Peygamberimizin çok sadık bir dostu vardı. Adı Salabe idi.
Peygamberimizi çok seviyordu Salabe. Peygamberimiz için, Allah için, İslam için
gözünü kırpmadan canını feda edecek biriydi. Hiç camiden çıkmaz, beş vakit
namazını camide, Peygamberimizin arkasında kılardı.
Salabe çok yoksuldu. Ailesini geçindirmekte zorlanıyordu.
Salabe bir gün utana sıkıla Peygamberimizin yanına geldi.
--- Ya Resulullah! Dedi. Çok yoksulum, çocuklarımı
geçindiremiyorum. Bana dua et de Allah bana helal ve geniş bir rızık versin.
Peygamberimiz gülümseyerek:
--- Ya Salabe! Dedi. Bu halin senin için daha hayırlı.
Sabredersen Allah sana cennetini nasip eder.
Salabe boynunu bükerek Peygamberimizin yanından ayrıldı.
Birkaç gün sonra yine Peygamberimizden dua istedi. Salabe isteğinde ısrar
edince Peygamberimiz ellerini göğe kaldırıp dua etti.
--- Ya Rabbi! Dedi. Salabe’nin rızkını genişlet, ona mal
mülk nasip et!
Peygamberimizin bu duasından sonra Salabe’nin durumu
düzeldi. Eline geçen bir miktar parayla birkaç koyun aldı. Allah, Salabe’nin
koyunlarına bereket verdi. Birkaç ay içinde koyunlar doğurup çoğaldılar. Bir
iki yıl içinde Salabe’nin küçük bir koyun sürüsü oldu.
Salabe koyunlarına öyle dört elle sarılmıştı ki bütün
vaktini onlara ayırıyordu. Bu yüzden camiyi, cemaatle namaz kılmayı aksatmaya
başladı. Çoğu defa camiye gitmiyordu.
Peygamberimiz sürekli onu soruyor:
--- Salabe’ye yazık oldu! Diye üzüntülerini belirtiyordu.
Salabe’nin sürüsü büyümeye başlayınca, Salabe onları
otlatabilmek için Medine’nin dışına çıktı. Artık doğru dürüst şehre gitmiyor,
sadece Cuma namazları için camiye gidiyordu. Peygamberimizin yanından
ayrılmayan Salabe, Peygamberimizi doğru dürüst görmüyor, bu durumu
umursamıyordu da.
Gün geçtikçe Salabe’nin sürüsü büyüyor, hayvanları artıyordu.
Öyle bir an geldi ki Salabe’nin sürüsü büyüklüğüyle herkesin diline girdi.
Artık Salabe yoksul değildi. Büyük bir sürü sahibiydi.
Zengindi. Malı mülkü çoğalmıştı. Zengin olmuştu ama bu defa dindarlığı
gitmişti. Doğru dürüst namaz kılmıyor, Kur’an okumuyor, helal harama dikkat
etmiyordu. İçindeki cennet sevgisi, Peygamber sevgisi gitmiş, sürüsünü her
şeyden üstün tutar olmuştu. Zihnini, gönlünü, zamanını hep sürüsü meşgul
ediyordu.
Salabe bu durumdayken Allah, zekât emrini gönderdi
Peygamberimize. Her Müslüman yılda bir kazancının kırkta birini zekât olarak
İslam devletine verecekti. Medine İslam Devletinin Başkanı olarak Peygamberimiz
Salabe’nin yanına zekât memurlarını gönderdi. Zekâtını vermesi için.
Zekât memurları Allah’ın zekât emrini, Peygamberimizin
talimatını Salabe’ye bildirdiler. Salabe ne derse beğenirsiniz. Peygamberimizin
eski dostu, Peygamberimizin duasıyla zengin olmuş Salabe zekât memurlarına
bağırarak şöyle dedi:
--- Bu sürüyü gecemi gündüzüme katarak bu günlere getirdim.
Bu benim malımdır. Hiç kimseye bir şey vermem. Siz benden haraç istiyorsunuz.
Zekât memurları üzgün bir tavırla Peygamberimizin yanına
döndüler. Salabe’nin sözlerini duyan Peygamberimiz büyük bir üzüntüyle:
--- Salabe kendine yazık etti! Dedi.
Peygamberimizin yanından ayrılmayan, beş vakit camiden
çıkmayan Salabe zengin olunca Allah’ı ve Peygamberi üzecek davranışlar sergilemeye
başlamıştı. Dünya sevgisi onu Allah’tan uzaklaştırmış, kaybetmesine neden
olmuştu.
Ebetteki biz Allah’tan geniş ve helal bir rızık isteyeceğiz.
Ama dünyaya kul olmayacağız. Dünya malı bizi Allah’tan uzaklaştırmamalı.