Son zamanlarda gençlerde oluşan travmalar ve psikolojik
sorunların perde arkasında dizilerde oluşturulan algı ve sosyal medya üzerinden
empoze edilen depresyon halinin olduğunu kaydeden Aile Danışmanı Adnan Kalkan,
intihar gibi neticelenen psikolojik sorunların temelinde inançsızlık olduğunun
altını çizdi.
Başta TV dizileri olmak üzere teknoloji üzerinden gençlere
inançsızlığın empoze edildiğini, temel İslami değerlerinden uzaklaşan gençlerin
madde bağımlılığına özendirildiğini, psikolojik veya terapi içerikli dizilerle
kişilerde depresif hareketler geliştirmeye gidildiği söyleyen Kalkan, bu tür
yaklaşımların intiharla sonuçlandığını ifade etti.
"İNTİHARIN ÖNÜNE GEÇEBİLECEK TEK FREN İSLAMİ İNANÇTIR"
İnanın insanı diri tuttuğunu, kişiye umut verdiğini dile
getiren Kalkan, "Umudu ve inancı olan insanın intihar etmesi beklenemez.
Fakat son zamanlarda teknoloji, dizi ve sosyal medyayla inançsızlığı
pompalamasıyla beraber gençlerde inancın zayıfladığına şahit oluyoruz.
Özellikle yeşilçam filmlerin dini kavramları ve dindarları sahtekarmış gibi
bilinçli bir şekilde algılatmasıyla dindara ve dine bakış açısı zayıfladı. Bu
sadece Müslümanlarda değil, Hristiyan ve Musevilerde de böyle bir sekülerizm
var. Dikkat edilirse intihar ölümlerinin inançsız insanlar olduğu fark
ediliyor. Yani inancını yitirdikten sonra intihar edebiliyor. Çünkü din
frenleyicidir, intiharın önüne geçebilecek tek frendir." dedi.
Özellikle son zamanlarda medyanın ve televizyon dizilerinin
madde kullanımı ve intiharları gençlere empoze etmesiyle birlikte intihar
olaylarının arttığını görüldüğüne dikkat çeken Kalkan, "Özellikle bazı
riskli gruplar içerisinde psikolojik sorunu veya geçmişte bir travması olan
insanlar daha hassas olurlar. Özellikle bazı psikolojik veya terapi içerikli
diziler, insanlara zarar veriyor." ifadelerini kullandı.
"DİJİTAL OYUNLARDA SÜBLİMİNAL MESAJLARLA İNTİHARA SÜRÜKLEME SÜRECİ BAŞLIYOR"
Herhangi bir hastalığın ve psikolojik bunalımın belirtileri
olduğunu hatırlatan Kalkan, bu belirtilerin bir uzman eşliğinde dile
getirilmediği veya uzmanın buna bir tanı koymaması durumunda kişinin kendine
tanı koyma sürecinin başladığını sözlerine ekleyerek şunları söyledi:
"Mesela 'bazen kendimi iyi-kötü hissediyorum' demesi gayet doğal bir
durumdur fakat bunu bir dizi de izlediğimizde veya benzeriyle karşılaştığımızda
'depresyona girdim' diyerek kişi kendini sınırlara hapsederek depresif
hareketler geliştirmeye başlıyor. İnsan beyni vücuduyla bir bütünlük
halindedir. Düşünceler davranışları, davranışları düşünceleri etkiler.
Dolayısıyla kişi düşünce olarak kendini kötü olarak hissetmeye başladıktan
sonra bu kez devamını getirmeye başlar. Bu da zamanla olumsuz davranışın
derinleşmesine sebep olur. Mesela bir gencin kötü bir süreç geçirip intihar
etmesi, yazılıdan düşük not alıp öğretmeniyle tartışması ve sonrasında intihar
etmesi, gerçek sosyal hayatta düşük not aldıktan sonra öğretmeniyle tartışması
ve dizi veya sosyal medyada gördüğü olayı kendinde hatırlaması sebebiyle
intihara gitmesi gibi."
Kalkan, "Netice itibariyle intihar olaylarında sosyal
medyanın etkisi büyüktür. Dolayısıyla oyunlara da dikkat etmek gerekiyor.
Dijital oyunlara sübliminal mesajlar yerleştiriliyor ve bununla birlikte kişiyi
intihara sürükleme süreci başlıyor. Yani gençlerde özendirme yer ediniyor,
özendirilen intihar vakasının kendisine de uygulaması söz konusu oluyor. Onun
için mümkün olduğunca hem sosyal medyayı bilinçli kullanmamız hem bizlere
empoze edilmeye çalışılan bu süreci reddetmemiz gerekiyor ki bunları
aşabilelim." (İLKHA)





