İslam'daki "akıl emniyetini" tehdit eden
uyuşturucu madde kullanımının, her geçen gün arttığına dikkat çekilen
açıklamada, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı arttıkça toplumun üretkenliğini,
hayallerini, gençliğini; kısacası geleceğini yitirdiği ifade edildi.
Açıklamada, "Bu illetin kullanımı, kamusal alanlarda
geniş bir yaygınlığa ulaşmış, Adana ve Şanlıurfa gibi illerde her üç haneden
birine kadar girmiştir. Bu durum, uyuşturucu ile mücadelede bir zafiyet
olduğunun da göstergesidir. Ülkemizde birçok alanda olduğu gibi
uyuşturucu ile mücadele alanında da sorunun asıl kaynağına inilmemekte, sokak
satıcıları ve kullanıcılar gibi sadece küçük figüranlar ile uğraşılmaktadır.
Oysa büyük sermaye sahipleri, güvenlik bürokrasisi başta olmak üzere imtiyazlı
kurumlarda görevli bazı isimler ile diğer bir kısım devlet görevlilerinin büyük
uyuşturucu sevkiyatlarını organize ettiklerine dair ciddi iddialar zaman zaman
medyada yer almaktadır. Bu uyuşturucu baronları servetlerine servet katarken
tüm ülke gençliği ateşe atılmaktadır." denildi.
Açıklamanın devamında şu çağrıda bulunuldu: Uyuşturucu ile
mücadelede, ancak bataklık kurutulursa başarı kazanılır. Bu nedenle sokak
başlarında torba tutan figüranlardan ziyade baronlar hedef alınmalı, özellikle
yüksek mevkilerde olanlara asla iltimas gösterilmemelidir. Uyuşturucu ile
mücadelenin çok boyutlu olduğu gerçeğinden hareketle; emniyet, yargı, eğitim,
aile ve sosyal politikalar ile Diyanet İşleri Başkanlığından yetkililer
arasında bu konuda güçlü bir eşgüdüm sağlanmalıdır.
MÜLTECİLER SİYASİ RANTA KURBAN EDİLMEMELİ
Suriye’de yaşanan savaşın ardından Türkiye'nin, en fazla
mülteci barındıran bir ülke haline geldiğinin hatırlatıldığı açıklamada, bir
ülke için mülteci barındırmanın ekonomik, siyasi ve sosyal sonuçları da
beraberinde getiren bir süreç olduğu bildirildi.
Açıklamada, "Sürecin siyasi ve sosyal sorunlar
doğurmasının engellenebilmesi için eğitim, istihdam ve barınmaya kadar her
alanda mültecilerle alakalı sosyal politikalar dikkatli bir şekilde
yürütülmelidir. Özellikle mültecileri sahiplenen, kültürel farklılıklara rağmen
onlarla kaynaşan halkımıza mülteci düşmanlığı körüklemeye çalışan kesimlere
karşı yasal tedbirler ivedilikle alınmalıdır. Bu durumun göz ardı edilmesi,
toplumsal birçok soruna kaynaklık edecektir." ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın devamında, "Bu anlamda bazı siyasi
partilerin mülteci karşıtlığı üzerinden siyasi rant devşirme çabaları ve akla
ziyan açıklamalarda bulunmaları, kabul edilemez bir durumdur. Savaş nedeniyle
ülkelerini terk etmek zorunda kalan bir topluma karşı aşağılayıcı, horlayıcı,
küçük düşürücü bir söylem geliştirmek hiçbir siyasi partinin işi olmamalıdır.
Siyasi partiler daha insani ve daha ahlaki söylemler geliştirmeli, ülkenin
ekonomik, siyasi ve toplumsal hassasiyetlerini göz ardı etmemelidir. Hükümet,
mülteci düşmanlığı üzerinden ülkeyi kaosa sürükleme girişimlerine karşı her
türlü tedbiri almalıdır." görüşlerine yer verildi. VEYSİ GÜLTEKİN




