Filistin’deki İslami direniş bu son destansı cihadıyla hem
birçok ilke vesile oldu hem de birçok şeytani plan ve projeyi akamete uğrattı.
Ayrıca kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ümmetin en önemli vahdet paydası
olduğunu ispatladı.
Filistin direnişi bu son savaşını, cihadını Mescid-i Aksa ve
Kudüs’e sahip çıkmak, onları özgürlüğe kavuşturmak amacıyla başlattığı için bu
direniş ilk defa bütün ümmetin gözünde mutlak manada mukaddes bir cihat, dini
bir savaş hüviyetini kazandı. Artık herkes Filistin direnişinin İslami bir
cihat olduğunu, hak-batıl savaşı olduğunu, İslam’ın kutsallarını, kutsal
mekânlarını koruma ve kurtarma savaşı olduğunu kabul ediyor. Bu durum daha önce
bu kadar berrak değildi. Mezhepçi, ırkçı, ulus devletçi kesimler daha önce
Filistin direnişinin sadece Arapları, Filistinlileri ilgilendiren bir mücadele
olduğunu, bunun tüm Müslümanları ilgilendiren bir dava olmadığını iddia
ediyorlardı. Bu kesimler sus pus oldu. Ortalıktan çekildiler.
İkinci husus israil’in yenilmezlik efsanesinin yerle bir
olmasıdır. Otuz yıldır her türlü acımasız muhasara ve ambargo altında tutulan;
karadan, denizden ve hatta havadan kuşatılan, en temel ihtiyaçlarını bile
karşılamakta zorlanan, küçük bir toprak parçasına hapsedilmiş bir halk dünyanın
sözde en büyük, en modern ordusuna on günden fazladır kâbuslar yaşatıyor. Bu
sözde yenilmez ordu savunmasız sivilleri katletmekten, binaların üzerine bomba
yağdırmaktan başka bir şey yapamıyor. İslami direnişin füzeleri terör çetesinin
şehirlerine yağmur gibi yağıyor. Havaalanlarını, limanlarını vuruyor.
Ekonomisinin bel kemiği olan ticari yerlerine zarar veriyor. Askeri
karargâhlarını vuruyor. Terör çetesine ve bu çetenin terörist halkına hayatı
zindan ediyor. İşgal altındaki şehirler terk edilmiş gibi. On gündür
sığınaklardan çıkmaya korkuyorlar.
Sürekli İran’ı tehdit eden, İran’ı vuracağını söyleyen bu
terör şebekesi, İran’ın ve İslam ümmetinin desteğindeki Kassam ve Kudüs
Seriyyeleri mücahitleri karşısında çaresiz ve güçsüz. Artık kimse bu çetenin
atıp tutmalarını önemsemiyor. Sözde Amerika’nın en gelişmiş uydularından yardım
alan bu çete füzelerin, mücahitlerin yerlerini tespit edemiyor, füze yağmurunu
engelleyemiyor. Sadece masum sivilleri katlediyor. Zavallılığını bu şekilde
gizlemeye çalışıyor.
Dünyada ne olup bittiğini bildiğini, her taşın arkasında ne
gizlendiğinden haberdar olduğunu, kendi bilgisi dışında bir kuşun bile kanat
çırpamayacağını iddia eden MOSSAD’ın adı bile yok. Toz olup havaya karıştı
MOSSAD… Onun da şişirilmiş bir balon olduğu ortaya çıktı.
En önemli sonuçlardan biri de direnişin tüm Filistinli
kesimler tarafından sahiplenilmesi ve Filistin’in kadınıyla, erkeğiyle bir
bütün olarak İslami direnişin arkasında durması. Daha önce Siyonist çete Gazze’ye saldırdığı
zaman sadece Gazze direniyor, karşılık veriyordu. Ramallah’tan, 48
topraklarından, Kudüs’ten, komşu
ülkelerde yaşayan mülteci, muhacir Filistinlilerden ciddi bir tepki yoktu.
Savaşın İsrail ile Gazze’deki İslami gruplar arasında gerçekleşen lokal bir
çatışma oldu algısı rahat bir şekilde oluşturulabiliyordu. Ama bu savaşta tüm
Filistin, komşu ülkelerde yaşayan mülteciler de dâhil tüm Filistin halkı İslami
direnişin arkasında saf tuttu ve Siyonistlerin böl, parçala, yut hayallerini
yerle bir etti.
Bu savaşın sonu nasıl biterse bitsin. Artık Filistin
direnişinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu direniş Siyonist çetenin
yıkılış sürecini başlattı ve Allah’ın izniyle her geçen gün gücünü,
etkinliğini, taraftarlarını daha da artırarak, dünyadaki diğer İslami ve özgürlükçü
hareketlerden de her türlü desteği alarak İslam ümmetini bu kanser tümöründen
kurtaracak.