Gazzeli Dr. Shaima Abu Shaaban, Gazze'de çocukların ve kadınların maruz kaldığı soykırımı İLKHA'ya aktardı.
Abu Shaaban, geçtiğimiz günlerde dünya çocuk hakları günü kutlanmasına rağmen Gazze'deki çocukların haklarının hiçe sayıldığını ve uluslararası hukukun tamamen göz ardı edildiğini vurguladı.
Dr. Shaima Abu Shaaban kimdir?
Gazze İslam Üniversitesinde akademisyen olarak görev yaparken 7 Ekim'den sonra siyonistlerin Gazze'ye saldırdığı ilk günlerde evi bombalandı. Bu bombalamada çocukları Yara, Sara ve İmad'la birlikte anne-babası ve kardeşi şehit oldu. Yaralı olarak sığındığı yere de bombalı saldırı yapıldı, ölmekten son anda kurtuldu. Kendi ifadesiyle “Enkazın altından Gazze'nin onuru ve gururuyla çıktı.” Yardım kuruluşlarınca tedavi için önce Mısır'a sonra Katar'a gönderildi. Bu süreçte ailesini bombalamada kaybeden yetim bir kızı yanına aldı. Katar'da tedavisi devam ederken Gazze'den getirilen yaralılara psikolojik destek çalışmalarında gönüllü olarak çalıştı.
Bütün dünyanın Gazze'deki katliam ve soykırıma karşı suskun olduğunu belirten Abu Shaaban, “Maalesef Gazze şeridi uzun zamandan beri ve tam bir yıldır merhametsiz ve vahşi bir şekilde topluca soykırıma maruz kalıyor. İşgalciler, büyük küçük çocuk ayrımı yapmadan katliam yapıyor. Gazze şeridin de hayat normal seyrinde değil. Malum 20 Kasım dünya çocuklar günü kutlanıyor. Gazze'de çocuklar için maalesef verilmiş bir hak yok. Temel insani ihtiyaçlar yiyecek, içecek giyim ve barınmadan tamamen yoksun durumdalar. Çocuklar için verilmiş tüm haklar kaybolmuş durumda. Çocuklar, işgalciler tarafından aileleri anneleriyle birlikte zalimce katledilmekte, bedenleri parçalara ayrılmakta. İşgalciler, bir çok aileyi evlerinden etti, göç etmeye maruz bırakıldı. Biz bu durumda hangi hukuktan bahsedebiliriz. Çoğu çadırlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Maalesef bütün dünya Gazze'deki katliam ve soykırım karşısında suskun. Bu suskunluğun ne kadar devam edeceğini bilemiyorum. Filistin meselesi sadece Filistinlileri ilgilendiren bir konu değil, tüm Müslümanları ilgilendirmektedir.” şeklinde aktardı.
“Bu soykırımı konuşmaya kalksak ne satırlar anlatır ne de gerçekten orada yaşanmakta olan durumu anlatabiliriz”
Abu Shaaban, Filistin halkı, insanlardan işgalcilerin vahşi soykırımını sadece kınamasını istemediğini ifade ederek, “Dünyanın bu soykırıma suskunluğu bizleri derinden üzmektedir. Ancak bazı insanların protesto yapması var olan durumu değiştirmiyor. Çünkü yetkililer bu durum karşısında tepkisiz kalıyor. Filistin, işgalcilerin vahşi soykırımını sadece kınamasını istemiyor. Çocuklar ve yetişkinler için harekete geçilmesini istiyor. Bu suskunluk bizlere acı vermektedir. Uyulması gereken en küçük hukuk kurallarından bile bahsedemiyoruz. Dünyanın bu durum karşında suskunluğunun ne kadar devam edeceğini bilemiyorum. Biz buradan Gazze'deki savaşın bitirilmesini istiyoruz. Çünkü kadın, erkek ve çocuklara verilmiş hakların hiçbiri uygulamada değildir. Bu konu hakkında konuşmak gerçekten çok zor. Bu soykırımı konuşmaya kalksak ne satırlar anlatır ne de gerçekten orada yaşanmakta olan durumu anlatabiliriz.” şeklinde dile getirdi.
“Bütün yaşam koşullarından yoksun durumdalar”
Gazze'de çocukların ve kadınların gözünden yaşam koşullarına değinen Abu Shaaban, “Gazze'deki çocuklardan bahsedecek olursak pek çoğu yetim kalıp kaybetme acılarını yaşadılar. Bunlardan bazıları annelerini bazıları babalarını bazıları da tüm ailesini kaybetti. Evsiz, ailesiz, dayanaksız kaldı. Bazılarının babası ya şehit ya da tutuklu bir şekilde zorla göç açlık susuzluğa itildi. Bununla ilgili bir sürü şeyi konuşabiliriz. Öyle ki şu anda Gazze'de temel gıda ve temel sağlık ihtiyaçları yok. Hukukun gerektirmiş olduğu en basit ihtiyaçlar bile yok. Çocuklar açlığını gidebilecek bir lokma bile bulamıyor. Ayrıca çocuklar, bünyesinin kaldıramayacağı çok korkunç görüntülere şahit oluyor, evinden göç ettikten sonra soğuk havaya maruz kalıyor. Soğuk havalara karşı giyebileceği elbise yok. Bütün rahat yaşam koşullarından yoksun durumdalar. Sadece füzeleri konuşamıyor, çocuklar için var olan hakların gaspını da konuşuyoruz.” dedi.
Katliamdan dolayı bütün çocukların psikolojisi bozulmuş durumda olduğunu kaydeden Shaaban, “Çocuklar hakkında konuştuğumuz zaman sokaklarda caddelerde ve hastanelere yayılmış olan cesetler, kimliği meçhul olarak yazılan mezarlar ve kimsenin bilmediği çocuklar göçle birlikte tanımadıkları ailelerle yaşamlarını sürdürüyorlar. Çünkü göç sırasında babalarını kaybettiler. Cesetleri ailelilerin gözleri önünde parçalandı. Nasıl olur da çocuk bu izlediğini unutabilsin? Nasıl olur da 12 yaşındaki çocuk, ailesinin parçalanmış cesedini bana nasıl topladığını söylüyor? Bana oyun oynamak yerine ve çocukluğuyla vakit geçirmek yerine kaybettiği ailesinin parçalanmış cesedini toplamak için nasıl çuval aradığını söylüyor. Benim Gazze'deki rolüm bu diyor. Bu çocukluk hakkında ne diyebiliriz? Hangi hak ve hukuktan bahsedebiliriz ki? Sadece bunlardan bahsetmekle olmaz. Çocukların küçük yaşta tutuklanması, işkence görmesi neyi ifade ediyor? Ayrıca bir çok çocuk bu yaşananlardan dolayı gerginlik, korku depresyon gibi psikolojik sorunlar yaşıyor. Birçok çocuk organını kaybetti. 'Arkadaşlarımla oynamak alkışlamak istiyorum' diyen ve elleri koparılmış, topla oynamak istiyor ayağı sakat hangi hukuktan söz edebiliriz. Anestezi olmadan yaraları iyileştirilmeye çalışılırken çekilen acılar var. Ayrıca bazı yaralıların gözetim altına alınmama durumu da var. Çocuklar topla oynamak yerine ısınmak için odun aramaya, yasaklı fosfor bombalarının içlerine almaya başladılar. Gazze'deki çocukların durumu bundan ibaret.” şeklinde vurguladı.
“Evlatlarını kaybetmiş her anneye ne güzeldir ki o cennetteki şehitlerinizle oturduğunuz evler”
İşgal rejiminin bombardımanı esnasında üç çocuğunu ve ailesini kaybetmesine rağmen halen dik duruşluluğundan taviz vermediğini vurgulayan Abu Shaaban, “Her halimizle Allah'a şükrediyoruz. Üç çocuğumu kaybettim en büyük oğlum imar 18 yaşında üniversiteye girmek için çalışmaya başlamıştı. 14 yaşındaki kızım Sare'yi kaybettim en küçük kızım 2 buçuk yaşında gözümün önünde onları kaybettim. Biz Allah'ın kaderine inanıyoruz. Gözlerimizden yaşlar akar, kalbimiz kederlenir, evlatlarını kaybetmiş her anneye ne güzeldir ki o cennetteki şehitlerinizle oturduğunuz evler. Ben evlat acısının, yürek acısının ne demek olduğunu biliyorum. Bütün şehit annelerinin bu konuda sabretmeleri lazım. Bu Allah'tan bize bir lütuftur. Yüce Allah Gazze'deki direniş güçlerine zaferi nasip etsin.” şeklinde kaydetti.