36,2812
34,4174
2.848,05
Habertürk televizyon kanalında Türkiye’nin Nabzı programının canlı yayın konuğu olan HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, programda Türkiye’nin gündemindeki yeni çözüm süreci, Kürt meselesi ve TUSAŞ saldırıları ilgili konuştu.
Ramanlı öncelikle Pkk’ye silah bıraktırma süreciyle Kürt meselesinin çözümünün birbirinden ayrıştırılması gerektiğini belirtti. Örgüte silah bıraktırmakla ilgili Öcalan’la, kandille, Dem Parti’yle görüşülebileceği ama Kürt Meselesinin çözümünde örgütlü bütün yapıların görüşlerinin alınması gerektiğini belirtti.
Türkiye’de 30 milyona civarında Kürt olduğunu belirten Ramanlı, her partiye oy verenlerden Kürtlerin bulunduğunu sorunun çözümü için tek kişinin ya da tek partinin muhatap alınmasının doğru olmadığını belirtti.
Türkiye’de Kürt sorunu yoktur şeklindeki görüşlere tepki gösteren Ramanlı “Türkiye’de bal gibi de Kürt meselesi vardır.” Diyerek HÜDA PAR olarak Kürt meselesinin çözümünde ellerinden geleni yapacaklarını belirtti.
Konuşmasının başında TUSAŞ saldırısında hayatını kaybedenleri anarak başlayan Ramanlı “Öncelikle, Tusaşa gerçekleştirilen terör saldırısında kaybettiğimiz canları rahmetle analım istiyorum. Hem onları hem de ailelerini, Cengiz Coşkun, Hüseyin Hasan, Hüseyin Canbaz, Zahide Güçlü, Atakan Şahin, Erdoğan ve Murat Aslan'ı Allah rahmet eylesin, ailelerine de sabır diliyoruz.” Dedi.
Ramanlı, örgütün bir mesaj vermeye çalıştığını ama devletin de gerekli tedbirleri alması gerektiğini belirterek “Bu süreçte, işte sizin de ifade ettiğiniz gibi, 40 yıllık bu çatışmalı süreçlerde kaybettiğimiz on binlerce insandan artık ismini son listeye yazdıranlardır maalesef. Rabbim tekrar böyle bir fırsat vermesin, masumların canına kastedecek imkanı kendilerine vermesin. Elbette burada hükümetin, Devletin güvenlik güçlerinin alması gereken tedbirler var. Ankara'nın göbeğinde, özellikle savunma sanayinin göz bebeği olan bir tesiste böyle bir saldırının gerçekleştirilebiliyor olması bir anlamda bir mesaj, örgüt açısından Türkiye'ye, siyasete belki verilmek istenen bir ayar ama Öte yandan bize de tedbirlerimizi almamız konusunda yapılmış bir ihtar.” Dedi.
“40 yıldan fazla süredir gerçekleştirilen bu şiddet olaylarını, terör sarmalını sürekli konuşuyoruz ve buradan aslında bir çıkış arıyoruz. Bizim buradan bir çıkış yakalamamız gerektiğini her seferinde ifade ediyoruz. Zaman zaman denemeler de gerçekleştirildi ama bir biçimde süreç içerisinde yapılan yanlışlar, usul hataları, niyetin ve güvenin eksik olması sebebiyle bir türlü istenen sonuca ulaşamadık. Bu defa farklı bir atmosfer var. Bu defa bir süreçten bahsetmiyoruz, mümkünse bir çözümden bahsediyoruz. Bu çözüm ne? Bu çözüm şu: Türkiye Cumhuriyeti Devleti artık sivil siyasetin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde meşru vasıtalarla her türlü hakkın sahip olunabilen hareketle, artık silahın, şiddetin bir hak arama aracı olmaktan çıkartılması.” Diyen Ramanlı bu seferki süreçten ümitli olduğunu belirtti.
Ramanlı, bütün meselelerde özellikle de Kürt meselesinde silahın bir enstrüman olarak kullanılmasından, Kürtlerin haklarını elde etmenin bir aracı olarak görüp göstermekten vazgeçilmesi gerektiğini belirtti.
Ramanlı şiddetle hiçbir zaman çözüme ulaşılamayacağını belirterek “Şayet gerçekten silah, şiddet, kan, gözyaşı, baskın, bombalama adına ne derseniz deyin, bütün bu insan canına kastedecek eylemler Kürt meselesinin çözümünde gerçekten bir sonuç alacak enstrüman olsaydı, bugüne kadar hangi sonuç alındı bunlarla? Koca bir sıfır! Yani 40 yılda 40 binden fazla insanın ölümüne sebebiyet verildi ve sonunda ne elde edildi? Hiçbir şey. Değil. 40 yıl, 400 yıl daha bu şekilde devam edersek Kürtlerin bu şekilde haklarına kavuşamayacağını şimdiden söyleyebilir, tasdik edebiliriz. Çünkü geçmişimiz ortada bizim.” Dedi.
Ramanlı, Kürt meselesinin sivil siyasetle diyalogla çözülebileceğini belirterek “Evet, Kürt meselesi var. Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri konusunda atılması gereken adımlar var, anayasal düzeyde, yasal düzeyde, farklı düzenlemelerle, toplumsal düzeyde atılması gereken adımlar var ama bunlar konuşarak, ikna edilerek, siyasetini güderek gerçekleştirebileceğiniz, elde edebileceğiniz bir sorun, bir mesele. İşin içine silah, şiddet karıştığında hiç kimseyi buna ikna edemiyorsunuz. Edemediğimizi de 40 yıllık süreçte çok net bir biçimde gördüm.” Dedi.
Ramanlı’nın konuşmasında öne çıkan başlıklar şu şekilde:
Bahçeli’nin Teklifi, Öcalan'ın Bile Hayalini Aşan Bir Teklif
“Kıymetli bir süreç, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin ağzından bunun dile getirilmesi ki, milliyetçi bir söylemle siyaset yapan bir partinin, en zıt tarafta olduğu varsayılan bir partinin genel başkanın ağzından bu cümlelerin sarf edilmesi acaba olabilir mi sorusuna, Evet olabilir, cevabını vermeyi beraberinde getiriyor. Yani alelade başka bir partinin böyle bir çıkış yapması belki bu etkiyi oluşturmayacak. Evet, ifadeler çok çarpıcı belki, Abdullah Öcalan'ın bile hayalini aşan bir teklif. Sayın Bahçeli'nin mecliste gelip grup toplantısında konuşmasını teklif etmesi; ama bu belki bir kararlılığın, bir irade beyanının ve bir istencin göstergesi olarak ifade edildi.”
Kandil, Öcalan'ı Boşa Çıkarma Konusunda Mahir Bir Örgüt
“Hükümetin bu konuda nasıl bir tavır takınacağı, nasıl adımlar atacağını hep beraber görelim dedik. İlk açıklamalarımız bu şekildeydi ama hemen ertesinde her zaman olduğu gibi birileri devreye girdi ve özellikle bu söylemin bastırılması, bu sürecin sabote edilmesi için bu terör eylemini gerçekleştirdi. Şimdi Kandil'den açıklamalar dinliyoruz. Kandil, geçmişte de birçok siyasetçinin de ifade etmiş olduğu gibi, Öcalan'ı boşa çıkarma konusunda mahir bir örgüt
Aslında kısaca şöyle ifade etmek lazım: Şimdi Kandil dediğimiz ve işte Savaş baronlarının bir defa irrasyonel olduklarını kabul etmemiz gerekiyor. Yani bir açıklamasının diğer açıklamayla tutarlı olmasını beklememiz beyhude bir çaba açıkçası. Ben bu açıklamayı dahi beklemiyordum yani çözüm sürecinde şöyle dikkat edersiz Öcalan’a rağmen silah bırakmayacağını değerlendirenler önceki açıklamalarda zaman zaman böyle tutarsız açıklamalar oluyor.”
Bu Fırsat Bu Defa Kaçırılmamalı
“Şimdi burada şöyle bir aslında sorun var. Çözüm sürecinde denendi olmadı ve akabinde yeniden silahlar patladı. Güvenlik konsepti yine hakim oldu. Acaba bu defa sıklıkla hem Dem Parti'nin hem kandil cenahının ‘Çözerse, Öcalan çözer onun iradesi ile çözülür, tecrit kaldırılırsa Öcalan'ın çağrısıyla örgüt silah bırakır.’ şeklindeki beyanlarına belki bu defa devlet aklı bir fırsat vermek istiyor. Yani madem böyledir, madem iradeniz Öcalan’dır, madem onun ağzından çıkacaklarla örgüt silah bırakma kararını alabilir. O halde ona bir fırsat verelim. İşte bu fırsatı bu defa kaçırmamalı gerektiğini düşünüyorum.
Niye bunu düşünüyorum? Şimdi bizim çözmemiz gereken bir Kürt meselesi var. Yapılan kamuoyu araştırmalarında, görüştüğümüz insanlar da çözüm sürecindeki o baltalamaya, orada bir çözümün çıkmamış olmasından dolayı esasında örgüte de siyasete de bu konuda bir ümit bağlamıyor. Yani ben örgütün güdümünde siyaset yaptığını kendisini ondan ayrıştırmadan siyasal aktörlere de artık çok güvenmiyorum diyor. Orada bir umutsuzluk duruma hakim. Ama bu süreçte İşte sayın Bahçeli'nin ifade etmiş olduğu çağrıyla birlikte yeniden bir umudun çok kolay yeşerebileceğini ifade etmemiz gayet mümkün.”
Çözüm Silahı Dışlamakla, Sivil Siyaseti Güçlendirmekle Mümkün Olabilir
“Esas olan bu sorunlarımızı silahla, şiddetle çözme eğiliminden vazgeçmeliyiz. Çünkü ben bir Kürt olarak Kürtlerin haklarını savunduğumu düşünerek şunu çok rahatlıkla söyleyebiliyorum: Bu meselenin çözümü silahı dışlamakla, silahı bir kenara bırakmakla, sivil siyaseti güçlendirmekle mümkün olabilir. Çünkü silahların sustuğu yerde sözün gücü olmaz. Bunu defaatle ifade ediyoruz ve her seferinde bu sorunun karşılıklı müzakere, empati, toplumsal bir barış içerisinde anlayarak anlamlandırarak çözülebilmesi imkanı sürekli var.”
Silah, Kürde Bir Fayda Sağlamıyor En Fazla Zararı Kürde Veriyor
“Bizim yaşadığımız bir anıyı anlatmak istiyorum. Henüz Türkiye örgütün şiddetiyle tanışmamışken, olağanüstü hal ilan edilmemişken, 80 yıl öncesi, o zaman ismi Apocular olan örgüt bizim ailemizi de hedef aldı.
Belediye seçimlerinden sonra yaşanan hadiselerden sorumlu tutmak suretiyle pek çok üyemizi katletti. Mezarlarımıza dahi bomba koymak suretiyle amcalarımızı parçaladı. Evleri bizi taradılar. Çoluk çocuk demedi.
Ve 80 askeri darbesinden sonra bölgeye anketörler gönderiliyor. Öz amcam anlatıyor. Diyor ki, 70'lerin sonlarında, 80'lerin başlarında oğlunu, kardeşini, amcazadesini, akrabasını, köylüsünü bu kör şiddete kurban veren amcamla otururken anketör soruyor. Diyor ki, kavmiyet olarak nesiniz? Türk müsünüz, Kürt müsünüz?
Rahmetli amcam dönüyor diyor ki... Yeğenim diyor, ne soruyor sana? Amcam diyor. Siz Türk müsünüz, Kürt müsünüz, Arap mısınız? Bunu soruyor. Diyor ki, sen ne söyledin? Amcam dönüp diyor ki Biz Kürdüz, dedim. Amcam döndü, Kürtçe lafızla. Yaz oraya. Biz Türküz. Bak bunu Kürtçe ifade ediyor.
Buradaki travmayı anlatabilmek için söylüyorum. Görebiliyor musunuz? Kürtçe ifadelerden. Hayır biz Kürt değiliz, Türküz diyor. Niye? Kürtlük adına, Kürt davası adına, Kürdistan adına kendi Kürdünü öldürmüş. Ailesini katletmiş. Bir Kürdü, Kürtlükten imtina etmesine netice vermiş bu psikoloji.
Anadolu'nun neredeyse her köşesine, her köyüne eğer bir asker, bir polis, bir öğretmen, bir mühendis cenazesi gitmişse bunu Anadolu insanına anlatabilmemiz de çok kolay değil. O yüzden her şeyden önce sorunlarımızı konuşabilmek için, birbirimizi ikna edebilmek için, kardeş olduğumuzu yeniden hatırlayabilmek için silahların susması gerekiyor. Çünkü silah, kürde de bir fayda sağlamıyor ki. En fazla zararı kürde veriyor.”
MURAT ORHAN