Her yıl yaz mevsiminin gelmesiyle Batman ve
bölge illerinde özellikle gençlerin ve yetişkinlerin serinlemek amacıyla su
kenarlarına gitmeleriyle maalesef her yıl çok sayıda boğulma vakasıyla
karşılaşıyoruz.
Gerek Batman Çayı gerekse de Hasankeyf’te
sıkça boğulma vakalarına rastlıyoruz. Bunun önüne geçilmesi için ne yapılmalı?
Nasıl tedbir alınmalı? Bunun üzerinde durmalıyız.
Pandemi sürecinde evden çıkmayan çocuk, genç
ve yetişkinler; havaların ısınmasıyla da kendilerini dışarı atıyorlar. Piknik
alanlarına, özellikle de suya girilecek yerlere akın başladı. Bu durumda
boğulma olayları yaşanmaya başladı. Her yıl yetkili kurumlar uyarılarda
bulunarak, tehlikeli olan yerlerde suya girilmemesi çağrısında bulunuyorlar, ancak
bu uyarılar yeterli gelmiyor ve çok sayıda boğulma vakası ile karşılaşıyoruz.
Ateş düştüğü yeri yakıyor, birkaç gün gündemde kaldıktan sonra, yeni bir olay
oluncaya kadar maalesef unutuluyor. Aileler acılarıyla baş başa kalıyor.
Yeterli ve etkili tedbirler de alınmayınca, yeni boğulma olayları ile
karşılaşıyoruz.
En son geçtiğimiz Salı günü Hasankeyf Baraj
gölüne giren 24 yaşındaki Abdulkadir Yanaç kardeşimizin cenazesine bir gün
sonra ulaşılabildi. Çarşamba günü yapılan valilik açıklamasından anlıyoruz ki,
hâlâ Batman’da boğulma olaylarına müdahale edecek dalgıç ve kurtarma ekiplerine
sahip değiliz. Daha önce Van ve Bitlis’ten ekipler boğulma olaylarında
çağrıldı. Şimdi ise Diyarbakır’dan geldiğini öğrendik.
Valilik açıklaması şöyle:
“…16 Haziran 2020 günü saat 17.45 sıralarında
Hasankeyf İlçesi Ilısu Barajına yüzmek için giren … isimli şahsın kaybolduğu
156 Jandarma İmdat İhbar hattına bildirilmiş olup, şahsın bulunması için Diyarbakır
İlinden gelen Jandarma Su Altı Arama Kurtarma Timi tarafından su altında
yapılan aramada 17 Haziran 2020 tarihinde saat 06.30 sıralarında şahsın
cenazesine ulaşılmıştır…”
Boğulma olaylarına karşı alınacak en iyi
tedbir, güvenli olmayan yerlerde suya girmemektir. Gençlerimizi ve
çocuklarımızı, Gençlik Spor Müdürlüğüne bağlı olan yüzme havuzu ve özel yüzme
havuzlarına yönlendirelim. Tabi burada da her ihtimale karşın cankurtaranların
hazır olması gerekir. Sadece laf ile “her türlü tedbir alındı” demek ve tabela
koymak ile boğulma olaylarının önüne geçemeyiz.
Öncelikle gençlerimiz ve çocuklarımızın yüzme
bilmeleri ve öylece suya girmeleri gerekir. Yüzme bilmeyenlerin riskli
alanlarda suya girmeleri ile boğulma sonucunun olması kaçınılmazdır. Aileler
olarak bizim alacağımız tedbirler dışında, yetkililerin de başta yüzme kursu açma
olmak üzere etkili tedbir almaları için üzerlerine düşeni yapmaları elzemdir.
Görüldüğü gibi boğulma olayı anında orada
olacak bir cankurtaran veya kurtarma ekibi yoksa başka ilden gelecek ekipler,
ancak cesetlerimizi sudan çıkarabilirler.
Bir yanılgımızda, Hasankeyf’te baraj göleti
oluştuktan sonra sanki artık güvenli bir hale geldiği ve boğulma olmayacağı
yanılgısıdır. Bunun doğru olmadığını geçen hafta yaşanan boğulma ile acı bir
şekilde yaşadık.
Serinleyelim derken canımızdan, hatta
canımızdan daha çok önem verdiğimiz gençlerimizi kaybetmeyelim.
Halk olarak maalesef yapılan uyarılara pek
kulak asmıyoruz, sonra da sonucunu acı bir şekilde yaşıyoruz. Yetkililer uyarı
levhalarının yanında, suya girilecek muhtemel riskli yerlerde güvenlik
görevlileri koyarak suya girilmesini engellemelidirler. Maalesef biz ancak
devletin elindeki sopaya uyuyoruz. Birde ancak kesilecek para cezasından korkup
uyuyoruz. Nasihat ve uyarılardan anlamıyoruz. Başımıza gelmeden de işin
ciddiyetinin farkına varmıyoruz.
Engelleyici tedbirler ile birlikte riskli
bölgelerde aynı zamanda kurtarma ekipleri de bulunmalıdırlar ki, anında
müdahale etsin. Yoksa daha çok canımız yanmaya devam edecek. Tedbirlere dikkat
edelim ki; “Su hayattır, can almasın” sözü yerine gelsin. Wesselam…