Müslümanlar
her halükarda İslam’ın maslahatını gözetip, buna göre tercihlerini yapmak
durumundadırlar. Bu minval üzere köşemizden AK Parti’nin “A”sına veryansın
ettiğimiz günler oldu. Fakat bu durum hükümetin olumlu; mesela tesettür
hususunda, eksik de olsa bir rahatlama sağladığı gerçeğini değiştirmez.
Hakeza yaşanan bunca ekonomik sıkıntıdan olumsuz etkilenen yığınları görmemek
körlüktür. Ancak AK Parti’den önceki hükümetlerin borçlarından dolayı IMF’nin
kapısında bekletildiğimiz günleri de unutmamak lazım.
Borç
aldıklarımız, bir süre sonra bizlere talimat da veriyorlardı. Böylece
müstemleke bir ülke haline gelmiştik. Öyle ki memur maaşlarını ödeyebilmek için
kapı kapı dolaşıyorduk. Hatta deprem için toplanan yardım paralarının dahi
hazineye aktarılarak, başka başka amaçlar için kullanıldığını gördü bu millet.
Diyeceğim o ki; söz konusu borçların AK Parti tarafından kapatıldığını görmemek
miyopluk ötesi bir hastalık olur.
IMF’ye
olan borçlarımızın ödenmesi demek, bir nebze de olsa boyunduruktan kurtulmak
anlamına geliyordu. Bilindiği üzere emperyalistler çıkarları için, yeryüzünün
kaynaklarını tarumar edebilecek tamahkârlıktadırlar. Onlar için muhataplarının
hiçbir önemi yoktur. Dünyanın en barbar yönetimleri ile münasebet kurmaktan
çekinmezler. Yeter ki bu barbarlardan alabilecek enerji kaynakları mevcut
olsun.
Bahsettiğimiz emperyalistler, sarı saçlarını tarayıp, mavi gözlerinin üzerine
taktıkları güneş gözlükleri ile bir müfettiş edasını takınarak, gelip
gittikleri ülkelerden kendi coğrafyalarına enerji kaynaklarını akıtırlar. Bu
arada müstemleke ülkenin kendi halkına uyguladığı zulümleri hiç görmezler. Bu
durum onlar için hiçbir zaman sorun teşkil etmez.
Ama
bahse konu bu ülkeler, enerjileri ile ilgili milli bir karar aldıklarında, bu
kez demokrasi havarisi kesilip, insan hakları ihlallerini gündem edinirler.
Tekrar sarı saçlarını tarayıp, mavi gözlerinin üzerindeki güneş gözlüklerini
çıkardıktan sonra takım elbiselerine uygun bir kravat ile mikrofonların başına
geçerler. Mezkûr ülkedeki anti demokratik uygulamalardan endişe duyduklarını
belirtiler.
Fakat
endişeleri kâr etmeyince, bu kez uzunca sarı saçlı bayan bir sözcü vasıtasıyla,
kınama yayımlarlar. Medeni tavırlarına naif bir ses tonu katarak, aslında şunu
söylemek isterler: “Ayağını denk al, yoksa başına gelecekleri tahmin bile
edemezsin.”
Muhatapları
Saddam gibi bir deli ise, “Haçlı Seferlerini” ihya edip, söz konusu ülkedeki
bir milyon insanın ölümü pahasına, petrol kuyularına çökerler. Saddam’ın
işledikleri elbette ki birer cürümdü. Ama tasmasını tutanlara yaptığı bunca
hizmete karşılık, Kuveyt’i bir bahşiş olarak almak istemişti. Ağababaları değil
Kuveyt’i, bir benzin istasyonunu bile Saddam’a çok gördüler. Kendisini bir
çukurdan alıp, idama sehpası ile terfi ettirdiler.
Bütün
bunları şunun için anlatıyorum. İktidar icraat makamıdır ve iş yapan hata da
yapar. Bu eşyanın tabiatı gereğidir. Nitekim yapılan yanlışları bu köşeden dile
getirdiğimiz zamanlar oldu, bundan sonra da olacak. Yanlış her zaman ve her
yerde yanlıştır. Söylenmesi gerekir ki düzeltilsin. Ancak söz konusu eksik ve
gedikler nedeniyle fotoğrafın tümünü görmemek de saflık üstü bir durum olur.
Büyük fotoğrafta görünenler ise yukarıdaki gibidirler.
Carlo
Cottarelli ismini bilmeyenler, internetten bir arama yaptırabilirler. İşin
aslını, yani adı geçen IMF Türkiye Masası Şefinin, haftada bir gelip, kapıya
dadanan ev sahibi edası ile bizlere öz evimizde kiracı muamelesi yaptığını
anladığımızda, gemileri yakmanın vaktidir diyeceğimizden kuşkum yoktur.
Varsın
sofradaki ekmeğe katığımız olmasın ama Cottarelli veya ahfadını bir daha asla
görmeyelim.