
cesareti gösteriyorlar. Üstelik, dağa çıkarmakta aracı olduğuna inandıkları
partinin kapısında durarak ve haykırarak…
Bu, tarihî bir olay ve büyük bir cesarettir… Ne
var ki anne yüreği hep o cesareti taşıdı. Ama saklı bir el, o cesaretin
görünmesine, buluşmasına, kendisini ifade etmesine izin vermedi.
Bunu engelleyen sadece PKK değildi, PKK’yi
daima kollayan saklı güçtü…
Genelde 12 Eylül ile PKK arasında bir ilgi
kurulur. PKK’nin kuruluşu değil ama dağlarda varlık göstermesi, 12 Eylül’ün bir
neticesi olarak kabul edilir.
Öyle değildir.
PKK, 12 Eylül’ün ne tabii ne planlanmış bir
neticesidir. PKK’nin ortaya çıkışı, 12 Eylül’ün varlığını aşıyor. 12 Eylül
generalleri hiçbir zaman, İslam coğrafyasının merkezinde yer alan bu bölgenin
tümünü etkileyebilecek bir örgüt kurup yönlendirme gücünde olmadılar.
PKK, 12 Eylül’ü de gerçekleştiren uluslar arası
gücün planlanmış bir ürünüdür. İslam coğrafyasının bu mühim noktasına, uluslar
arası büyük put adına konmuş bir minyatür puttur, küçük puttur. 12 Eylül de o
putun yerinin sağlamlaşması için kullanıldı.
Bu öylesine bir put ki asla fazla kontrol
dışına çıkıp kendi başına bir put olmasına izin verilmedi ama her zaman
parçalanmasının da önüne geçildi.
Türkiye’de her kim uluslar arası sistem ile
barışık olmak ve o sistemden ödünler koparmak istediyse PKK’ye bir şekilde göz
kırptı, doğrudan veya dolaylı PKK’nin önünü açacak vaatlerde bulundu. PKK
etrafında dolanarak uluslar arası sistemi memnun etmeye çalıştı.
Bunun için Türkiye’de her kim iktidar olma
yoluna girdiyse PKK’ye yönelik ılımlı bir duruş ortaya koydu. Bugünlerde
iktidar umudu artan muhalefetin, İYİ Parti de dahil, PKK meselesine hiç
eğilmemesi, Diyarbakır’daki annelerle hiç ilgilenmemesi burayla ilgili olduğu
gibi, yeni parti arayışında olan eski başbakan ve bakanların da duruşları
burayla ilgilidir.
Hepsi PKK’nin sahiplerini gayet iyi
tanımışlardır. 28 Şubatçıların PKK’ye verdiği desteği, başta siyaset olmak
üzere onun önünü nasıl açtıklarını görmüşler, uluslar arası sistemin Türkiye’de
iktidar olmak isteyenlerin karnesini bu yönden değerlendirdiğinden emin
olmuşlardır.
PKK, bugüne kadar birkaç kriz yaşadı ve her
krizi o uluslar arası destek ve yerel uzantılarıyla aştı.
Dikkat edin Diyarbakır’da ağlayan anneler
dindar… Neden onların çocukları dağlarda? Cevabı yok değil.
Bu ülkede, dindar Kürtleri PKK’ye
yaklaştırma mücadelesi veren herkes ödüllendirildi. Dindar Kürtleri PKK’den
uzaklaştıran herkes ise bizzat resmi makamlarca en ağır cezalara çarpıtıldı.
Özellikle şehirlerde PKK uzun süre dindar kesim
arasında taban bulamadı. Her zaman dindar gençlik PKK’nin gençliğinden birkaç
kat büyük oldu.
Ancak PKK, 2000’li yıllarda krize girdiğinde
dindarlık üzerinden prim yapan isimleri belli bazı kişiler, bugün o annelerin
kapısında durdukları partinin içinde doğduğu siyasi yapıya aktarıldı.
O adamlar, makam karşılığında sözde PKK’yi
ılımlılaştırma adına o siyasi yapıya çalıştılar ve yüz binlerce dindar
ailenin kapısını PKK’ye açtılar. O açılan kapılardan binlerce dindar aile
genci dağlara çıkarıldı.
Sonuç mu? İşte o çocukların anneleri şimdi
Diyarbakır’da ağlıyor. Ya o kapıları açanlar?
PKK’nin o teneffüse ihtiyacı bittiğinde o
kişiler, Meclis’teki kürsülerinden üniversitelerdeki görevlerine,
televizyonlardaki yorum makamlarına birkaç kat zenginleşmiş olarak geri
döndüler. Kürtlerin ifadesiyle “Keyf keyfa waye!”
Ya PKK’nin dindar kesime açılmaması için
göğüslerini siper edenler, onlar hâlâ mahkemelerle, güvenlik soruşturmalarıyla,
dışlanmayla boğuşup duruyorlar.
Bugün de PKK’ye karşı bir mücadele söz konusu
olduğunda uluslar arası sistem en çok o kesimin zarar görmesini isteyecek ve
hiçbir yerel aktör buna karşı koymayacaktır. Aksine uluslar arası sistem
tarafından ödüllendirilmek için o kesimi güle oynaya mağdur etmeye devam
edecektir.
PKK’ye istikrarlı bir şekilde karşı duranlar
ancak Hazreti İbrahim samimiyetiyle her tür puta hayır diyenlerdir, onlarınsa
ateşe atıldıklarında Allah’tan başka halilleri (dostları) yoktur.
Diyarbakır’daki anneler meselesine buradan
bakmakta yarar vardır. İLKHA
0 yorum