Antakyalı Avukat Can Atalay, Gezi davasında aldığı mahkûmiyet ve sonrasında Hatay’dan milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmemesiyle, Türkiye’de yargı-yasama ilişkilerindeki en kritik figür haline geldi.
1976 Antakya doğumlu olan Şerafettin Can Atalay, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezuniyetinin ardından kendisini insan hakları, kent hakkı ve toplumsal davalara adayan bir avukat ve aktivist olarak tanındı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi olan Atalay’ın kariyeri, gönüllü hukuk mücadeleleri ve siyasi kimliğiyle kesişiyor.
Sembolik Davaların Avukatı
Atalay, kariyeri boyunca birçok önemli toplumsal ve hukuki davada aktif rol aldı:
-
Gezi Parkı Davaları: Protestolar sırasında gözaltına alınan ve yargılanan pek çok kişinin savunmasını üstlendi.
-
İşçi ve Çevre Hakları: Soma maden faciası mağdurlarına destek olmak da dahil olmak üzere, işçi hakları ve çevre davalarında kentsel dönüşüm mağdurlarının gönüllü avukatlığını yaptı.
İnsan hakları ve özgürlükler savunuculuğu, onu hukuk camiasının önde gelen aktivist isimlerinden biri yaptı.
Tutukluluktan Vekilliğe: Kriz Yaratan Süreç
Can Atalay’ın kamuoyunda en geniş yankıyı uyandırması, Gezi Parkı davası kapsamında 18 yıl hapis cezasına çarptırılması ve sonrasında yaşanan siyasi süreçle oldu.
2023 Genel Seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Adayı olarak seçime girdi ve seçimi kazanarak milletvekili oldu. Ancak, milletvekili seçilmesinin sağladığı yasama dokunulmazlığına rağmen tahliye edilmemesi, ülke siyaset ve hukuk gündeminde büyük bir krize yol açtı.
Tahliye taleplerinin reddedilmesi, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Yargıtay gibi yüksek yargı organları arasında çelişkili kararların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu durum, Türkiye’de hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve yasama erkinin sınırları konularında derin tartışmaları beraberinde getirdi.
Halen cezaevinde bulunan Can Atalay, hem Gezi davasının hem de yargı-yasama dengesizliğinin sembolik bir figürü olarak siyaset ve hukuk gündemini meşgul etmeye devam etmektedir.




