Burhan ZENGİN… Duayen bir eğitimci… 40 yıl boyunca binlerce öğrenci yetiştirdi. Hasankeyf’i, Mardin’i, Batman’ı anlatan kitapların da yazarı… Yani hem eğitimci hem yazar… Geçenlerde emekli olan Zengin, bundan sonra yazıları ve kitaplarıyla gençliğe, topluma yararlı olmaya çalışacağını söyledi.
Batman Rehber okuyucuları için Burhan ZENGİN Hocayla 40 yıllık meslek hayatını konuştuk. Burhan ZENGİN Hocayla yaptığımız röportajı değerli okuyucularımıza sunuyoruz:

Soru: Hocam, 40 yıllık tüm öğretmenlik sürecinizi kısaca anlatabilir misiniz? Hangi bölümden mezun olduğunuz, nerelerde öğretmenlik yaptığınız, 40 yıl öncesinin öğretmenlik şartları nasıldı?
Evet, tabii. İlkokulu köyde, Gercüş’e bağlı Uzundere köyünde, Vezrin köyünde okudum. Ortaokulu Hasankeyf’te, liseyi de Batman'da tamamladım.
Daha sonra 1981 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi’ne girdim. 1986 yılında mezun olduktan sonra Rize Çayeli Kız Meslek Lisesi'ne atanmıştım. Öğretmenlik hayatımız orada başladı.
Karadeniz'i de ilk defa o vesileyle görmüş ve tanımış olduk. Öğretmenlik branşım Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi idi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olduğum için Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak atanmıştım.

Hapishanedeki vatandaşlarla da görüşüp sohbet etme imkânımız oluyordu
Orada, kadro olarak tek okulda olmamıza rağmen ihtiyaç nedeniyle hem lise hem de ortaokul kısımlarına derslere girmek fırsatımız oldu. Hatta bunun ötesinde, açık hapishanede kalan mahkumlara da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi verme şansımız oldu. Bir süre oradaki ilgili savcılığın uygun görmesiyle hapishanedeki vatandaşlarla sohbet edip, onların dini ihtiyaçlarına cevap vermek gibi bir imkânımız da oldu.
Bir ara Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı çocuk yuvasında da geceleri bulunmak şartıyla oradaki eğitime katılma ve idari düzene destek olma fırsatımız oldu. Sadece Rize Çayeli Kız Meslek Lisesi değil, ortaokul, Çayeli Lisesi, Çayeli Hapishanesi ve merkezdeki çocuk yuvası gibi farklı kurumlarda üç dört yıla yakın hizmet verdik.
Hristiyan öğrencilerimizle din dersi işliyorduk
Ardından Midyat’a atandım, Midyat Lisesi’nde görev yaptım. Orada Hristiyan öğrencilerimiz de vardı. O zaman 1981 Anayasası’nda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zorunlu olduğu için, Hristiyan ve gayrimüslim öğrenciler de bu dersi alıyordu. 1990 yılında Hristiyan öğrencilerimizle birlikte ders işliyorduk. Daha sonra bu zorunluluk kalktı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi seçmeli oldu ve bazı gayri müslim öğrenciler bu dersi almamaya başladı. Midyat Lisesi’nde böyle bir tecrübe de yaşadık.

Batman’da 20 yıldan fazla hem öğretmenlik hem idarecilik yaptım
Midyat Lisesi’nde üç yıl çalıştıktan sonra Batman’a atandım. İlk olarak Batman Anadolu Lisesi’nde görev yaptım. Burada yaklaşık on iki yıl eğitim ve öğretim verdim. Hem idarecilik yaptım hem de öğretmenlik yaptım. Çok değerli öğrencilerle çalışma imkânı buldum. Pek çok aileden çocuklarımız vardı, hâlâ onlarla görüşür, muhabbet ederiz.
Uzun öğretmenlik sürecinden sonra Batman Anadolu Öğretmen Lisesi’ne atandım. Orada da on yıl kadar idarecilik yaptım. Derslere girdiğim zamanlar oluyordu ancak esas görevim idarecilikti.
Daha sonra Batman Kız Meslek Lisesi’ne diğer adıyla Kültür Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne, oradan da TP Fatıma Zehra Kız Anadolu İmam Hatip lisesi’ne atandım. Son olarak Mesleki Eğitim Merkezi’nde görev yaparak 5 Ağustos 2025’te emekli oldum.

Soru: Hocam, o eski dönemle şimdi arasında, örneğin 30 yıl önce öğretmenlik mesleğinde ne tür zorluklar vardı? Şimdi nasıl? O dönemdeki öğretmenlerle bu dönemdekiler arasında ne tür farklar var? Kısa bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Evet, ilk görev yaptığımız yıllarda aileler, öğrenciler öğretmenlere daha çok saygı duyardı. Aradaki ilişkiler daha mesafeli ve disiplinliydi. Son zamanlarda ise öğrencilerde özgürlük anlayışının artması, mevzuatın öğrencilerden yana olması, bazı kuralların gevşemesi nedeniyle öğretmene olan saygı ve sevgi azalmış gibi görünüyor.
Eskiden aileler çocuklarını bizlere "eti senin, kemiği senin" der teslim ederdi.
Eskiden aileler çocuklarını bizlere "eti senin, kemiği senin" der teslim ederdi. Ne söylersek çocuklar lehine olursa bizi hoş görürlerdi. Öğrenciler öğretmenlere daha çok saygı duyduğu için öğrenme daha verimli olurdu. Bugün de bu anlayışa sahip öğrenciler ve aileler var, ancak genel olarak öğrenci özgürlüğü ön planda ve bu da zaman zaman öğretmen-öğrenci ilişkisinde çatışmalara neden oluyor.
Denetimsizlik eğitim ortamında kardeşlik ve dostluğu zedeleyebiliyor.
Elbette öğrenciler de insan, hakları var ve özgürlüklerini kullanmalıdır. Ama bu özgürlükler, öğretmenlerin denetim ve rehberliği altında olursa daha sağlıklı olur. Şu anda bu denetimin zayıflaması, eğitim ortamında kardeşlik ve dostluğu zedeleyebiliyor.
Soru: Veli, öğrenci veya toplumun öğretmene gereken değeri vermemesi eğitimin, kültürün ve gelecek nesillerin yetişmesi açısından ne tür riskler doğurur?
Tabii ki veliler çocuklarının iyi yetişmesini ister. Bu çok doğal. Her ebeveyn evladının iyi yetişmesi için çaba sarf eder. Genellikle nezaket çerçevesinde tartışmalar olur ama bazen ebeveynler çocuklarının etkisinde kalabiliyor, bu da ilişkilerde sorunlara yol açabiliyor.
Bazı veliler duygusallıkla hareket edip daha sağlıklı iletişim kuramayabiliyor.
Bazı veliler duygusallıkla hareket edip daha sağlıklı iletişim kuramayabiliyor. Öğretmen olarak biz, her iki tarafı da dinleyip değerlendirerek en doğru kararı vermeye çalışıyoruz. Pedagojik formasyonumuz ve iletişim becerilerimizle velileri ikna edebiliyoruz.
Öğretmen ne kadar donanımlıysa, bu tür durumları daha az hasarla atlatıyor, veliyi ve öğrenciyi ikna edebiliyor.
Soru: Öğrencilerle ilgili, öğretmenlerin yetişme tarzı ve yeterliliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Şu anki öğretmenler manevi ve kültürel açıdan öğrencileri yeterince donatabiliyor mu?
Üniversiteler öğretmenlere her şeyi öğretmiyor; öğrenme yöntemlerini, yollarını gösteriyor. Üniversiteyi bitiren öğretmen, kendini geliştirmeye istekliyse toplum için faydalı olabiliyor.
Eskiden idealist öğretmenler daha fazlaydı
Eskiden idealist öğretmenler daha fazlaydı. Günümüzde ise mesleğe daha çok geçim kaygısıyla giriliyor. Bu durum öğretmenlik mesleğinin idealist ruhunu zayıflatıyor.
İdeal sahibi öğretmenler genç nesilleri daha iyi yetiştiriyor. Öğretmen ne kadar samimi ve idealist olursa, öğrencisi de o kadar idealist oluyor.
Soru: Eski öğretmenlik şartları nasıldı?
1971 yılında annem bizi Mardin Valisi’ne götürmüştü. O zamanlar yoksulluk vardı, su sıkıntısı vardı, yurt şartları çok zordu. Ayda bir kez yıkanma imkânı olurdu. Bedenimizde bitler sık görülürdü. Eve vardığımızda elbiselerimiz kazanlarda kaynatılır ve temizlenirdi.
Bugün yurtlarda sıcak su, üç öğün yemek gibi imkanlar var. Ama o zamanlarda bu şartlarda eğitim görüyorduk.
Soru: Öğretmenlik mesleğinin zorlukları ve öğrencilere yansıması hakkında ne söylemek istersiniz?
Bugünün imkânları çok daha iyi, ancak öğrencilerin bunları ne kadar değerlendirdiği ayrı bir konu. İyi okulların öğrencileri bu imkanları başarıya dönüştürüyor. Biz de o şartlarda elimizden geleni yapıyorduk.
Soru: Bildiğimiz kadarıyla kitap çalışmalarınız da var. Yazarlık çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Ankara İlahiyat Fakültesi’nde okurken mezuniyet tezi olarak Hasankeyf’in tarihi ve eserleri üzerine çalıştım. Ortaokulu Hasankeyf’te okumuştum ve oranın tarihini çok merak etmiştim.
Mezuniyetten sonra bu tezi geliştirdim ve kitap olarak bastırdım. İkinci kitabım ise Mardin’deki Osmanlıca el yazması bir eserdi. Bu eseri sadeleştirip transkript ettim, daha sonra GAP İdaresi tarafından Mardin Tarihi adıyla yayımlandı.
2000’li yıllarda Batman üzerine bir çalışma yaptım, ancak Geçmişten Günümüze Batman adındaki bu kitap mevcudu tükendiği için şu anda piyasada bulunamıyor. Hasankeyf kitabımız ise hala bulunabiliyor.
Mesleki hikayeler yazarak eğitime desteğimi sürdüreceğim
Midyat ve Nusaybin üzerine çalışmalar yaptık, ancak bu eserler yayımlanamadı. Emekli olmadan önce mesleki eğitim hikayeleri yazmaya karar verdik. Bu hikayelerde öğretmenlerin yaşadığı deneyimleri, eğitimde iletişim, ikna, çocukların geleceğine dokunma gibi temel konuları işleyeceğiz.
Ayrıca meslek erbabı, esnaf ve sanatkârların hayatlarını örnek portreler olarak bu hikayelere eklemeyi düşünüyoruz. Çünkü gençlerin rol modellere ihtiyacı var.




