Tarımın ehemmiyetinin her geçen gün arttığı belirtilen açıklamada,
"Her ülke bu konuya odaklanmakta, olası risklere karşı tedbirler
geliştirmektedir. Tarımın Türkiye’de ihtiyacı karşılayacak noktaya gelmesinin
mevcut politikalarla gerçekleşmesi çok zordur. Çiftçiliğin cazibesi
artırılmalı, zirai üretim yapanların yeterli bir kazanç elde etmesi
sağlanmalıdır. Yönetim mekanizması hızlı hareket edebilmeli ve sıkıntılara
hızlı çözümler üretilmelidir. Çiftçi henüz planlama aşamasında iken dönem
sonunda kazancını öngörebilmeli, çiftçiye bu hususta güvence verilmelidir.
Çiftçiyi baş edemeyeceği maliyetlerle baş başa bırakmak ve mahsulünü maliyetin
altında satışa mecbur bırakmak, çiftçiyi topraktan ve üretimden koparmaktır.
Nitekim çiftçi sayısındaki düşüş, uygulanan politikaların ne derece isabetsiz
olduğunun kanıtıdır. Mevcut kapasiteye, potansiyele ve tecrübeye rağmen üretici
ile tüketicinin karşı karşıya kaldığı sorunlar ülkemiz için büyük bir kayıptır.
Tarımda başarılı olmaktan başka bir seçeneğimizin olmadığı artık
görülmelidir." denildi.
"MÜLTECİLER POLİTİK BİR MALZEME DEĞİLDİR"
Açıklamasında mülteciler konusuna da değinen HÜDA PAR, "Bu durum
Türkiye siyasetinin bir göç politikası belirlemesini zorunlu kılsa da
muhalefetin kullandığı nefret dilini aklamamaktadır. İç çatışmaların yoğun bir
şekilde devam ettiği bölgelerde canları ve malları büyük tehdit altında olan
insanların bir başka memlekete göç etmeleri tercih değil, bir zorunluluktur. Bu
insanları iç çatışmalarda taraf olmaya zorlayarak bu topraklarda fazlalık
görmek insani değildir. Sığınmacılar, bir seçim malzemesi veya istismar aracına
dönüştürülmemelidir. Bize sığınan insanlara karşı kin ve nefret dilini
kullanmak, insanları karşı karşıya getirme girişimi ve kaos davetiyesidir. Bu
anlamda hem toplumun hem de iktidarın üzerine düşen sorumluluklar vardır.
İktidar, onurlu bir geri dönüş için her türlü inisiyatifi almalı, çözüm için
üzerine düşeni yerine getirmelidir. Siyasi aktörler de aklıselim ile
davranmalı, insani bir konuyu politik bir metaya dönüştürmemeli, toplumdaki
kırılgan zemini kendi hırsları uğruna harekete geçirmemelidir." ifadelerini
kullandı.
"YABANCILARA KONUT PEŞKEŞİNE SON VERİLMELİDİR"
Açıklamada konut sorununa da değinildi. "İnşaat sektöründe yaşanan
maliyet artışları ve döviz karşısında TL’nin yaşadığı değer kaybı başta konut
olmak üzere gayrimenkul fiyatlarını adeta uçurdu. Konut arzı, talebi
karşılamadığı için konut alımı ve kira sorunu içinden çıkılmaz hale
geldi." denilen değerlendirmede şu ifadelere yer verildi: "Konut
alımı, dar ve sabit gelirliler için hayale dönüşürken her geçen gün artan
kiralar ciddi bir barınma krizi doğurmuştur. Tam bu noktada yabancılara
vatandaşlık karşılığı satılan konutlarda da oransal artışlar yaşanmaktadır.
Vatandaş, kendi ülkesinde yabancılarla rekabet edemeyecek noktaya getirildi.
Yayınlanan kararname ile yabancılara konut satışı için getirilen hatırı sayılır
teşvikler, konut krizini yeni bir boyuta taşıdı. Yaşanan ekonomik darboğaz
nedeniyle ülkeye döviz girdisi sağlanabilmesi için konutların büyük teşviklerle
satışa çıkarılması anlaşılabilir bir durum değildir. Atılan bu adım büyük risk
taşımasının yanı sıra konut fiyatları ile kira artışlarını daha da
tetikleyecektir. Dışarıdan para girişinin yolu; ekonomide istikrarın
sağlanmasından ve piyasalara güven gelmesinden geçer. Konutta arzın talebi
karşılayabilmesi için TOKİ’nin “81 ile sosyal konut projesi” derhal uygulamaya
konulmalı, inşaat sektöründeki yüksek maliyetlerin düşürülmesine yönelik
çözümler üretilmelidir." EKREM GÜLŞEN