"Bilgi, İrade ve Düzen" temasıyla Cihannüma Dayanışma ve İşbirliği Derneği tarafından bu yıl ilki düzenlenen, "Cihannüma İstanbul Forum 2024" Haliç Üniversitesi'nde dünyanın farklı ülkelerinde siyasetçi, alim ve kanaat önderinin katılımıyla başladı.
Alanında uzman akademisyen ve katılımcıları bir araya getiren forumun açılışında konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, forumun İslam dünyası için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.
"Sadece bizi ilgilendiren değil küresel ölçekte sağlam ve sarsılmaz bir düzene ihtiyacımız olduğu aşikardır"
Dünyanın son derece zor bir süreçten geçtiğini hatırlatan Kurtulmuş, "Yeniden oluşların yaşandığı bir dönemdeyiz. Küresel ölçekte fevkalade önemli gelişmelere gebe olunan bir süreçteyiz. Bu çerçevede öncelikle önümüzdeki dönemin gereklerini son derece iyi bir şekilde anlamak, müzakere etmek ve ona göre kendi tekliflerimizi hazırlamak durumunda olduğumuzda herhalde şüphe yoktur. Onun için bu toplantının 'bilgi, irade ve düzen' ana başlıkları etrafında toparlanması da tesadüfi değildir. Bugün dünyanın sorunlarını çözebilmek için derinlikli bir fikri müktesebata, derinlikli bir siyasi vizyona, bunları gerçekleştirebilmek için sarsılmaz bir iradeye ve bu iradenin etrafında oluşacak sadece bizi ilgilendiren değil küresel ölçekte sağlam ve sarsılmaz bir düzene ihtiyacımız olduğu aşikardır. Onun için öncelikle bu başlıkların seçilmiş olmasından dolayı da arkadaşlarımıza özellikle teşekkür ediyorum." dedi.
"Çok merkezli yeni bir dünyanın kurulacağını hep birlikte göreceğiz."
Dünyanın yeni bir döneme doğru gittiğini, yakın süreçlerde insanlık tarihinin iki önemli dönüm noktasına şahit olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bunlardan birisi 1990'ların başında Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla sembolleşen 'Soğuk Savaş' döneminin ardından Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte dünyada yeni bir siyasal dengenin ortaya çıktığı gelişmeydi. 45 yıl süren soğuk savaş, Berlin Duvarı'nın yıkılışıyla birlikte sona ermiştir. Ondan sonraki dönemde de Amerika Birleşik Devletleri'nin tek kutuplu olarak dünyayı yönettiğini, yeni bir düzen kurduğunu zannettiği bir süreci hep beraber yaşadık. Aslında yaşadığımızın bir düzen değil tam manasıyla bir düzensizlik olduğunu her bir gelişme bize çok yalın bir şekilde gösterdi, öğretti. Bu dönemin sona erişi ise 2 sene evvel 2022'de Afganistan'dan Amerika'nın apar topar çıkışıyla birlikte başlayan süreçtir. Orada sadece insanlar uçakların kapısından teker asılarak bir manzarası ortaya koymuyor. Ondan sonra aynı zamanda dünyada hüküm ferma olduğu zannedilen küresel düzeninde maalesef böyle her taraftan döküldüğünü, artık ayakta kalmadığını kalamadığını gösteren bir tablo olarak çıkıyor. Bundan sonra yeni bir dünya inşa edilecektir. Bu düzenin nasıl oluşacağı ise bilgisi, iradesi ve bunun çerçevesinde küresel bir düzen teklifi olanların yönlendireceği bir süreç olacaktır. Bu çerçevede henüz dünyanın nasıl gelişeceğini bilmiyoruz ama önümüzde çok net olan bir şey var. Bundan sonra ne çift kutuplu bir dünya olacak, ne tek kutuplu, bir tek bölgenin, bir tek ülkenin, bir tek çevrenin yöneteceği, yönlendireceği bir dünya olacak. Tam tersine çok kutuplu, aslında çok merkezli yeni bir dünyanın kurulacağını hep birlikte göreceğiz. Bu süreç içerisinde, bu çok kutupluluk, şok merkezlilik dünyada bazı ülkelerin fevkalade önemli hale geldiğini de göreceğiz. Bu ülkelerden birisi. Başlıcalardan birisi de hiç abartısız söylüyorum ki Türkiye'dir." diye konuştu.
Birbiriyle son derece ilintili olan, savaşlar, çatışmalar, küresel güç ve yoksulluk olgusunun sadece politik birtakım pansuman tedbirleriyle çözülebilecek bir iş olmadığını aktaran Kurtulmuş, "Bu 3 konu dünyanın hemen hemen her bölgesini yakından ilgilendir önemli politik gelişmelerdir. Bunun için nasıl yeni bir küresel sisteme ihtiyaç varsa, küresel yenilenmiş bir bakış açısına insani ve vicdani bir bakış açısına ihtiyaç vardır. Aynı şekilde bugün dünyanın her bölgesini her ülkesini ilgilendiren küresel ısınma ve iklim değişikliği konusu da sadece bir tek alanla ilgili yanlış uygulamaların sonucu değil topyekûn bir fikri müktesebatın bir dünya banka görüşünün bir medeniyet anlayışının sonucudur. Bunu da ortadan kaldırmak için alternatif birtakım çalışmaları evrensel birtakım çalışmaları ortaya koymak mecburiyetindeyiz." şeklinde konuştu.
"İnsani değerler yeniden geliştirilerek insanlığın hayrına olacak şekilde ortaya konulmalı"
Kurtulmuş, "Bugün insanlığın en temel sorunlarından birisi değerler erozyonudur. Asırlar boyunca gelişen, ortak, insani, evrensel değerler olduğunu kabul ettiğimiz, mesela insan hakları gibi, kadın hakları, çocuk hakları gibi ülkelerin egemenlikte eşitliği gibi insanların yaradılışta eşitliği gibi temel insani değerlerin hepsi ne yazık ki ayaklar altında alınmış ve değersizleştirilmiştir. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bütün bu insani değerlerin de yeniden üretilerek, yeniden geliştirilerek ve bütün insanların hayrına olacak şekilde ortaya konulması lazım. Tarihsel olarak bu sorumluluk Türkiye'nin insanlarının üstündedir. Bizim üstümüzdedir, sizlerin üzerinizdedir. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde karşılaşacağımız sorunların, mücadele alanlarının, fikri müktesebat bakımından bizi ilgilendiren 5 önemli hususu sizlerle paylaşmak isterim. Bugünkü sorunlar ne sadece bir tek siyasi bakış açısının problemi ne sadece bir ülkenin ya da bir bölgenin problemidir. Hemen hemen şöyle bir kâğıda döksek dünyada hangi sorunlar var desek bunların hepsi küresel insanlık aleminin tamamını yakından ilgilendiren problemlerdir. Bunun çözümü de yeni bir bakış açısıyla yeni bir mücadele döneminin başlatılmasıyla mümkündür." dedi.
"Bundan sonra değerleri samimi olarak savunanlar ile bunun edebiyatını yapanlar arasında çok çetin bir mücadele olacak"
Dünyada bundan sonra insani ve evrensel değerlere itibar edenlerle bu değerleri ayaklar altına alanlar arasında bir mücadele yaşanacağını söyleyen Kurtulmuş, "Dünyanın her yerinde de bu Amerika'dan Fransa'ya, İngiltere'ye, İslam dünyasından Afrika ülkelerine kadar her yerde insani değerlerle savunanlarla insani değerleri savunuyor gibi yapsalar bile karşı olanlar arasında bir mücadele olacaktır. Bugün kâğıt üzerinde konuştuğunuzda, İnsan Hakları Beyannamesi fevkalade olgun, fevkalade güçlü ifadelere sahip olan bir beyannamedir. Ama sorarım size! herhangi bir değeri var mı? Herhangi bir uygulama alanı var mı? Hem de en çok insan haklarından bahsedenler, bu evrensel beyan arkasına saklananların nasıl insan haklarını çiğnediklerini, nasıl insan haklarının çiğneyenlerin arkasında durduklarını her gün sayısız örnekleriyle görüyoruz. En son Gazze'de yaşanan bütün evrensel değerleri ayaklar altına alan insanlık tarihinin gördüğü en büyük soykırımlardan birisi olan Netanyahu ve çetesinin ortaya koyduğu bu soykırım aslında en çok da insan hakları sözlerinin arkasına sığınanların verdiği destekle gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla açık bir şekilde ifade etmek gerekirse ki bundan sonra değerleri samimi olarak savunanlar ve değerleri evrenselleştirerek güçlendiren ve derinleştirenlerle değerlerin edebiyatını yapanlar veya da onların arkasına sığınanlar arasında çok çetin bir mücadele dünyanın her yerinde olacaktır. Bu mücadeleye fikri müktesebatı güçlü bir şekilde hazırlanmak ve bu mücadeleyi Allah'ın yarattığı her can için savunmak boynumuzun borcudur." diye konuştu.
"Küresel bir düzene ihtiyaç var"
Kurtulmuş, "Önümüzdeki dönemde ikinci büyük mücadele alanı adalet ve zulüm arasında olacaktır. Adaleti savunanlar yeri geldiğinde kendi aleyhine olsa bile hakkın yanında duranlar, adaletin tecellisi için mücadele edenlerle adaletin üzerinden bunun sömürüsünü yaparak zulme alet olanlar ve zulmü icra edenler arasında büyük bir mücadele olacak. Bu mücadele yine değerler konusunda olduğu gibi dünyanın her yerinde, her ülkesinde, her atmosferde devam edecek ve güçlü bir şekilde bu mücadele sürdürülecektir. Bir başka mücadele alanı ise düzeni savunanlarla düzensizlikten istifade edenler arasında olacaktır. Bugün dünyanın birçok sorununun düzensizlikten kaynaklandığını biliyoruz. Dünyanın hemen her ülkesinde uyuşturucu ile mücadele en önemli konulardan biridir ama uyuşturucudan milyar dolarlar kazananların nasıl düzensizliklerden kaynaklandığını, çatışmaların nasıl uyuşturucu ticaretini arttırdığını ve bu baronların da buradan nasıl zenginleştiklerini gayet iyi biliyoruz. Aynı şekilde dünyadaki çatışmaların düzensizlikten kaynaklandığını, kabilelerin, ırkların, milletlerin, komşu ülkelerin birbirlerine nasıl düşman hale getirildiklerini, hatta vekalet savaşlarının kirli araçları olarak, vekil örgütlerin nasıl dış politika aydınlıkları haline getirildiğini gayet iyi biliyoruz. Bunların eline verilen ve belki toplam değeri milyarlarca dolar mesafesinde olan silahların da kimler tarafından üretildiğini, kimler tarafından satıldığını ve ortadaki bu küresel düzensizlikten kimlerin nasıl istifade ettiğini de gayet iyi biliyoruz. Dolayısıyla dini dili ne olursa olsun siyaset ne olursa olsun insanlığın hayrına sözü olanların küresel bir düzenine sahip çıkması, küresel bir düzenin kurulabilmesi için mücadele etmesi lazım." şeklinde konuştu.
"Suriye'de temennimiz kapsayıcı bir yönetimin oluşmasıdır"
Dünyadaki yeni süreçte kapsayıcı olanlar ile ayrımcılık yapanlar arasında bir mücadele yaşanacağını vurgulayan Kurtulmuş, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"İnsanları kimliklerine, etnik yapılarına, mezheplerine, dini inanışlarına, hayat tarzlarına, siyasetlerine göre ayırmadan kapsayıcı bir şekilde insanlık ortak paydasında bütünleştirebilenler ile ötekileştireler arasında mücadele olacaktır. Bugün bu alandaki en önemli sınavlarından birisi, İslam ümmeti olarak vereceğimiz yer Suriye'dir. Suriye'de 61 yıllık diktatörlükten sonra Baas Rejimi sona ermiş, halkının hemen hemen tamamını ötekileştiren, kendi hanedanı ve etrafındakiler dışında herkesi ötekileştirerek birbirine düşman hale getiren bir rejim sona ermiş oldu. Şimdi Suriye muhalifleri adım adım bütün şehirleri ele geçirerek Şam'ı aldılar ve Şam'da yeni bir düzenin başlangıcı noktasındadır. Ümidimiz, temennimiz, tavsiyemiz ve Suriyeli muhaliflere yapacağımız en büyük destek ise bundan sonra zaten bölünmüş, parçalanmış olan Suriye halkının hiçbir şekilde, hiçbir grubun hepsini büyük bir kapsayıcılıkla, büyük bir devlet vizyonuyla ve büyük bir siyasi perspektifle bir arada tutmak, bunların ortak bir geleceğin önlenmesi için mücadele etmesini sağlayabilmektir. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde dünyanın en önemli sınavlarından birisi de demokrasiyle otokrasi arasındaki mücadelede olacak. Dünyanın her yerinde demokrasiyi söyleyenlerle, demokrasiyi tam manasıyla savunanlarla demokrasinin edebiyatını yapanlar arasında olacaktır."
Programda ayrıca, Sudan İslam Hareketi Şura Başkanı Dr. Mehdi İbrahim, Avrupa Müslümanları Meclisi Başkanı Dr. Abdullah bin Mansur da birer konuşma gerçekleştirdi.
Forum, akademisyenler, düşünürler ve aktivistlerin katılımıyla gerçekleştirilecek panellerle 15 Aralık'a kadar sürecek. (İLKHA)