36,2812
34,4174
2.848,05
HÜDA PAR Genel Merkezi düzeyinde birçok il ve ilçelerde düzenlenen gençlik haftası etkinliklerinin final programı, Diyarbakır ev sahipliğinde Nevruz Park alanında gerçekleşti.
Merkez Bağlar ilçesi Nevruz Park alanında gerçekleştirilen program Cebrail Dedeoğlu'nun Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Sunuculuğunu Cihad Kaplan ve Selahaddin Güler'in yaptığı programda açılış konuşmasını yapan HÜDA PAR Gençlik Kolları Başkanı Murat Günaydın, günümüz gençlerinin geldiği duruma dikkat çekerek her sene belirlenen temaların yanında bu yıl düzenlenen etkinliklerde "Gençlik ve Gazze: Değerlerimizle Yürüyoruz" seçilmesinin önemine işaret etti.
Mescid-i Aksa davasında günümüz gençlerinin bulunduğu pozisyona vurgu yapan Günaydın, gençliğin ihyası ve inşası için HÜDA PAR Gençlik Kolları olarak çalışmalar yürüttüklerini ifade etti.
"Kelime-i Tevhid davası için gelen tüm paygamberlere ilk iman eden gençler olmuştur"
Günaydın'ın konuşmasının ardından ilahi ve ezgilerle devam eden programda Şehitler Kervanı Platformu Başkanı Ömer Çelik, gençlerin İslam davası içerisindeki öneminden bahsederek asr-ı saadetten ve günümüz Gazze direnişinden misaller aktardı.
Gençlere Ashab-ı Keyf kıssasıyla ilgili "Onlar, rabb'lerine inanmış bir grup gençlerdir; onlara hidayet artırdık. Sen onlar hakkında uydurulan yalanları bir kenara bırak. Şimdi biz sana onların gerçek haberlerini anlatıyoruz: Şüphesiz onlar Rabbine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık." ayetiyle konuşmasına başlayan Çelik, "Sizler Allah katında çok değerlisiniz. Çünkü Efendimiz gençliğini Allah yolunda geçiren bir insanın değerli olduğu müjdesini veriyor. Tüm peygamberler Kelime-i Tevhid davası için geldiler ve onlara ilk iman eden gençlerdi. Çünkü gençler o potansiyel, muhakeme kabiliyeti ve aşk var. Bunun için ehli küfür, siyonistler ve onlara uşaklık eden yerli işbirlikçiler gençler üzerine çalışıyor." ifadelerini kullandı.
Çelik, "Sahabe hayatından bahsettiğimizde zihnimizde olgun insanlar canlanır. Halbuki Peygamberimiz sahabelerine baktığımızda Hazreti Ali 10, Musab bin Umeyr 17, Efendimiz'in Habeşistan'a elçi olarak gönderdiği Hazreti Cafer 17, İslami davetin yayılmasının ana karargahının sahibi Erkam bin Erkam 16 yaşındaydı ve bu sahabiler Medine'de de Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam'ı yalnız bırakmadılar." şeklinde konuştu.
"Bizans'ı Anadolu topraklarından defeden gençlerdeki şehadet ruhuydu"
Genç sahabelerin hayatlarından kesitler aktaran Çelik, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
"Müslümanlar, Uhud'tan, Hendek'ten inkılap ve şehadet ruhuyla oradan çıktılar. Tusteri'yi, Mute'yi, Şam bölgesini, Bizans'ı Anadolu topraklarından defeden ve Malazgirt'te zaferi alan bu ruhtu. Eğer biz bu ruha sahip olur ve özümsersek hiçbir güç karşımızda duramaz. Bugünde bu ruha sahip olan o yüce ve mübarek insanlar, bir yıldır Gazze'de İslam ümmetini diriltme mücadelesini veriyorlar. Filistin ve Gazze; yaralı, bitap düşmüş, bitkisel hayata girmiş ve cihazlara bağlanmış. Bu ümmet için kan pompalayan bir depodur, candır ve ruhtur. Onların bu kararalı mücadeleleri olmasaydı bugün ümmet, içinde bulunduğumuz halden daha kötü bir hal içerisinde olacaktı ama onlar kendilerini feda ediyorlar. Sırf biz dirilelim, kıyama kalkalım, ayaklanalım, israile ve müstekbir güçlere karşı bir direniş başlatalım. Bu direnişi başlatacak olan siz değerli gençlersiniz."
Mücadele hayatlarıyla isimlerini İslam tarihine yazdıran önemli şahsiyetlerin Gazze direnişi ve şehadete ilişkin altın sözlerinin yer aldığı şehadet yolu ziyareti ile hazırlanan kermes alanında yapılan ikramlardan sonra ezanın okunmasıyla ikindi namazı eda edildi.
"Ben kimim" canlandırmalarının ardından programda günümüz yöneticilerinin Gazze konusunda tutumlarını özetleyen tiyatro gösterimi sahnelendi.
Günün anlam ve önemine ilişkin bir konuşma yapan HÜDA PAR Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, Gazze ve Filistin konusunda İslam ümmetinin sorumluluklarına değinirken gençlerin yere ve zamana göre hareket etmesi gerektiğini belirtti.
"Düşmanımız zalimlerdir, İslam'a savaş açanlardır"
"Filistin kanayan yaramız, Gazze geçmeyen acımızdır. İslam alemi olarak Gazze'ye karşı sorumluluklarını yerine getirememiş olmanın ezikliğini yaşıyoruz." İfadeleriyle konuşmasına başlayan Ramanlı, "Bazen kızarak söylediğimiz bazen tavsiye edip teşvik ettiğimiz cümlelerle kardeşlerimize yardım eli uzatılması için mücadele veriyoruz. Şehid İsmail Heniyye 'bizi unutturmayın, dualarınızdan eksik etmeyin ve maddi imkanlarınız varsa yardımsız bırakmayın. Bizler zaten orada mücadele ediyoruz, sizin gelip orada bizimle savaşmanızı beklemiyoruz' diyordu. Bir yılı aşkın bir süredir siyonistler katliam üstüne katliam yapıyor, soykırım gerçekleştiriyor; insanları yalnızlığa, susuzluğa, açlığa mahkûm ediyor ama mücahidleri yenemiyor. Bizler sadece oradaki mazlumların ve mahrumların yardımına koşmamızı istiyorlar ama maalesef ona güç yetiremiyoruz." dedi.
Ramanlı, "Bizim düşmanımız zalimlerdir, İslam'a savaş açanlardır. Biz düşmanımızı da dostumuzu da iyi tanırız ve iyi tanıtmak zorundayız. Cihadın ve mücadelenin türlü şekilleri var. Yeri geldiğinde o el, Gazze'de olduğu gibi Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi dünyanın farklı coğrafyalarında fiili işgallerle karşılaşıldığında olduğu gibi silah tutmayı da bilecek. Ama yeri geldiğinde kalem tutmayı da mikrofonu kullanmayı da bilecek." ifadelerine yer verdi.
"Bugün kardeşliğimizi, birliğimizi, muhabbetimizi tesis etmemizin mücadelesini vermemiz gerekiyor"
Yer ve zaman göre mücadele şeklinin değişebileceğine temas eden Ramanlı, "Bugün Gazze'de açık bir işgal ve zulüm varken silah yerine kalem tutma ne kadar büyük bir gafletse bugün elhamdülillah işgale uğramayan, fiili saldırılara maruz kalmayan burada silah tutmakta o kadar büyük bir gaflettir. Allah korusun bir gün o düşman kapımıza geldiğinde elbette mikrofon tutan, kalem tutan eller silah tutmayı da bilecek. Ama bugün kardeşliğimizi, birliğimizi, muhabbetimizi tesis etmemizin mücadelesini vermemiz gerekiyor. Düşmanlar dışımızda, dostlar içimizde. Dostlarımız; gafil, korkak, bilip bilmeden ihanet içinde olabilir. Onları uyandırmak, bilinçlendirmek, cesaretlendirmek bizlerin görevidir. Bunu hikmetle, samimiyetle ve güzel sözle yapacağız. Düşmanlığı, kini, nefreti aramızdan çekip çıkaracağız." şeklinde konuştu.
Ramanlı, "Bize düşen Müslümanlara Müslümanları tekrardan hatırlatabilmektir. Bize düşen onları bilinçlendirebilmek, onları gereksiz ve faydasız hatta zararlı olan gündemlerden çekip çıkartmaktır. Bunu başarabiliriz. Bunu başardığımızda bugün bize çemkiren, kaşlarını çatanlar kolumuza girecek. Belki bizim bir uyarımız, tavsiyemiz, güzel sözümüzle bulunduğu yanlış yoldan dönen kardeşimiz, bizim ulaşamadığımız binleri, on binleri belki milyonları doğru yola iletecek. İnsanımızın içerisindeki cevheri asla göz ardı etmeyin. İnsanımızın Cevheri İslam'dır." diye belirtti.
"Hak için alın teri döktüğümüz müddetçe zafer bizim olacaktır"
Sınırların kardeşliğe engel olmadığına vurgu yapan Ramanlı, şunları söyledi:
"Bugün Gazze için, Filistin için, dünyanın dört bir yanındaki mazlumlar için içimiz yanıyor. Bu bizim kardeş olma bilincimize ulaştığımız içindir. Biz bütün müslümanların ve bütün mazlumların acısını yüreğimizde hissediyoruz. 100 yıl önce bize Sykes-Pıcot sınırlarını ülkemizin sınırları olarak belirleyenler bizim vicdanımızın, ahlakımızın ve hukukumuzun sınırlarını elhamdülillah belirleyemedi ve belirleyemez de. Bir gün gelecek bizi sınırlarla birbirinden ayıranlar, bizi vicdanen, ahlâken birbirimizden ayırmaya çalışanlar mağlup olduklarını da göreceklerdir. Bizler sınır tanımıyoruz. Hele hele emperyalistlerin 100 yıl önce aramıza çizdiği sınırları hiç ama hiç tanımıyoruz. Bizim için Halepçe'nin, Gazze'nin, Rohingya'nın, Saraybosna'nın yeri aynıdır. Zulmün nerede olduğuna bakmayız. Zalimin kim olduğuna da bakmayız. Bizim için zalim, zalimdir. Mazlum, mazlumdur. Bu bilinçle hareket ettiğimiz ölçüde vasat yoldan ayrılmamış oluruz. Hak yolda olduğumuz sürece, hakkı isteyip hakkı söylediğimiz ve hak için alın teri döktüğümüz müddetçe bilin ki zafer bizim olacaktır."
Ramanlı'nın konuşmasının ardından program, katılımcılara hediye takdimi ve seslendirilen ilahi ile ezgilerle sona erdi. (İLKHA)