35,9979
34,5383
3.005,99
Bitlis iline bağlı olan Ahlat, Van Gölü’nün kuzey kıyısında olmakla beraber iklimi karasal iklim özelliği taşır. Bölgede kış erken başlar ve uzun sürer. Havanın ısınmaya başlaması, ancak Nisan ayının ortalarında olur. Yörede yaz sıcaklıkları ağustos ayının sonuna kadar sürmekle beraber kısmen bazı yıllar Eylül ayında da devam eder. Yıllık ortalama yağış miktarı 1000–1500 mm dir.
Gerek Van Gölü’nün kıyısında olması, gerekse de yıllık yağışın bolluğu sebebiyle Ahlat, bölgenin genel bitki örtüsü olan bozkırın dışında daha yeşil ve gür bir bitki örtüsüne sahiptir.
AHLAT'IN TARİHİ
Tarihsel geçmişi Paleolitik Çağlara kadar uzanan Van Gölü Havzasında Ahlat, Neolitik Çağ, Kalkolitik Çağ, Erken Tunç ve Orta Tunç çağlarında (MÖ 3200/3000-1500) yaşayan uygarlıkların önemli bir yerleşim yeri olmuştur.Ayrıca geçmişi MÖ 3200/3000 yıllarına kadar uzanan yörede Asur, Urartu, Pers, Makedonya Krallığı, Roma ve Bizans dönemlerine ait izlere de rastlanmaktadır.
Ahlat, MÖ 1500' lerde Asur Devletinin bir uç beyliği iken MÖ 1274'de Asur Kralı I. Salmanassar'ın dönemindeki seferlerde büyük ölçüde tahribata uğramıştır. MÖ 1000 yıllarında Urartular bölgede Asurluların egemenliğini kırmış ve MÖ 900 yıllarında Ahlat'ı ele geçirmişlerdir. Ahlat ve çevresi Urartular'dan sonra MÖ 600 yıllarında Med, MÖ 550'de de Perslerin egemenliği altına girmiştir. MÖ 331 yılında ise, Büyük İskender bölgeye egemen olmuştur. Büyük İskender'in ölümü üzerine birçok savaşa sahne olan bölge MÖ 328'de Seleukos Krallığı’nın, MÖ 200'de Partlar’ın egemenliğinde kalırken; Roma egemenliği MÖ 600’lerden beri bölgede varlığını hissettirmiştir.
Selçuklu sultanı Alparslan, 1070 yılında Ahlat'ı bir üs olarak seçip, Bizans Ordusu ile savaşmak için 1071 yılında Malazgirt'e Ahlat'tan hareket etmiştir. Malazgirt Savaşı'ndan sonra Ahlat yine Mervanoğullarına bırakılmışsa da, Melikşah Ahlat'ı önce Emir Sunduk ve oğullarına, sonra da 493/1100 yılında Azerbaycan Meliki Kudbettin İsmail'in emirlerinden Sökmen’e vermiştir. Sökmen tarihte "Ermenşahlar" olarak anılan devletin kurucusuyken bu dönemde Ahlat da devletin merkezi olmuştur. Bu devlet Doğu Anadolu'da kurulan Selçuklu devletlerinin en kuvvetlilerinden biridir. Daha sonraki yıllarda Ermenşahlar, Van gölü çevresindeki şehirleri Hoy ve Salmas'a kadar ele geçirerek Muş ve Sason bölgelerini de hakimiyetleri altına aldılar. Böylece Sökmen'in kurduğu devletin zayıflamasıyla Ahlat ve çevresi 1207 yılında Eyyubiler'in egemenliğine girdi. Eyyubilerden Melik Adil ve oğulları şehri Sökmenler gibi idare etmişler ve Ermenşahlar unvanını korumuşlardır.
1229 yılında Celaleddin Harzemşah'ın istilasına uğrayan Ahlat, bir harabeye dönüşmüştür. Harzemşahlar'ın Ahlat'ı işgali ile şehri perişan etmesi üzerine, Sultan Alaeddin Keykubat Yassı Çemen'de Harzem ile savaşmış ve şehir, Selçukluların bünyesine katılmıştır. Mağlup olan Harzemşahlar'ın kaçarken kendi adamları tarafından öldürülmesinden sonra (1230) kale ve şehir yeniden imar edilmiştir.
Ahlat 1232 yılında bu defa Moğol ordusunun baskınına uğramış; 1244 yılında da İlhanlı Devletinin sınırları içine girmiştir. Şehir 1336 yılında Ebu Said Bahadır Han'ın ölümünden sonra Celayirlerin, yerli emirlerin ve Kürt Beylerin arasında el değiştirmiştir. Bir ara Timur tarafından zapt edilmiş; Çaldıran zaferinden sonra Osmanlı topraklarına uç şehir olarak katılmış ve yeniden imar edilmeye başlanarak bir kale içine alınmıştır. Gerek Moğollar ve gerekse Yerli Emir, Kadı ve Kürt beyleri arasında el değiştirirken de başkent olma özelliğini yitirmemiştir. Ermen şahlar ve Moğolların Ahlat'ta basılmış paralarının bulunması şehrin egemenliğinin en açık göstergesidir.
Şehri 1046 yılında ziyaret eden Nasır-ı Hüsrev Ahlat'ta Arapça, Farsça ve Ermenice konuşulduğunu söyler. Zekerya Kazvini ise (Ö.1283), Ahlat'ta Türkçe, Farsça ve Ermenice'nin konuşulduğunu anlatır. Farsçanın yüksek tabakanın, Ermenice'nin ekalliyet dili olduğu, halkın da Türkçe konuştuğu kabul edilebilir. Evliya Çelebi'nin ise, Ahlâtlıların lehçelerinin biraz Moğolcaya, biraz Çağatayca'ya çaldığını söylemesi, Ahlatlıların nereden geldiklerini göstermesi bakımından önem taşır.
1275-76 yılında vuku bulan bir depremde 12.000 hane Ahlatlının Kahire'ye göç etmesi, nüfus yoğunluğu hakkında fikir verir. Yine Ahlat'ta uzun süre çalışma yapan kazı ekibi başkanı Prof. Dr. Haluk Karamağaralı'nın tahminlerine göre şehrin uzunluğu 11 km, eni 4.5 km civarındadır. O sıralarda yaklaşık 300.000 nüfusu bulunuyordu.
Doğu -batı arasındaki geçişi sağlayan önemli kavşaklardan biri olarak bilinen Ahlat, XIII. asırda Orta Çağ’ın çok önemli bir bilim, kültür, sanat ve ticaret merkezi haline gelmiştir. XIII. asırda Ahlat’ın, İslam dünyasının Belh (Afganistan) ve Buhara (Özbekistan) ile birlikte, Orta çağda "Kubbet-ül İslam" unvanını taşıyan üç büyük ilim, kültür ve sanat merkezinden biri olduğu bilinmektedir. Bu büyük şehir, büyük bir kültür, ilim, sanat ve belki de esnaf teşkilatının merkezi idi. Ahlat'lı pek çok kadı, ilim ve kültür adamı ile sanatkârlarının adı ve eserleri bilinmektedir.
XIII. yy'da başkent ve bölgedeki en büyük vilayetlerinden biri olan Ahlat, Osmanlılar Döneminde uç şehir olarak önemini sürdürmüştür.
1 Haziran 1929 tarih ve 1509 numaralı kanun ile Bitlis ilçe haline getirilerek il merkezi durumuna getirilen Muş'a bağlanırken, Bitlis'e bağlı olan Ahlat, Van iline bağlanmış ve Tatvan da Ahlat'a bağlı bir nahiye statüsüne getirilmiştir.
Mutki ve Van iline bağlı olan Ahlat ilçesiyle beraber Hizan ve Kotum (Tatvan) ilçelerinden oluşmak üzere merkezi Bitlis olmak üzere yeniden il olarak tesis edilmesine 25 Aralık 1935 tarih ve 2885 numaralı kanun ile karar verilmiştir.