Ramanlı, "Açlık sınırının 6 bin, yoksulluk sınırının 20 bin TL’yi aştığı ve ev hanımlığının değersizleştirilmeye çalışıldığı günümüzde 25 yıl evli kalmış ev hanımlarına emeklilik hakkı verilmelidir. Ev hanımlığına; gerektirdiği büyük özveri, emek ve çabanın karşılığı olarak devletin sosyal politikaları kapsamında değer katılmalı, sosyal güvence hakkı verilmelidir." diye belirtti.
Sosyal güvencenin sağlanması için ev hanımlarına emeklilik hakkının verilmesinin, insanî ve İslamî bir hak olduğunu ifade eden Ramanlı, "Ailenin bütün sorumluluğunu fedakârca yüklenen, çocuk yetiştirip gelecek nesilleri hazırlayan, iktisat ve kanaatin en güzel örneğini sergileyerek aile bütçesine katkıda bulunan ev hanımlarının emeklilik talepleri karşılık bulmalıdır. Hâlihazırda Meclis’te olan fakat 8 aydır bir türlü gündeme getirilmeyen ev hanımlarına emeklilik hakkı tanıyan düzenleme bir an önce şartlar iyileştirilerek kabul edilmelidir." diye konuştu.
Ramanlı, son zamanlarda derinleşen ekonomik krizle birlikte başta Suriyeli ve Afgan mülteciler olmak üzere Türkiye’de ikamet eden tüm yabancı uyruklulara yönelik ayrımcılık ve ötekileştirmenin arttığına işaret ederek bu konuda da açıklama yaptı.
Bu durumun, yabancılara yönelik bireysel/fiili saldırıların ve linç girişimlerinin yoğun olarak yaşanmasına neden olduğuna dikkat çeken Ramanlı, "Bu ırkçı ve faşizan saldırılar salt mültecilerle sınırlı kalmamış, Trabzon’da Arap Turistlere ve hatta Ankara Kızılay’da Somali kökenli Türkiye vatandaşlarına, Kayseri’de annesiyle Çerkezce konuşan Kafkas kökenli bir vatandaşa yönelik örnekte olduğu gibi renginden veya etnik kökeninden dolayı vatandaşlarımıza da yönelmeye başlamıştır. Maalesef bu ayrımcı tavır zaman zaman kamu kurumlarına da yansımıştır." şeklinde konuştu.
Ramanlı, "Bazı siyasi parti temsilcilerinin provakatif söylemlerine pervasız ve hayâsızca devam etmesi, medyada mültecilere yönelik kullanılan ayrımcı ve küçümseyici üslup, gelişen olaylar karşısında idari mercilerin kayıtsızlığı ve tedbirsizliği, adli mercilerin cezasızlık politikası ve en önemlisi de hükümetin bütün bu olanlar karşısında çelişkili suskunluğu yabancıları ve mültecileri korunaksız bırakıp derin bir endişeye sevk etmiştir." ifadelerini kullandı.
Her gün farklı bir bahane üretilerek bir yenisi ile karşılaşılan bu ırkçı saldırıların asla kabul edilemez olduğunu vurgulayan Ramanlı, "Bilinmelidir ki sığınma ya da iltica hakkı bir lütuf değil temel bir insan hakkıdır. Mülteciliği temel bir hak olarak tanımlayan uluslararası sözleşmeler artık kâğıt üstünde kalmaktan kurtarılmalı, mültecilerin hakları korunmalıdır. Bir bütün olarak yabancı düşmanlığını körükleyen söylem ve eylemlere yönelik başta hükümet olmak üzere siyasi partileri, medya organlarını, adli ve idari mercileri sorumluluk almaya ve tüm vatandaşlarımızı da sağduyulu davranmaya davet ediyoruz." dedi.
Kaynak: HABER MERKEZİ




