Korona
salgınının başlamasından bu yana önce camiler kapandı, sonrada maske ve sosyal
mesafe kuralı ile ibadete açıldı. Geçtiğimiz Cuma gününe kadar camilerde bu
şekilde namaz kılınmaya devam edildi.
13 Mart 2020
tarihinden beri cami ve mescitlerde uygulanan korona tedbirleri 12 Kasım 2021
Cuma günü Cuma namazından sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, 81 ile gönderdiği
genelge ile camilerde "normal saf" düzenine geçildi. Yayınlanan
genelgede “…temizlik ve maske kurallarına uyulmak kaydıyla cami ve mescitlerde
cemaatle kılınan farz namazların normal saf düzenine göre eda edilmesi…”
istendi. Aynı gün İkindi namazında normal saf düzenine göre namaz kılınmaya
başlandı. Ne var ki, cami cemaatlerinde bu konuda kafa karışıklığı yaşanıyor.
Halen hastalık endişesi ve yaklaşık 1,5 yıldır devam eden alışkanlıktan dolayı
cami cemaatlerinden bir kısmı aynı tedirginliği yaşadığından, normal saf düzeni
yerine aralıklı namaz kılmayı tercih ediyor. Bu tedirginliğin kalkması ve
sünnete uygun saf düzenine geçilmesi zaman alacak gibi.
Geçtiğimiz
Cuma günü de sosyal mesafesiz ilk Cuma namazı da kılındı. Gittiğim camide
hutbede imam Diyanet İşleri Başkanlığının bir hafta önce yayınladığı genelgeyi
hatırlatarak, eskiden olduğu gibi sünnete uygun şekilde normal saf düzenine
göre namazda saf tutulmasını istedi. Ancak yine de aralıklı namaz kılmaya devam
edenler oldu.
Salgının ilk
dönemlerinden beri salgın tedbirlerine en çok uyulan mekânların camiler
olduğunu herkes biliyor. Bunu hükümet yetkilileri de daha önce açıkladı. İlginç
olan ise dışarıda bu tedbirler uygulanmaz iken nedense camilerde uygulanmak
istenmesi idi. Hiçbir mekânda uygulanmayan kurallar nedense konu camiler olunca
uygulamaya konulmak isteniyor. Sanki camiler hastalık yayan merkezlermiş gibi
bir algı kimi kesimlerce “utanmaz” bir şekilde gösterilmek istendi. Camiler
hastalık yayan yerler değil, ruhi ve maddi temizlenme ve arınma yerleridir.
Buna rağmen sanki salgının yayılma mekânı gibi kısıtlamaların muhatabı olması
kabul edilecek bir durum değildir.
Kısıtlamaların
neredeyse her alanda kaldırıldığı, okulların geçte olsa yüz yüze eğitime
başladığı, tüm işyerlerinin herhangi bir kısıtlama olmaksızın açıldığı, salon
toplantıları, konserlerin ve düğünlerin
serbestçe ve hiçbir kural tanımaksızın yapıldığı, futbol maçlarında 9 Kasım
itibariyle tam kapasiteli seyirci ile oynanmasına başlanmasına rağmen sadece
camiler ve taziye evlerinin kapanması zaten kabul edilecek bir durum değildi.
Valiliklerin
aldığı karar ile taziye evleri de uzun süredir kapalı idi. Lakin salgının ilk
aylarının aksine son aylarda evlerin bahçelerinde, sokaklarda vs. taziyeler
yapılıyordu. Neyse ki taziye evleri de açılmaya başlandı. Aslında taziye
evlerinin açık kalması gerekir. Çünkü taziyeler zaten yapılıyor. Taziye
evlerinde yapılması halinde daha kontrollü olacağından bir sıkıntı da olmuyor.
Aynen camilerde olduğu gibi halkımız salgın başladığından beri taziyelere
gidince eski alışkanlıkları terk etmiş ve çok dikkatli davranıyordu. Üstelik
taziyede kalma süresi çok kısalmıştı. Ayrıca düğün salonlarının açık olup
kısıtlama olmaksızın düğün yapıldığı bir ortamda, taziye evleri ve camilerde
kısıtlama olmasının bir anlamı zaten yoktur.
Sonuçta İslam
dininin en belirgin şiarı olan camilerin en kısa zamanda hiçbir kısıtlama
olmaksızın asli hüviyetine kavuşmasını temenni ediyorum.
Selam ve dua
ile…